Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

Seçilmiş Yalnızlık

Aldım,
verdim.
y a l n ı z l ı ğ ı ( m ı )
seçtim.


Bu hayatta, nedense bazı insanların anlamadığı, daha doğrusu ayrımını yapamadığı şeylerden biri de bu yalnızlık konusu. Daha bu sabah henüz arkadaşım bile olamamış birinin dediklerine bakılırsa, memleketimin kafası çok karışık çok! Oysa aslında zor bir şey yok, konu basitçe şu; yalnızlık olgusu nedenine ve yaşanma biçimine ikiye ayrılıyor. Birincisi - benim de son yıllarda büyük bir keyifle dahil olmuş olduğum- seçilmiş yalnızlık, ikincisi ise kişi tarafından seçilmeyen, içine itildiği, ötelendiği bir yalnızlık. İki grubun birbirinden ayrıldığı veya birbirine yaklaştığı bir çok durum olabilir. Fakat, asla aynı şey olmadığını şiddetle belirtmek istiyorum!

E şimdi siz, 'İyi de durup dururken ne bu şiddet bu celal Sarı hanım?' diyeceksiniz muhtemelen. Yani birçoğunuz diyecek bence. Valla demediyseniz bile fark etmez, ben içimde tutmayıp anlatacağım, çünkü fark ettim ki bunu tüm dünyaya (tamam en azından bir kısım yurdum insanına diyeyim...) açıklamam şart! Zira en temel sorunu; dışarıdan bakarak başkalarının durumunu yargılamak ve buna bir taraflarından isim uydurmak olan yurdum insanının bu ayrımı öğrenmesi konusunu, hepimizin refahı için önemli buluyorum.

(Yazıyı çok uzatmak istemediğimden, ikiye bölüyor ve şimdilik daha çok seçilmiş yalnızlık üzerine odaklanıyorum sayın okur. İzninle tabii. )

Sevgili ve pek muhterem okuyucu, bu konuda öncelikle bilmen gereken ilk şey şu ki; her yalnız insan, mutsuz insan değildir. Hatta yaşadıklarım ve gözlemlerim sonucu sana, şunu da net olarak söyleyebilirim ki, her yalnız insan depresyonda da değildir. Ve hatta sıkı dur, daha da ileri giderek iddia ediyorum ki; seçilmiş bir yalnızlığı yaşayan insan keyfin, mutluluğun ama en önemlisi de huzurun anahtarını nihayet bulmuş insandır. Az daha uğraşsa Nirvana' ya erebilir yani, o derece... Çünkü O yaşamış, yaşadıklarını sindirmiş, hazmetmiş, posalarını uygun şekilde doğaya bırakmak suretiyle içini boşaltarak, toksin ve bilumum zehirleyicilerden arınmıştır. Ruhunu çetrefilli intikam arayışlarından ziyade, kendi bünyesel eğitimine adamıştır. (Aferin bak ona, bence kendisi çok takdire şayandır..)

O, yıllar içinde yediği kazıkları toplayarak başkalarına sokacağına ve kendini bu şekilde rahatlatacağına, kazıkların açtığı yaraları doğal iyileşme süreçlerine bırakan, hatta arada kabukları kendi tırnaklarıyla kaldırıp kendi canını tekrar yakarak o acıları kendine hatırlatan ve bundan ders çıkarandır. 'Ey bünye, İstenmeyen bir davranışa maruz kalmak istemiyorsan, insanlar canını yaksın istemiyorsan onlardan uzak dur! ' düsturunu şiar edinmiş, 'kalabalıkta yalnız olacağıma, bile isteye yalnız kalırım, kitabıma- filmime bakarım, zati kendime çok yeten bir tipim , canım yanacaksa onu da ben yakarım!' diyebilendir. Velhasıl O, muhtemel yaşam süresinin yarıdan çoğunu bunları deneyimleyerek geçirmiş, kalan muhtemel ömrünü de bu deneyimlerin bünyeye kattığı güzellikleri düşünüp olumsuzlukları ardına bırakarak, kendini, yaşamdaki en temel duygulara yani keyif ve hazza odaklamıştır.

Kısacası;
O doğru yolu buldu, ya sen? Sen bu kısa yaşam yolunun neresindesin şu an?

(Yalnız şunu da belirtmek isterim ki; bu arkadaşın zati üç- beş gerçek dostu, gecenin en ağır yerinde arayıp, bir koşu yanına gidecek, telefonda bile sesine yaslanarak hüngür hüngür ağlayacak insanı olduğundan tuzu da baya kurudur. Yani, böyle seçilmiş, mutlu mesut bir yalnızlık da olsa hiç insansız olmaz tabii. Güven, arkadaşlık ve sosyalleşme insani bir ihtiyaç sonuçta. Yadsımak çok yanlış olur. Özgür iradenizle seçerek edindiğiniz keyifli yalnızlıklar dilerim efendim... )

 
Toplam blog
: 12
: 278
Kayıt tarihi
: 20.03.16
 
 

Biraz ev hanımı, biraz iş hanımı, birazdan daha iyi bir eş, olabildiğimce iyi bir anne, olabildiğ..