Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '10

 
Kategori
Şiir
 

Hadi çocuk git biraz

Parmaklarım klavye üzerinde yine

ne yazacağını nasıl yazacağını bilmeden ama.

Yarısı toplanmış balıkçı ağında toplanan balıkları yazmak istedim.

Yazmak istedim onları.

Hani o kadar çok balık küçük bir alanda sıkışınca suyun kıpraşması geldi gözlerimin önüne.

Yüreğim gibi yani,

Yani kıpır kıpır.

Ağların üzerinden atlayıp engin denize, sonsuzluğa gitmek istercesine.

Vazgeçtim.

Vazgeçtim zira balıkçı ağındaki balık olmak istemedim.

İstemedim geçici olsada esaretin prangasını yüreğimde.

Bir kıpırtı yüreğimde,

İçim çoşkulu.

Bir masa başında bedenim.

Parmaklarım klavyede.

Çevremdekiler göremezler bu kıpırtıyı.

Hani kalkıp göbek atmak ister yürek,

Beden hop hop hoplamak ister, 5 yaşında bir çocuk gibi.

Zamansız ve yanlış mekandayım bu gün.

Yanlış zaman zira eğlendiremem gönlümü bir masa başında.

5 yaşında bir çocuğun gönlünü hoş edemem.

Anlatmalıyım o zaman, anlatmalıyım birilerine.

Bu buz gibi, masa başında oturan adamın içindeki kıpırtıyı.

Hadi çocuk çık git çık git buradan.

Hava kapalı, grimsi bulutlarla kaplı gökyüzü.

Belli belirsiz bir yağmur var havada.

Yağdığını anlamak için altında ıslanmak gerek, işte o cinsten.

Nedendir?

Nedendir acaba içine ağlayan insan gibidir bu gün hava.

Girmezsen içine anlayamacağın yağmur gibi.

43 yaşındaki bu bedene yarım saatliğine giren beş yaşındaki çocuk için mi ağlar için için?

Ağlar ki yapamaz bu beden,

Yanlış zaman, yanlış mekan.

Çıkıp git çocuk, git ve azad ol.

Ağaçlara tırman, atla sonra yere.

Kalk yerden ve koş ciğerlerin parçalanırcasına.

Hadi çocuk, hadi gez dolaş ve dön geriye.

Ben burada, bir masanın başında, parmaklarım klavyede bekliyorum seni.

Dön ve anlat bana,

Anlat ki anlatayım masa başındaki bedenin ruhu nerelerde.

Anlatayım ki “uçmuş yine bu adam” demesinler.

Ben ne yaparım çocuk sensiz,

Ne yaparım ben sessiz.

Gel olur mu? Gel arada bir.

Gir bu yaşlı bedene ve gezdir onu.

Hadi çocuk hadi, dön artık.

Bu beden ruhsuz daha ne kadar dayanır?

Ağlamayın bulutlar, ağlamayın ne olur.

Ne olur gülümsesin Güneş.

Gönderdim çocuğu, etmedim esir bu yaşlı bedende.

Göz kırptı işte kısa bir an Güneş.

Cocuk güldü bir an.

Ve ben şimdi

İçimdeki cocukla mutlu huzurlu.

Çocuk daldı uykuya.

Ve bu beden duruldu masa başında, parmakları klavyede.

15 Ekim 2010

Silivri

 
Toplam blog
: 71
: 606
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

1967 Yakacık doğumluyum. H.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde 2 yıl öğrenimden sonra İ.Ü. Arkeoloji ve San..