Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

güle güle sevgili bacca

güle güle sevgili bacca
 

GÜLE GÜLE SEVGİLİ BACCA

Geçtiğimiz hafta Gündüz Vassaf’ın Radikal’deki yazısında okumuştum 'hoşgörü' kelimesinin Batı dillerinde karşılığının olmadığını.

Bir renk olarak beyaz genellikle saflığı, barışı simgeler. Sanatsal kullanımlarda da, renklerin psikolojik yorumlanmasında da algılama aynıdır ve doğal olarak gelin olana da, ölüye de beyaz giydirilmesi her ne kadar geleneklerin bir dayatması olsa da diğer renklerin algı durumuna göre bu tercih anlaşılabilir bir hal kazanmıştır. Ve hemen her toplumda, her kültür de her ikisine de saygı gösterilir. İnanlar için; “Senin olmayana el uzatmayacak”, “öldürmeyeceksin!..” der bütün din kitapları. Bu da anlaşılır bir mutabakattır. Pek övünülesi yüksek yüzdelik dilimle Müslüman olarak kabul ettirilen memleket insanı elbet yalnızca nitelemek ve yalnızca cüzdanında yazılı olduğu için taşımak zorunda kalmıştır bu inancını. Kendisinin olmayana da el uzatır, suçsuz yere kim olursanız olun öldürülebilirsiniz bu topraklarda. İtalyan sanatçılar Pippa Bacca ve Sivia Moro, bütün gelenek ve dinsel yaşayışların küreselleşme ile birlikte baş gösteren kaotikliğinin dışında, tamamen insani bir eylemle dünyanın uzun zamandır unuttuğu “barış”ı hatırlatmak adına İtalya’dan otostopla yola çıkıp savaş olan ülkelerden Filistin’e oradan Lübnan’a varmayı hedefliyorlardı ama olmadı. Kıyafetleri de, saflığın ve barışın simgesi cepli bir gelinlik olmuştu, karşılaştıkları insanlara barışı anımsatacak, onlardan alacakları küçük hediyeleri, yolculuklarına başlamadan evvel varış noktası olarak belirledikleri Lübnan’a ulaştıracaklardı, ama olmadı barıştan yana olmayan yaratıklarda yaşıyordu dünya da.

Yakın tarihli olaylardan anımsarsak

Geçtiğimiz hafta Gündüz Vassaf’ın Radikal’deki yazısında okumuştum 'hoşgörü' kelimesinin Batı dillerinde karşılığının olmadığını. Pek övünülen ve her daim özellikle vurgulanmasına gerek duyulan ama nedense günlük yaşamda bir türlü karşılık bulamayan ‘hoşgörü’ kelimesinin yerine; İngilizce, Fransızca gibi diller de tolerans kelimesinin farklı olana tahammül etmeyi çağrıştırdığına ve Türkçe'ye özgü 'hoş görme’ninde bambaşka, insancıl bir anlam taşıdığına değiniyordu Vassaf. Diğer bir değerlendirme ile “hoşgörme” alışılagelen olayları da artık kabullenme ve devamında “münferit” gösterme gibi andavallık olarak da görülebilir. Yakın tarihli olaylardan anımsarsak, Akdeniz Üniversitesi’nde eli silahlı hoşgörüsüzler öğrenci yurdunu bastığında “kız meselesi” ya da “silah kurusıkıymış” gibi haberleri yapan gazeteler aslında eskiden beri süregelen saldırıları “hoş görün” demeye çalışmaktaydılar.

İşte, yine maalesef hoşgörüsüzlük defterimize yeni bir çentik daha attık birkaç gün önce, ama bu olayın safiyane inanamayanları ya da bu olayı da bireysel baz da ele almaya çalışanlar, belki de yine dış mihrak arayanlarla hiç mi hiç aynı fikir de değilim. Olmadım da. Keşke düşündükleri gibi olsaydı da yanılıyor olsaydım. Bu ülkedeki acımasızlık, baskı, işkence ve hoşgörüsüzlük beni daima tedirgin etmiştir.

