Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güle güle öğretmenim!..

Muğla - Yatağan İlçemizin yetiştirdiği en saygın, en çalışkan, en üretken eli öpülesi öğretmenlerinden biri olan Bozüyüklü Süreyya BUĞDAY’ı, 26 Mart 2012 Pazartesi günü kaybettik. Ailesinin, öğrencilerinin ve sevenlerinin başı sağolsun…

Yatağan’ın Bağyaka Köyü’nde çalışırken, 1960 darbesi öncesinde kendisinin de doğum yeri olan Merkez Bozüyük Köyü’ne Başöğretmen olarak tayin oldu.

Gelir gelmez de, diğer öğretmenlerimizden çok farklı olduğunu herkese şöyle hissettirdi:

Geldiği gün, ilk teneffüslerde zil çaldığında, biz öğrenciler gayet rahat tavırlarla sınıflarımıza girmek yerine, yarımız çeşmelerin başına, diğer yarımız da tuvaletlere koşuyorduk. Tabii, ders saatinden de 5 – 10 dakika da böyle heba olup gidiyordu.

Öğleden sonra ilk zil çaldığında; ceketini çıkarmış, şık kravatını gevşetmiş, gömlek kollarını sıvamış ve eline de bir ayva sopası almış halde, giriş kapısı arkasına mevzilenmişti. Öğrencilerin yarısı, yine çeşmelere ve tuvaletlere koştu. Sınıflara son giren öğrenciden sonra merdiven başına dikildi. Tuvalet ve çeşmelerden gelenleri merdiven dibine istifledi. Öfkesinden bağırıyor, dudaklarını ısırıyor, ağzındaki iki sıra halindeki altın dişleri de güneşte parlıyordu.

Biz bu öfkeli ve eli sopalı görüntüsü karşısında korkmuş, sinmiş ve tiril tiril titriyorduk.

Gür sesiyle haykırdı; “Bugün sizi affediyorum! Ama yarından itibaren her zil çaldığında sınıflarda olmazsanız, elimden çekeceğiniz var! Bu teneffüsler size niye veriliyor? İsteyen suyunu içsin, ihtiyacı olan da tuvaletlere gitsin diye veriliyor değil mi!?” dedi…

Bizler utanarak ve birbirimize kaş altından bakarak, tasdik edercesine başımızı sallıyor, Süreyya Öğretmenimizin gözüne bakamıyorduk…

Sopayı yere atıp, gömlek kolunun düğmelerini geçirirken; “Hadi şimdi geçin sınıflarınıza!” dedi, gitti…

Bir daha zil çaldığında kim kalır avluda? Bu bize ders oldu ve tüm ihtiyaçlarımızı teneffüs başladığında görüp, “Pavlov’un Köpeği” gibi şartlanmış olarak, her zil çaldığında, hatta çalmadan önce kendimizi sınıflara atar olmuştuk…

Köyümüzde her yıl müsamere gecesi yapmayı, milli bayram törenlerinde en az iki saatlik ve her bayramda değişik sosyal etkinlikler hazırlamayı, tenekeden meşaleler yapıp, kül ile gazyağını karıştırarak fener alayları düzenlemeyi, bizler hep ondan öğrendik…

1960’daki İhtilâl Komitesi’nin emriyle, tüm okul müdürleri köylere muhtar yapılmıştı. Bozüyük’te ‘Köy Muhtarlığı’ yaparken, bugünkü büyük okul binasını da O inşa ettirmişti…

Dört çocuğunun hepsini okuttu. Üçü öğretmen, bir çocuğu da iktisatçı oldu. Kendisi ve çocuklarının eğittiği binlerce öğrenci, bu “BUĞDAY” ailesini hep saygıyla, hep şükranla anıyorlar…

Yaşamı boyunca disiplinli yaşamış, titiz ve başvuru kaynağı bir “Bilge İnsan” olmayı hep sürdürdü…

Umuyorum ki; Yüce Allah O’na Cennetinden bir köşe verecek, böyle çalışkan ve yaratıcı kulunu orada da mükâfatlandıracaktır! Bundan asla şüphem yok!..

Benim de öğretmen olmama vesile olan sevgili öğretmenim; seni asla unutmayacağız, ebediyyen güle güle, toprağın bol, mekânın Cennet olsun diyor, saygıdeğer aile mensuplarına da metanet diliyorum!..

Sakin KOŞAR

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..