Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Günah çıkartmak, günah mı, değil mi?

Günah çıkartmak, günah mı, değil mi?
 

BU TEK KİŞİLİK ODALI BAR' DA AKADEMİK TOPLANTILAR OLUR. DARACIK EVDE FAL BAKILIR,GÜNAH ÇIKARTILIR.


Alın size ‘Tek kişilik’ bar. Neden olmasın? Kutu gibi bir ev. Düzayak, Dar bir sokak içinde. Tek odanın kapısı, sokağa açılıyor. Dışarıdan mistik bir havası var. İçersi de öyle. Romantizm havasında. Bodrumvari bir sokak burası.

Kapıda ‘Anne’s Cafe’ yazılı. İsmi üzerinde zaten. Mistizm kokuyor.Gülsen Çetinkaya buranın sahibi. Minik bir giriş. Dar merdivenle de ikinci katı var tek odalık. İstanbul’dan, ani bir kararla bohçasını alıp, Marmaris’e’ yerleşmiş yıllar öncesi.

Hani Bodrumda bilirsiniz böyle dar sokaklara sığmağa çalışmış, birisi denize, diğeri dar sokağa açılan mekanlar vardır. Onun gibi. Burasını, ‘Bodrumun bir şubesi gibi’ de görebilirsiniz. Kendi halinde. Belli bir çerçeveye oturtulmuş. Yerler dar ama, gönlü genişlerin sığdıkları yer burası. ‘Mazi’ nin serpintileri onlara ferahlık veriyor. Mazinin kıvrımları arasında kalanlara. Ve hep bu kafadakiler, birbirini buluyor burada. Ne iş?!

Yabancılar: Bir kadına bakmışlar, barında bir gece yaşamışlar, oturup, kendisini de dinlemişler ve buraya bu ismi vermişler: ‘Tek kişilik bar. Daha önce Bozburun’ da imiş. Denizciler, aşık yatçılar, sarhoş gemiciler ve de denizin getirdikleri bir araya geliyor ve dertleşiyorlarmış. Aynısı şimdi Marmaris’te. Burada içki, su gibi akıyor. Kışın için şöminesi var. Balık ağlarından motifleri, tanımadığımız içkiler. Aşk defterleri; dökülmüş kurşunlar, nazarlık, anahtarlıklar, çeşitli şişelerde içkiler, anılardan birer demet resimler, afişler.. Her bir parçanın hatırası var.

Burada fal bakılır, Türk işi günah çıkartılır, küskünler barıştırılır, aşk mektupları yazılır, dedikodusuz dedikodu yapılır (Ne demekse!) O zaman, tek tek gelip günah çıkaracaksınız evin bu ‘Anne’ sinde. Adı üzerinde: ‘Anne’ Dert ortağı, koruyucu. Sırlarınızı söyleyeceksiniz. O size bir mum yakacak. Suskunluk içinde bir müddet kalıp, kendinizden geçeceksiniz sihirli atmosferde. Anne Gülsen ise, sizden dertli. Bu sefer de siz ona bir mum yakacak, derdine merdiven dayayacaksınız. Oh, oh, ört ki ölem! Suyundan da koy. Sonra da evin sahibini dinleme sırası da böylelikle size gelecek. Başka türlü olmaz zaten, kurtarmaz. Sonra da, vah vah larla karışık, ona merhem olmağa çalışacaksınız. Her şey baştanbaşa mizansen ve gırgır burada. Mekanda içkiler biter, laf bitmez.

