Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '08

 
Kategori
Siyaset
 

Gül Ermenistan'a gitmezse hangi sorun çözülecek?

Gül Ermenistan'a gitmezse hangi sorun çözülecek?
 

Dünya Kupası elemelerinde aynı gurupta olduğumuz Ermenistan’ın Cumhurbaşkanı, 6 Eylül cumartesi günü Erivan’da yapılacak futbol karşılaşmasına Abdullah Gülü davet edince, kamuoyu ikiye ayrıldı.

Kimileri barış ve dostluğun simgesi olan sporun, iki ülke arasındaki soğuk ilişkileri ortadan kaldırmaya yardımcı olacağı varsayımından yola çıkarak, sayın Cumhurbaşkanının bu daveti kabul etmesi yönünde görüş belirtirlerken, kimileri de, Türkiye üzerinde “düşmanca” düşünceleri olan bir ülkeyle dostluk kurulmasının mümkün olamayacağı varsayımıyla, bu seyahate karşı çıktılar.

Dün Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklama, sayın Gül’ün bu davete olumlu cevap verdiği ve maçı izlemek üzere Erivan’a gitmeyi uygun gördüğü şeklindeydi.

Ancak bu arada Yeni Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un direktifiyle Ergenekon tutuklusu paşalara TSK adına bir ziyaret gerçekleşince, Gül’ün bu kararı biraz karambole geldi.

Buna benzer olaylar siyasette çok yapıldığı için, insanın aklına “acaba bilinçli bir tesadüf mü sözkonusu” diye bir düşünce de gelmiyor değil.

*****

Doğrusu dış politika konusunda -özel ilgisi olanlar dışındaki- her Türk vatandaşı gibi çok az bilgiye sahip olduğum için, bilgiye ve belgeye dayalı bir fikir beyan edemeyeceğim.

Kişisel görüşüm, düşmanlıkların sürgit devam etmesinin iki tarafa da zarar vereceği şeklindedir. İkide bir ortaya attığımız ve lafa gelince bol bol tekrarladığımız “barış ve dostluğun” kendiliğinden oluşması mümkün değildir.

İki taraftan birinin, öncelikle bir adım atması gerekir. İlk adımı atan biraz tepkilere maruz kalsa da, daha avantajlı bir duruma geçer diye düşünüyorum.

Bu bağlamda Abdullah Gül’ün bu girişimini olumlu karşılıyorum.

*****

CHP başta olmak üzere, bu ziyarete karşı çıkanların aksine, sayın Gül gitme kararı alınca, bu sefer 15 yıl önce Ermenistan Cumhurbaşkanının Turgut Özal’ın cenazesine gelmesi dolayısıyla, o zamanki Refah Partisi’nin sözcüsü olarak verdiği beyanatlar ortaya çıkarıldı.

Siyasette böyle zıt fikirlerin savunulmasına veya eleştirilmesine çok sık rastlanır. Bu işin en kolay çözümünü sayın Demirel bulmuştu: “Dün dündür, bugün bu gündür” özdeyişiyle geçmişte yaptıklarından ve söylediklerinden kendini soyutlamayı çok iyi başarmıştı.

Keşke yedisinde söyledilerini her insan yetmişinde de söyleyebilse ama, siyasette bu gerçekten mümkün değildir. Çünkü dünya sürekli gelişmekte ve değişmektedir.

Eğer muhalifler, sayın Gül’ün bugünkü kararını, o zamanki söylemlerine ters düşmesiyle çürütmeye çalışıyorlarsa, bu doğru değil. Bunun doğru olabilmesi için o gün söylediklerini tasvip etmeleri gerekiyor.

Halbuki o zaman bu sözlere “bir muhalefet tepkisi” olarak bakılıyordu. Bugünse Sayın cumhurbaşkanı bırakın muhalefeti, iktidar anlamında bile siyasi bir partiyle ilişkisi olmayan bir konumdadır ve bir devlet adamı niteliğiyle, bir devlet politikası oluşturma çabası içindedir.

Yıllardır çevresindeki bütün komşularıyla sorunlar yaşayan hatta bir anlamda kavgalı olan Türkiye’nin, hemen hemen bütün komşularıyla iyi ilişkiler kurmaya çalışması, dış politika açısından üzerinde durulmaya değer bir gelişmedir.

En kötü çözümün bile çözümsüzlükten, en kötü kararın bile kararsızlıktan iyi olduğunu biliyorsak, Türkiye bu atılımdan, küstüm böceği gibi davranmaktan daha olumlu bir sonuca ulaşmayı başaracaktır.

Beklentilerimiz olumlu olursa netice bizim için daha iyi olur. Peşin peşin olumsuzlukla şartlanırsak, ne haklılığımızı anlatabiliriz, ne de hakkımızı alabiliriz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..