Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Gündoğumu kadar güzel...

Gündoğumu kadar güzel...
 

Yine bir gri hafta sonu... Artık bahar geldi sanmıştık… Üstelik Nisan... 

Nedensiz kendimi yalnız buluyorum, oysa sağ gözümün üstünden bastıran yarım kesik ağrı olmasa pekala İzmir’de salsa gösterisinde ya da 4D yemeğinde olabilirdim... Ama bu ağrıyla kafam tekmelenirken insanlarla iletişim kurmak işkence geliyor; belki de açılırdım, bilmiyorum, bazen hele ağrı ile hayatla irtibat sorunu oluyor…Bende kendime ev hapsi verdim.... 

Dün gece boyunca yağmur duvarları delecekti, gürül gürül yağdı, gündüz sinsice devam etti, nasıl yağarsa yağsın sesini seviyorum, denizle buluşması ise her yeri griye boğdu, deniz sanki sakinliğini hiç bozmadı… 

Gözler yalan söylemez..! Yeni bir ülke, yeni bir şehir bulan var mı? Gülüşü güneşin doğuşu gibi…!” 

Elimde fotoğraf makinesi; FZ100 diye algılıyordum aklımda öyle yer etmiş, FZ 38 miş.. Yeni aldığım filmleri seyretmeyi düşündüm, seyrederken makineyi deneyeceğim… 

Aslında Javier Marias’ın “Yarınki Yüzün” Ateş ve Mızrak 1. Cilt.. başlamaya karar vermiştim… Kitabın arka kapak tanıtımında başkahramanı “Deza” sürgünde olmayan bir sürgün olarak tanımlanmış;önceki gece de bir sürgün hikayesiyle uğraşmıştım; “Vengo” tanıtım yazısını elden geçirip adına” sürgün hep kıştır” cümlesini ekleyerek http://www.izmir-dikili.bel.tr/ de yayına verdim.. 

Geçen yıl bu sıralar denize girmiştik, şu günlerde ben hala üşüyorum, hala kış… 

Bir şehir sizi illa ki “yabancı” kılarsa kendi kendinizi sürgün etmiş gibi olursunuz… Ya da aslında her yerin yabancısı olduğunuzu öğrenirsiniz… 

“Aşka soğuk duran bir ses gibi geldi sesin ya da kendini öyle ifade etmeye alışkınsın; Ancak bedenin, gözlerin ellerin, hatta kayıtsız duruşun tam tersini söylüyor; o beden dili dedikleri hiç susmuyor… 

Aşk ertelenmez. Ertelenirse yok olur..." 

Marias’ın kitabının başkahramanı, Deza’nın çok özel bir yeteneği varmış, insanların içyüzünü, maskelerin altında saklananı görmekte imiş; içimden benimde ellerimde enerji var, diye geçti! Var dı, hala var mı acaba? 

Kimse yok; ben yokum, sende yoksun, şehir gri, deniz gri neden başka hayatlardayız… 

“Aşk bazen uzun zaman kendinde kalır, kendini göstermez tutsaktır.. Neden? 

Ne zaman gerçekten konuşmaya başlayacaksınız, hala vakit var mı? Yoksa Deza ile buluşmanız mı gerekiyor?” 

Bahar geldi gitti yalancı baharmış hepimiz kesin geldi sanmıştık, ağaçlar, toprak, çiçekler hatta sinekler hepimiz üşüyoruz… Oysa zeytinliklerin altları Malena’dan Çandarlı’ya değin beyaz ve sarıpapatya tarlalarına dönüşmüştü, tüm ağaçlar çiçek açmıştı, bugün ortalık soğuk ve gri... 

“Elimizde sadece iyi hatıralarımız kalır o bile acıtır, gündoğumu kadar güzel gülüşün… 

Dönelim artık merak etmesinler...” 

Film sevmesini ve gitmesini bilenlere diye başlamıştı.... 

 

*Meraklısına not: Film hafif bir film; “Adını Sen Koy” Melis Birkan var yine.. Issız Adam’da tanışmıştık.. Yazan ve yöneten Tuna Kiremitçi.. yazının filmle bi ilişkisi yok, film ile aynı anda bitti...  

http://www.facebook.com/video/video.php?v=10150121400528830&oid=153163351404499&comments 

YAVUZ BİNGÖL - NİSAN YAĞMURU 

 

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..