Günah nasıl çıkartılır, bir bilene rastlayamadım. İnsanın bir yerlerinde birikiyor günahları zahir. Sonra hazne dolup dolup taşmak üzereyken, gelip diyorsunuz ki: ‘ Fazla geldi, şunu boşalt!’ O zaman, papaz da kuyudan çıkrıkla su çeker gibi çekip çıkarıyor günahları. İnsanoğlu işte. ‘İçimdeki günahlar şimdi çıkıp gitti’ diye seviniyor. Ve kaldığı yerden günahlara devam diyor. Benim anladığım bu! Bizlerin inanışına göre ‘Günah çıkartmak, günah mı değil mi?’ O da bir başka mesele. Siz ne dersiniz acaba? Günahı kaşıkla mı, kepçeyle mi, kovayla mı çıkarırlar? Sonra çıkarılan bu günahlar nereye depo edilir? Eminim bu günah depolarında hiç hırsızlık olmuyordur. Kim çalar elalemin günahını? Di mi?

Sahi, insan günah çıkarınca arınır mı? İnsanoğlundan günah çıkarken, neresinden belli oluyor çıktığı ve nereye gidiyor? Bir kuru temizleyicinin reklamında yazılıydı: ‘Her türlü leke çıkarılır, vicdan lekesi hariç!’ Diyordu. Sahi insanlar, günahına göre mi para ödüyorlar? Yani, ne ga günah, o ga para mı oluyordu. Hı?!

Oturmuş, röportaj yapıyoruz Gülsen Hanımla.‘Uluslararası bir ünüm’ var, diyor. Belgesel yapmışlar onun için. 24 saatlik hayatını, bu daracık evde, filme almış Japonlar. ‘ kübik’ şeyleri severler.

Ayrıca ‘İpekyolu Belgeselinde’ de rol almış. Boğa burçluymuş. Ani karar verirmiş. Asla pişmanlık duymazmış sonrasında da. Noktayı koydu mu, koyarmış. Ve de 30 yıllık aşkını kalbine gömmüş. Eski eşi evlenmiş, o, anılarla yaşıyor. Onun otuz yıllık mutlu bir geçmişi var. Hayatındaki bu mutluluğu, ekmek arası katık yapıyor anlayacağınız.

Hayvan dostları derneği ve çağdaş yaşamı destekleme derneği ile çalışıyor. Kışın ev gezmesine geliyormuş Marmarisli hanımlar. Kahve falları bakıyorlarmış karşılıklı.

Tek kişilik bar, dedik. Ama kalbi zengin olanların yayılıp da sere serpe oturacağı bir romantizm ve mistizm havası hakim burada. Etrafı gözden geçirdiğiniz anda, kadının hayat hikayesine ortak oluyorsunuz. Her bir parçada, duvarında, motifli kiliminde masa üstlerinde birer anılar demeti var. Her birinin hikayesi var. Roman sayfası gibi. Çevir çevir oku. Meraklısına tabi. ‘Ay ay, böyle dar yerlerden, pılı pırtı içinde oturmaktan, havasız basık yerlerden hiç hoşlanmam!’ derseniz, o sokaktan geçerken, hızlı geçiniz. Duraksamayınız bile.

Burada oturmak demek, anılarınızın üstüne bir teneke gaz döküp yaksanız bile, yanmaktan kurtulabilenlerin üzerinde sohbet edebileceğiniz bir yer demektir burası. İşin tesellisi de bu zaten. Aşağı kurtarmaz. Rahatlamak için birebir. Bir nev’i terapi.

Burada herkes bir şey anlatıyor karşılıklı.Ve de herkesin anlattığı, aşağı yukarı nüanslarla hep aynı. İnsanları, ‘hayatının bir anı ile’ yargılamamalı. Felsefi görüş burada bu!

RESİMALTI: Ana, gizemlerle dolu. Kendini bu tek kişilik bar diyebileceğimiz yere adamış. Kışın dostları var. Geliyorlar, sohbetler ediyorlar. Ana, eski günlerin üzerine bir teneke gaz döküp yakamamış. Hep o eski ‘Mazi’ si, her seferinde önüne bir tablo gibi çıkıyor. Kimin, kimin peşinden gittiğini kendisi de bilemiyor. Resim no: (1 ve 2)

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..