Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Haftasonu
 

Güvenlik evde yatıyor!

Güvenlik evde yatıyor!
 

Güvenilir bir güvenlik görevlisi


Dışarısı öyle karanlıktı ki gökyüzündeki üç beş yıldızın gücü sadece kendini aydınlatmaya yetiyordu.

Hafta sonu biraz kafa dinlemek için geldiğim bu otel şehre yakındı ama öyle sakin bir ortamı vardı ki güneydeki bir tatil köyünü anımsatıyordu. Büyükçe bir alana serpiştirilmiş kütük evler, hem kafe hem restoran olarak kullanılan büyükçe bir kütük ev, çeşitli evcil hayvanları barındıran bir bahçe, çocuklar için oyun alanı, bakımlı ve büyük ağaçlarla dolu bir yürüyüş yolunun sonunda yine kütüklerden yapılmış piknik masaları ve nihayetinde de alabildiğine uzanan kumsal.

Gündüzü çok güzel olan bu tesisin gecesini de yaşamak lazım diyerek akşam yemeğinden sonra dışarı çıktım. Niyetim kısa bir gezintiydi ama dalgaların sesi o kadar güzel geliyordu ki dayanamayıp sahile doğru devam ettim. Etrafta benden başka kimsecikler yoktu. Gün içinde tesiste dolaşan üç ayrı güvenlik görevlisi görmüştüm, o yüzden içim rahattı, korkulacak bir şey yoktu.

Sahile varmama az kalmıştı ki karanlığın içinden bana doğru gelen birini gördüm, elinde büyük bir fener vardı. Yaklaştığında onun gündüz gördüğüm güvenlik görevlilerinden biri olduğunu anladım, her zamanki turunu yapıyordu. Selamlaştık ve yolumuza devam ettik.

Hafif bir rüzgar çıkmıştı. Dalgalar yükselip kıyıya patladıkça ürpermeye başlamıştım. Bu kadar yeter diyerek geri dönmeye karar verdim. Kumsalı geçip ağaçlıklı dar yola vardım ve hızlı hızlı yürümeye başladım. Gözüm yolun sonundaydı, restoranın ışıklarını görmeye çalışıyordum ama henüz çok uzaktım.

Derken…

Birden…

Sol taraftaki ağaçların arasından bir ses geldi. Sanki bir cam kırılma sesiydi. Adımlarımı hızlandırdım. Sol arkamdan bu kez de yerdeki kurumuş ot ve yaprakların ezilme sesi gelmeye başlamıştı. Biraz daha hızlandım. Ses de hızlandı, sanki biri koşmaya başlamıştı. Ben de koşmaya başladım.

Aynı anda zihnimde olayı çözmüştüm. Ağaçların arasında bir seri katil vardı. “Neden seri?” derseniz, bilmiyorum. O anda onu sorgulayacak durumda değildim. Elinde yarısı kırılmış şişeyle beni doğramak için peşimden koşan bir katil vardı.

Restorana nasıl vardığımı, kapıyı nasıl bir gümbürtüyle açıp içeri daldığımı bilmiyorum.

Bağırmaya başlamıştım; Güvenlik… Güvenlik nerde?

Bütün masalar bir anda bana dönmüş ve salonda ses kesilmişti.

—Sakin olun hanımefendi.

Konuşan, hemen yanıma koşan tesis müdürüydü.

—Güvenlik nerde diyorum duymadınız mı?

—Güvenlik evde yatıyor.

Kulaklarıma inanamamıştım. Dışarıda azılı bir katil vardı ama güvenlik evde yatıyordu. Nasıl bağırdığımı neler söylediğimi hatırlayamıyorum ama ortalık fena karışmıştı.

Şimdi düşünüyorum da, “Güvenlik devriye atıyor” sözünü “Güvenlik evde yatıyor” şeklinde algılayıp olay çıkarmış olmam tamamen o anki telaşımdandı. Yoksa akşam akşam ortalık karıştırma adetim yoktur.

Benim bu hafta sonu kafa dinleme kaçamağını korku filmine çevirmemin tek sorumlusu Stephen King’dir. Romanlarıyla karanlıktan korkar hale getirdi beni.

(Merak edenler için) Not: Gece yarısı cümbür cemaat yapılan keşif sonucu peşimdeki katilin bir keçi olduğu, cam kırılma sesinin keçinin boynundaki çandan geldiği, keçinin beni kovalamadığı çünkü bağlı olduğu anlaşılmıştır.

 
Toplam blog
: 61
: 2350
Kayıt tarihi
: 24.01.08
 
 

17 yaşımdaydım yazmaya ilk başladığımda. Dünyayı tanımaya çalışırken kendimi de tanıdım zaman içinde..