Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '15

 
Kategori
Haber
 

Günün tarihi. 5: (3.07.2015.Cuma)

Günün tarihi. 5: (3.07.2015.Cuma)
 

milliyet.com.tr


Hala Bandırma'dayım ya... Sabahleyin kalkıp, yukardan , Paşabayırı’ndan aşağı bir yürüyüş tutturuyorum.. Yokuşun başında çok güzel ufak bir parkım var. Orada oturup denizi yukardan seyretmeye bayılıyorum. Park da çok dinlendirici. Bir de Parkın beyaz renkli bir Van kedisi var. Galiba sahibi de bu parkta ama o kapı kapı gezip, şirinlik yapıyor. Bayılıyorum bu kediye.. Her seferinde bir şey getirip vereyim diyorum; unutuyorum. Ama onun da umurunda değil. Versen de , vermesen de gelip, kuyruğunu sürtüp bir iki miyavlayıp hatırımızı sorup , haydi başka peykeye.. Ne güzel... Hayvanlar bizim dostumuz.
 
Şimdi günün konularıına bakalım.
 
1. “Kahraman Köpek” madalyası alan kedi.
 
Şimdi biraz geriye gidiyoruz…
 
İnternet’te kedi köpek hikayeleri anlatan kliplere bayılıyorum. Birkaç gün önce böyle bir film seyrettim. Kadın oğlunu oynasın diye evin önüne çıkarıyor ve küçük bisikletiyle dolaşmasına izin veriyor. Tam bu sırada nereden çıktığı belli olmayan küçük fakat vahşi bir köpek çocuğu bacağından tutarak bisikletin üzerinde atıyor… Bunu gören evin kedisi Tara , şimşek gibi fırlayarak gidip vahşi köpeğin karnına müthiş bir tos atıyor. Aniden şaşıran köpek kaçmaya başlıyor , kedi de peşinden… Gördünüz mü şu işi… Haber şöyle:
 
“Amerika’da, Bakersfield kentinde yaşayan ailenin kedisi olan ‘Tara’, Mayıs 2014’de evin 4 yaşındaki oğlunu köpek saldırısından kurtardı. Tara’nın sahibini koruduğu anlar Youtube’da 24 milyon izlenme rakamına ulaştı. Kahraman kedi, ‘Kahraman köpek’ ödülü alan ilk kedi oldu.”(milliyet.com.tr/21.6.15)
 
Bakın şu kediye!  Çocuğun ayağı fena halde parçalanmış bile olsa, onu çok fena bir durumdan dostu olan Tara kurtarmış. Helal olsun böyle hayvanlara… Başka ne denir
 
Diğer bir hikaye Türkiye’den:
 
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Onaç Köyü'nde besici 49 yaşındaki Turan Sezer keçilerini otlatıp köye dönerken, köpekleri bir ağacın altında küçük ayı yavruları bulurlar ve havlamaya başlarlar. Tam bu sırada küçük ayı yavrularının annesi gelip, doğrudan Turan Sezer’e saldırır.  Ayının saldırısıyla ne olduğunu şaşıran adamın imdadına beş yıldır baktığı köpeği Akbaş cinsinden  Çomar yetişir ve ayıya hücum eder ve onu kovalar. Ayı çocuklarıyla birlikte ormana kaçarken; kendisini zor bela köye atan Sezer’i de hastaneye kaldırırlar.(haberler.com/ 1.7.15)
 
Diyorum ya hayvanlar bizim dostumuz. Onlara iyi davranırsanız, karşılığını mutlaka alırsınız. İyi yetiştirilmiş, eğitilmiş hayvanların insanlara  yararları unutulmaz derecededir.
 
2. Televizyonda bir film : Koro 
 
Aslında hiç de yeni bir film değil. 2004 yılında Fransız yapımı bir film. “Koro” Christophe Barratier'nin uzun metrajda ilk yönetmenlik denemesidir. Filmin başrolünde  Gérard Jugnot oynamış, Jugnot aynı zamanda filmin Prodüktörlüğünü de yapmış. Bu yüzden çok zor durumda kalmış ama film çevrildikten sonra Fransa içinde ve dışında film o kadar çok sevilmiş ki Gérard Jugnot o yıl Fransa’da en çok kazanan aktör olmuş.
 
