Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '12

 
Kategori
İnançlar
 

Günahlara dair ufak bir hatırlatma

Günahlara dair ufak bir hatırlatma
 

İnançları kutsaldır insanların.
İnançlarla dalga geçilmez.

Esasen, insanla zaten dalga geçilmez.
İnsanla dalga geçmek, alay etmek, o insanın bir kusuru yoksa hele, katmerli günah; kusuru varsa ayrıca yine günahtır.

Hatta insanla dalga geçmek ayrı, kusuruyla dalga geçmek daha ayrı değerlendirilebilen, hem birbirinin içinde, birbirine de bağlı, hem de farklı farklı derecelendirilebilen de birer günahtır.

Bir insanı da inançları zaten “o insan” yapar.
Neye, nasıl inanıyorsa bir insan, onu ve öyle yapar ve öyle davranır.

Ve “din” konusu da işte, insanın inançları kapsamında yer alan bir olgudur.
Dolayısıyla din ile de dalga geçilemez.
Bir takım esprili yaklaşımlarla, din, Kur’an veya ayetler, hadisler mizaha alet edilemez.
Bunlar “gırgırına” yazılamaz.
Espri yapacağım veya hoşluk olsun diye ne Kur’an, ne ayetler, ne de “din” araç olarak kullanılamaz.
Günahtır.

Ve hem bilmeyi gerektiren, hem de ciddi bir konudur din.
Onun için din konusunda bir takım şeyler yazmak için önce “bilmek” gerekir, ama ondan da önemlisi  asıl, bu hassasiyet ve ciddiyet gereklidir.
Hafife alınamaz, hafifsenemez.
Zira aksi takdirde, insanlara yanlış veya eksik bilgiler vermek, onlara yanlış duygular hissettirmek, dolayısıyla insanı yanlışa yönlendirmek de söz konusu olur.
Yani kişinin eğer din ile bir ilgisi varsa bile, hem kendini, hem de başkalarını da günaha sokmuş olur.

Hele de kişi dindarsa, yani dinen inançları zaten varsa, müminse, müslümansa, Kur’an’a, ayetlere, Peygamberimize inanmaktaysa bu konu daha da bir önem arzediyor.
Zaten inanmıyorsa, dinen bilgisi de inancı da yeterli değilse, eksikse, bu  konularda yazmaya da, insanlara Kur’an’ı, günahı, ayetleri, din içeriğine giren konuları anlatmaya, bilgilendirmeye de muktedir ve yetkin de değildir.

Ama işte insanlar hoştur… kendi konumunu, pozisyonunu bilmeyip, kendini de bilmeyip bu tür işlere soyunanlara da rastlarız. Hani tam ve doğru bir bilgi verse ve bunu gerçekten de iyi niyetle ve ciddiye alarak yapsa amenna… ama pek öyle olmuyor işte.

Onun için de bu tür insanlara müdahaleler, hatırlatmalar, onların eksik bilgilendirdiği durumları vurgulayarak, eklemeler yapmak, eksik, dolayısıyla da yanlış bilgi vermeyin insanlara şeklinde kişileri uyarmak da farz oluyor haliyle. Bunda da bir “kötü niyet”, “art niyet” tabii ki yok;  insanı doğruya, doğru bilgiye sevketmeye çalışma niyeti var sadece. Ve bu zaten dindarın üstüne düşen bir sorumluluktur, bir görevdir, hatta bu da bir ibadettir: İnsanı “tam” ve doğru bilgilendirmek! Hatası, yanlışı konusunda da uyarmak. Hatta sadece din konusunda değil, her konu için de, herşey için de zaten geçerli ve böyledir bu.

Ama dediğim gibi işte insanlar bir hoş. Bunu da olumsuz algılayıp, olumsuz bir müdahale olarak değerlendirip, agresif cevaplar vererek daha da bir günaha girebiliyorlar. Evet, günaha giriyorlar, çünkü dinimizce olumlu düşünmeyi, iyi niyetle düşünmeyi, iyi niyetle hareket etmeyi başaramayıp, aksine olumsuza odaklanarak sırf peşin hükümlerle, bilmeden etmeden, bilmediğini de bilmeden “zan”larla hareket etmek de büyük günahtır. Hele ki karşısındakinin niyeti hakkında “zan”lar üretmek, günahtan da önce cehalettir ve dahi akılsızlıktır. Zira bir diğer insanın beyninde, ruhunda, düşüncesinde, özünde değilsinizdir ki onun hele de “niyetini” tam nereden bilebilesiniz, bundan “emin olabilmek” zaten ‘insan için’ mümkün değildir! Bunu sadece insanın kendisi ve Allah tam olarak bilebilir ancak.

Öyle ki, bu dahi kendisine hatırlatıldığında daha da büyük günahlara girebilmektedirler. Ve direkt “kul hakkı” yüklenmektedirler. Olmuyor işte. Böyle bir durumda da böyle kişilere nasıl müdahale edilmesin, nasıl muhalefet edilmesin?

