Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '08

 
Kategori
Dostluk
 

Gül yaprağı arkadaşım

Gül yaprağı arkadaşım
 

Sizin hiç gül yaprağı arkadaşınız oldu mu? Benim oldu. Benim için ne kadar değerli olduğunu şüphesiz biliyordu, ama gül yaprağı olduğunu yeni anlattım ona. Bu güzelliği sizlere de anlatmak istedim. Biliyorum ki bu yazıyı okuyunca gözleri dolacak gül yaprağı arkadaşımın. Olsun! Mutluluktan akan gözyaşları güzeldir, insanı kanatlandırır.

Cuma günü ilkbahardan kalma bir gün yaşandı Antalya'da. Hava öyle güzel olunca evde duramam asla. Dışarıdaki işlerimi bitirince canım arkadaşım Şerife'yi aradım, bir yerlerde oturup sohbet etmek için. Henüz tamamlamadığı bir işi varmış, ' Bizim eve gel, biraz oturur, sonra çıkarız dışarıya ' dedi. Gittim...

Kar yağarken bu yazıyı okuyanlar inanmayabilir ama, Şerife'nin mutfağında pencereler açık oturduk. Geniş, bol güneş alan penceresinin önünde çok şirin bir masası var. Kenarlarında renkli boncuklar olan bir yazma şirinleştiriyor masayı. Üzerinde Şerife'nin yaptığı harika bir vazo durur her zaman. Vazonun bir yanında narin bir kadın yüzü, diğer yanında bir erkek yüzü yontulmuş. Vazonun her iki yanından mor ve yeşil üzüm salkımları sarkar.

O gün masanın üzerinde aynı güzellikte bir şey daha vardı; içi su dolu bir cam kase ve içerisinde kocaman bir pembe gül ile bir dal yeşil yaprağı.

Daha birbirimize ' Nasılsın? ' demeden, ' Sana bir öykü anlatayım mı Şerife? ' dedim. Sevindi ve anlatmamı istedi.

Uzakdoğu'da bir ülkede çok ünlü bir tapınak varmış. Bu tapınağa girmek için yanıp tutuşan insanlar her yolu dener, ama bir türlü başaramazlarmış. Çünkü tapınaktakiler hiç konuşmaz, sadece davranışlarıyla anlaşırlarmış. Bir çeşit ' Beden dili ' ile yani.

Buraya girmeyi en çok isteyen adam birgün bütün cesaretini toplayarak tapınağa gitmiş ve kapısını çalmış. Kapı aralanmış ve aralıktan içi ağzına kadar su dolu bir kap uzatılıp yere konmuş. Adam, kendisine ne denmek istediğini hemen anlamış; tapınağımız ağzına kadar dolu, sana burada yer yok.

Adam düşünmeye başlamış, ne yapıp da kendimi kabul ettirebilirim diye. Gözü tapınağın bahçesindeki rengarenk güllere ilişmiş. Hemen gidip pembe bir gül yaprağı koparmış ve kapının önüne gelmiş tekrar. Elindeki gül yaprağını ağzına kadar su dolu tasın üzerine koymuş, kapıyı çalmış, kapı aralanınca da üzerinde pembe gül yaprağı olan tası içeri sürmüş. Bunun üzerine kapıyı sonuna kadar açıp adamı içeri almışlar. Çünkü; tapınak ne kadar dolu olsa da, tastaki suyu taşırmayan gül yaprağı niteliğindeki bir adama daima yer vardır mesajını almışlar.

Şerife de benim gönül kasemin gül yaprağıdır. Gönül kasem ağzına kadar dolu olsa da ona daima yer vardır. Ona neden mi her zaman yer var? Çünkü;

O; hayatı sorgulamayı - bir anlamda deşelemeyi - öğretti bana. Umudun her zaman var olduğunu, ikiliğin tuzaklarına düşmemeyi, her şerden gün gelip bir hayır çıkacağını, kendi elimin bana yeteceğini, başka bir ele ihtiyacım olmadığını, yanlış düşündüğüm zaman eğitimde olduğumu ve günün birinde doğruyu kendi kendime bulacağımı öğretti ve daha pek çok şeyi...

O bir ' Bilge kadın ' benim için. Şimdilerin moda deyimiyle, bir anlamda ' Yaşam koçu ' m. Ben ise henüz bir çekirgeyim onun yanında...

O; şekilsiz taşlara gülümseyen yüzler yontan, dağınık kelimelerden sihirli cümleler, dizeler kotaran, dünyanız kararınca görünmez fırçasıyla gökyüzünü umut mavisine boyayan bir insan.

O; benim tartışmasız en yakın dostum, ışık saçan arkadaşım, gönül kasemin üstündeki pembe gül yaprağım.

Sahi, sizin hiç gül yaprağı arkadaşınız oldu mu?

Şerife kim diyorsanız...

http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1166483

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..