Yaşayan ‘hoşgörülüler’

Sivas’ta insanlar diri diri yakılırken toplanan o malum büyük kalabalık dışardan ithal edilmemişti ve hatta sonrasında yine ölümlere alkış tutar gibi olayın baş failleri belediye başkanlığı, milletvekilliği gibi görevlere bu ülke de yaşayan ‘hoşgörülüler’ tarafından seçilmişlerdi. Bu ülke de “münferit” olmayan olaylar karşısında şaşırmamak için o acı günden karelere yeniden göz atın derim; itfaiye merdiveninde ki belediye başkanının yüzüne, kalabalık sürünün yanan insanları gördükçe yankılanan sevinç naraları sanırım dünyanın her yerinde yaşanabilir bir ihtimal dahilinde değildir.

İtalyan sanatçı Pippa Bacca, Gebze de kaybolduğunda üzülerek tahmin etmiştim günün birinde ölü bulunacağını, evet gözü dönmüş cani ya da caniler tecavüz de etmiş olacaklardı muhtemelen, ama bunları düşündüğümde içimden sana şunları da iletmiştim Sevgili Bacca; keşke geçmemiş olsaydın buradan, çünkü bu ülke de devlet kurumlarında bile tecavüze uğramıştı insanlar. Oysa şimdi senin ölümünün ardından “münferit” diyorlar yine her zaman ki gibi. “Bütün her yerde olabilecek bir olay gibi düşünüyorlar hala.” Kimseler sorgulamıyor, sorgulatmıyorlar. Aralayıp itiraf edemiyorlar… Mesela yetiştirme yurtlarını, okulları, evli kadınların evlerinde, kızların sokakta yaşadıklarını bilmiyorsun Sevgili Bacca…

Allah’ın emri

Sevgili Bacca; gelinlerin ve ölülerin giysisi bizde de beyaz olur ama biz de ikisine de kan bulaşır büyük çoğunlukla. “Allah’ın emrine” gerek duyulmaz pek buralarda; senin de gelinliğini kefene çevirdiler tıpkı törelerin yok ettiği gencecik kızların - istatistiğe dönüşmekten başkaca bir haltın yenmediği- trajik sonları gibi.

Evet, hoş görüyoruz hem de o kadar geniş boyuttaki bu ‘hoşgörü’ 6-7 Eylül olayları fotoğraflarında gördüklerimizi insan olarak tarif edemeyeceğimiz yüzlerle karşılaşmamak için hasır altı etmişizdir bütün dökümanları. Tahammülümüz dünyaya örnek teşkil eder inan Sevgili Bacca, nerde bir zavallı, kadın, çocuk, solcu ya da kendimizden olmayan görsek yaşatmamak için ant içiyoruz derin toplantı odalarında. Taksim Meydanı’nı görmüşsündür mutlaka Sevgili Bacca, o meydan da her yılbaşında gencecik kızlara tecavüz boyutunda tacizler ettik canlı yayınlarda… Aynı meydan da topluca veya tek tek insanlar katledildi, aradan uzun yıllar geçti ve hala suskun hoşgörülü yetkililer. Her sene 1 Mayıs’ta ne oluyor biliyor musun? Yetkililerin bırakması gereken karanfilleri bırakmak isteyen sivil vatandaşlara yine aynı şiddet uygulanıyor ve kimse özür bile dilemiyor, çünkü biz zaten hoşgörülü bir toplumuz Sevgili Bacca. Bunlar elbette münferit olaylar kimse bize senin bir Türk tarafından öldürüldüğünü söyletemez, birkaç gün sonra unuttururuz nasıl olsa.

İşte, Sevgili Bacca, geldin ve gidiyorsun ne yapalım iyi ağırlayamadık seni çok üzgünüz…

Ama şunu bilki Sevgili Bacca bütün yaşananlar, yaşadıklarımız ve senin için ağlıyorum. Hoşça kal…

 
Toplam blog
: 31
: 895
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Hayattan alıyorum bütün kaynağımı. Sokağı takip ediyorum, insanları gözlemliyorum, kendimi sorguluyo..