Filmin konusu bir yatılı okulda geçiyor;  okul kötü bir şöhreti olan; fakir zümrelerin azılı çocuklarını taşıyan bir okuldur. Bu okula atanan  talebe temsilcisi, öğretmen okulun zalim eğitim koşullarını  zorlayarak çocuklara çok daha insani yollarla dvaranmaya başlar. Çocuklar önce anlamazlar, fakat zaman içinde aslında bir bestekar, müzisyen olan bu öğretmenin insani davranışlarına karşılık verirler.  Son derece etkili bir koro oluştururlar. Fakat Müdür bu öğretmeni kovar…
 
Kısaca , filmin belli bir teması vardır. Güzel sanatların özellikle müziğin insanları nasıl değiştirebileceğini, insanileştireceğini çok güzel anlatır. 
 
İnsanı  olumlu yönden değiştirmek ve hemen sonucunu almak istiyorsan, onlara sanatla git. Sonucunu hemen görürsün. 
 
Ben de buna inanıyorum. Onun için filmi büyük bir duyarlıkla seyrettim. Müzik öğretmeni okuldan ayrılırken çocukların hapsedildikleri odadan onu “koro”yla uğurlamaları göz yaşartıcı bir sahnedir. Duygulu bir film. Ama mutlaka seyretmeye değer. Çünkü , Fransa içinde bir çok “Cezar” ödülü alırken, yurt dışında da sayısız ödüller kazanmış.
 
3.Mehmet Başaran (1926-2015)  da gitti.
 
Böyle  insanlar için öldü terimini kullanmak ne kadar zor. İçimden vefat etti , demek de gelimyor. Galiba bir uzak aleme göç ediyorlar. Tarih : 26. Haziran. 2015..
 
Ne olur nereye gitti? Diye sormayın… Kırk yılın “Köy Enstitü”lü  büyük yazarı; sayısız kitabın, hikayenin, denemenin  ve asıl şiirlerin sahibi  olan büyük insan Mehmet Başaran da aramızdan ayrılmış.. Bazen böyle olayları atlıyoruz. Keşke hiç görmesek.. Ama giden gidiyor işte. Büyük Usta da 89 yaşında göç etti gitti. 
 
Yıllarca şiirlerini Varlık, Türk  Dili ve nice Anadolu Dergilerinde izlediğimiz, Mehmet Başaran da pes etti. Ne yapalım. Işıklar içinde yatsın
 
1926'da Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesindeki Ceylanköy’de doğdu. Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirdi. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı.
 
Mevlam rahmet etsin.
 
4.Üç adım testi:
 
Yaşlanıyoruz ya; kendi kendimizi denetlemek ve düşüp sağımızı solumuzu kırmamak için bir testten geçmek gerekiyormuş. Herkes bu testi evde tek başına yapabilirmiş… Nasıl mı?
 
“Balıkesir Üniversitesi Üniversitesi  (BAÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Nilay Şahin, düşmenin temel nedenleri arasında yer alan beyin, kas, sinir ve iskeletin sağlıklı olup olmadığının "üç adım testi" ile ölçülebileceğini belirtti.”(habertürk.com/2.7.15)
 
“Testin fazla zaman almadığını dile getiren Şahin, şunları kaydetti: "Birinci adımda tek ayak üstünde 30 saniye durmak gerekiyor. 30 saniyeden daha kısa sürede devriliyorsanız, dengenizi kaybediyorsanız veya testi bırakmak istiyorsanız, ikinci adım testine geçiyorsunuz. İkinci adım testinde, bir ayağın topuğu diğer ayağın ucuna gelecek şekilde, 10 ayak gidiyorsunuz. Bu sırada dengeniz kaybolursa, üçüncü adıma geçiyorsunuz. Üçüncü adımda bir sandalyeye oturuyorsunuz. Kalkıp ileri üç adım atıyorsunuz, hemen ardından dönüp üç adımda yerinize tekrar oturuyorsunuz. Bu işlemi 14 saniyenin altında yapıyorsanız sıkıntı yok. 14 saniyenin üstünde ise mutlaka bir hekime başvurun çünkü düşme riskiniz çok yüksektir, nedeninin araştırılması gerekiyor…” (Anadolu Ajansı) 
 
Eee yıllar geçiyor, kendi kendimizi daha iyi değerlendirmemiz gerekir. Lütfen şu ufak testi yapıverin. Sonra da yürüyüşünüze filan biraz daha dikkat edin… Ne olur ne olmaz..!
 
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..