Mesela şöyle olabiliyor…  o yanlışı veya eksiği hatırlatıyoruz diyelim o insana,  yazısına bunu hatırlatan gayet iyi niyetli, uslubu da düzgün, saygılı, hatta o espiriyle karışık yazmışsa eğer, biz de esprili bir uslupla bile, tüm yanlış anlamalarını dahi önlemeye özen göstererek, dostça, insanca, hakça bir yorum gönderiyoruz mesela; Bir bakıyorsunuz teşekkür bile etmiyor, hadi geçtim teşekkürden, zaten teşekkür beklediğimiz de yok, ama olgunlukla, tevazuyla karşılayıp o söylenen şeyi, hatırlatılan şeyi doğru mudur acaba diye sorgulayacağına, doğruysa da eğer doğruyu da kabul edeceğine, direkt yaptığı işi, yazdıklarını, kendini savunmaya geçip, aksine agresif, saygısız bir cevap geliyor… veya abartılı ya da saptırılmış bir cevap. Hatta ötesi, bunu söyleyeni, yani bizi kötüleyip, bize bir eksik atfetmeye yelteniyor. Dahası kendine bir üstünlük yakıştırıp bizi aşağılayıp küçümseyebiliyor dahi!

Yanlış algıladığını, yanlış anladığını anlıyorsunuz… Bunun üzerine de bunu hatırlatan ve düzelten, bir yorum daha yollamak zorunda kalıyorsunuz mecburen. Yine tüm sabrınızı kullanarak, sükûnet ve metanetle, tüm olgunluğunuzla, olumluluğunuzla, tüm iyi niyetinizle, tatlı dille, iyimserliğinizle, tüm inançlarınızla o kişiyi doğruya, olumluya, hakka, iyiye çekmeye öyle düşünmeye, doğru düşünmeye sevketmeye, doğru hissetmesini sağlamaya çalışıyorsunuz…  Ama yine başarılı olamıyorsunuz…

Üstelik bir de görüyorsunuz ki, bununla da kalmamış, kendi gibi bazılarıyla başkalarını da kendine uydurmuş, onlara verdiği cevaplarda onlarla birlikte sizi bir de çekiştiriyor, size olumsuzluklar atfedip dedikodunuzu da yapıyor ama bunu yaparken, bir de bakıyorsunuz ki daha önce yazdığınız o yorumları da kendi cevaplarını da silmiş..! Hadi buyurun bakalım….

Çünkü bütün bu olanlardan habersiz o yazıyı okumaya gelen başka birileri peki, o diğer insanlar, sair okuyucular ne düşünecekler o yorumları da okuduğunda sizin hakkınızda? Çünkü sizin yorumlarınız ortada yok artık. Sadece sizin hakkınızda ileri geri söylemler görünmekte.

Yani  bu durumun nasıl geliştiği niye geliştiği,  siz ne demişsiniz, nasıl demişsiniz de o da bunun üzerine ne demiş, nasıl demiş, böylece görünmemiş de oluyor… insanların özgür ve hür iradeleriyle kendi değerlendirmelerince bu doğrular, bu gerçekler insanlardan da kaçırılmış, yok edilmiş oluyor sizin o yorumlarınız ve bunlara verdiği cevaplar silinince! Fakat onun “güya” bunlara atfen birtakım sizin aleyhinizdeki söylemleri,  bazı diğer yorumlarda ve diğer insanlara cevaplarında aynen ortalıkta da duruyor. Sizden, ismen de hatta bir bahsediş var, ama siz yoksunuz; sizin yorumlarınız, sizin dedikleriniz, asıl ne dediğiniz ve onun da bunlara nasıl cevap verdiği yok ortada..!  Gıybet ve dedikodudur işte, hatta iftira ve de çok büyük bir haksızlık, resmen kul hakkı , diğer insanları da yanlışa yönlendiriş, günaha sokuş, onların da kul hakkı yüklenmelerine sebep oluş ve katmerli katmerli günahlar silsilesidir işte.

Böyle bir durumda da… hmmm diyoruz tabii mecburen, yanlış düşünüyorsak da Allah affetsin ama O da biliyor, görüyor ki zaten, hal böyle... bazı durumlarda görünen köy de kılavuz istemiyor ve ister istemez içimizden de diyoruz ki, ruhlarında yok ki demek, zaten inanç, zaten bilgi, zaten olumluluk, aydınlık ve iyilik.. ve de has, güzel ve salih niyet, belki de özgüven, dürüstlük, mertlik, o yüzden hatalarını da bile bile, eksiklikliklerini de bilip, kendi eksikliklerini de hissedip, eksiklikleri, yanlışlıkları ve  böyle oluşları da anlaşılmasın diye korkuyorlar ki… böyle de yapabiliyorlar demek ki…  Yani işin en başında o denli günahsızken, bizi dahi günaha sokuyor belki!  Ama öyleleri yazabiliyor da işte, din ne, dini hükümler ne, günah ne, ne günahtır ne değildir, Allah neyi nasıl affeder, affeder mi, tevbe ne, kul hakkı ne, saygı ne, sevgi ne, bilmek ne bilmemek ne, ahlak ne vs. vs. vs….

Onun için insanlara şunu da belirtmek ve hatırlatmak yine bir insanlık, bir iyi niyet, bir hak ve sorumluluktur ki:

Kendimden örnekleyerek ifade edersem daha rahat anlatılacak ve anlaşılacak, ama bu herkes için de geçerlidir tabii ki;
Bazı yorumlarımı önce yayınlayıp, hatta cevap da verip,
ve yine hatta ilk yorumumdan sonraki yorumlarıma da zaten bana ve diğer yorumculara verdiğiniz cevapların kaynak teşkil ettiği, sebep olduğu da göz önüne alınırsa,
sonra da o cevap yorumlarımı, yani tekzip yorumlarımı da yayınlamaz veya yayınladığınızın akabinde benim bu tüm yorumlarımı cevaplarınızla da birlikte silip, ya da eksik yayınladığınızda (kimini yayınlayıp, kimini sildiğinizde),
ama bunları silmiş olmanıza rağmen, yazınıza gelen başka insanların yorumlarına cevaplarınızda da dedikodumu yapmaktaysanız,  başka insanların da yine aleyhime benden bahsettiği yorumlar varsa da eğer, onları da silmeyip yayında tutmaktaysanız, böylece bazı yorumcuları ve okuyucuları da aleyhime yönlendirmiş olup, onları da günaha sokmuş oluyorsunuzdur ki, bu çok büyük bir günahtır, haksızlıktır; "kul hakkı"dır yine, hem siz benim kul hakkımı yüklenip, hem de o diğer yorumcuların da benimle ilgili yine kul hakkı yüklenmesine sebebiyet vermiş olursunuz ki, Kul sizi affetmedikçe de Allah da affetmez ve böyle günahlarda tevbe' dahi geçersiz kalır! Zira bunu bilerek veya bilmeyerek, farkında olarak veya olmayarak sürekli ve de sık sık da yapmaktasınız. Bunu özellikle hatırlatmak isterim hem böyle yapan insanlara, hem de bunların yönlendirişiyle dolduruşa gelenlere veya yine aynen bu yönde hareket ettikleri için zaten benden itiraz da görüp, bana olumsuz algılar geliştirerek olumsuz duygular besleyenlere, haset ve husumet duyup veya hoşlanmayarak hakkımda yanlış düşünenlere, yanılanlara.

Yani şu bazılarınızın yaptıklarının, dediklerinin, yazdıklarının gerçekten neresinden tutsam elimde kalıyor. Sonra da beni muhalefet etmekle, sürekli olumsuz birtakım müdahalelerde bulunmakla suçlayabiliyor veya hep muhalefet etmekten sorumlu tutabiliyor kimileriniz, hatta  kendi bilmezlikleri içinde kendini de, beni de, bilmediğini de bilmeyip yine salt zanlarıyla yine din konusunda da ayrıca kendi de yanlış bilgiler de vererek, bilmez bilmez hareket edebiliyor da bazıları.

Önce insana karşı insan olunuz ey kardeşler, önce insan olunuz… insan olunuz ki, Allah’a da “kul” olabilmiş olunuz.

Onun için, bu kadar yanlış arasında ve yapılan bu bir sürü yanlışlıklar ve haksızlıklar arasında bu tür günahlara nasıl muhalefet etmem ki? Dini bütün ve dini bilen bir insanın, insan olanın, insanı sevenin, iyi, bilge ve olgun bir insanın, hakça ve haktan yana Hakk'dan yana, hakikatten, gerçekten yana bir insanın, bir Allah kulunun bunlara muhalefet etmemesi mümkün mü ki? Bir insan yanlış yapıyorsa veya yanılıyorsa, o insan uyarılmaya çalışılır, yanlışı yanılgısı hatırlatılmaya, farkettirilmeye çalışılır.  Bunun altında ille de bir kötü niyet aramak, ille de bir art niyet aramak, bunu ille de olumsuz ve kötü-çirkin şeylere yormak, bunu size hatırlatanda ille de bir kusur aramak, ona bir eksiklik ve kötülük atfetmek nedir peki? 
Ben bazıları gibi doğru yaptığınız bir şeye yanlıştır demiyorum ki,  gerçekten yanlış ya da eksik yaptığınız bir şeye yanlıştır, eksiktir derim sadece. Arada çok fark var.  Hep diyorum ya işte, tıpkı Kur’an’da da sık sık dile getirildiği  gibi… Aaahhh, ah.. bir bilebilseler, bir düşünebilseler.. :)) !! :((

Karışık duygular hissettiriyorsunuz insana

Oysa insansınız, sık sık hatırlayın bunu!
Siz unuttukça ben de hatırlatmak zorunda kalıyorum, çünkü insanım, kulum
Hepsi bu!



Filiz Alev
11.03.2012

 

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..