Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hadi gülümse, neler olmaz ki

Küçücük bir farklılık yapalım mı bu gün hep birlikte? Ne dersiniz, olur mu?

Hoca Nasreddin gibi yani. Yani biz bir kaşık maya çalalım bu gün koskoca ummana. Ya tutarsa? Hadi tutmadı diyelim ne kaybederiz ki? Hepsi hepsi bir kaşık maya. Peki nedir maya hani çalacağımız koskoca ummana?

Duymuşuzdur sıkca “kelebek etkisi” denen şeyi ve görmüşüzdür de bir su birikintisine atılan taşın düştüğü yerden başlayan dalgaların büyüyerek yayıldığını. Ha bir de sıra sıra dizilen domine taşları ya da iskambil kağıtlarının birini devirince hepsinin ardı arkasıya devrildiğini de görmüşüzdür. İşte böyle bir şey başlatsak sizinle bu gün, olmaz mı?

Çok mu gördünüz yoksa bir kaşık mayayı şu içinde yaşadığımız koskoca ummana. Hani, iyilikler var içinde bir de kötülükler. Hani, kahkahalar etrafı çınlatan ve inadına içine akan göz yaşları.

Aziz Nesin’in bir öyküsü var ya “kedi evden niye kaçtı” diye hep sorarım kendime nedir bu öfke diye? Neden hep kaçmak zorunda kalırlar ki kediler o evden? Neden ama neden hiç kimse kılını bile kıpırdatmaz kedinin başını okşamak için? Terse çevirelim öyküyü ve soralım çok mu kötü bir şey o kediyi evde tutmak? Mümkün değil tabiki sıfır bencillikle bir yaşam sürdürmek. Çünkü doğasında var yani eki deyim ile fıtratında var insan denen varlığın bu bencillik. Ancak bir başka şey daha var ki mecbur kalmadığı halde bir başka cana kıymak da bu varlığa özgüdür. Yani acıkmadığı halde bir hayvan vurmak, ihtiyacı olmadığı halde bir çiçeği dalından koparmak. İşte o zamanlar düşünmez mi insan hayvandan daha hayvan bir varlık olduğunu?

Ailede başlıyoruz ya öğrenmeye ve eğitilmeye eş zamanlı olarak da görsel medyadan. Sonrasında sokağa çıkıyoruz orada birşeyler katıyoruz dağarcığımıza ve okul başlıyor. Daha da çok bilgi sahibi ve daha bilimsel eğitim. Rehberlik dersi almış öğretmenlerimiz bize aldıklarını veriyorlar. Evde ise anne baba ile devam ediyoruz. İlköğretim, lise filan derken bir bakmışsınız ki elinizdeki diploma ile saygı görmeye başlamışsınız. Bir süre sonra ortaya çıkar ki saygı sadece diplomaya çünkü adam değilsinizdir. Nereye gitti peki o kadar eğitim ve nereye gitti o kadar bilimsel bilgi? Bencillik üzerine kurulmuş bir yaşam tarzı içinde sabun gibi eriyip gitmiş herşey. Geriye kaln ise bir insan müsveddesi. Bir beden ama beden de et ve kemik var ya başka ne kaldı?

Bu günü farklı kılmak diğer günlerden derken aslında günün tamamını değil sadece küçük bir anını farklı kılmak bu kadar mı zor?

Bir kaç dakika, bir kaç kuruş, bir kaç tatlı sözcük veya bir tebessüm ama içten olacak yapmacık değil. Kandırmayacaksın kendini ve ne de gülümsediğini.

Bu gün bin kişinin bir başkası için hoşuna gidecek bir şey yaptığını düşünün lütfen. Mutlu eden bin kişi ve mutlu olan diğer bin kişi yani toplamda ikibin olduk. Mutluluk hormonları harekete geçirince bir kez durmak bilmez. İnsan iyilik yapmak ister ya da iyi olmak. Mutlu edilmiş diğer bin kişiden bencilliğini bir tarafa bırakarak bir başkasını mutlu etmek isteyecek olanlarının oranının yarı yarıya olduğunu düşünün. Oldu mu size ikibinbeşyüz.

Hadi lütfen bu gün içinde kısacık bir an olsa da bir mutluluk yaşatın birine çok büyük olmasına filan gerek yok sadece tebessüm etsin yeter bu kadarı ona.

İnanın ki bir başkasını başlattığı mutluluk dalgasının etkileni olacaksınız siz de. Çünkü iyilik bir hastalıktır tıpkı karşıtı olan kötülük gibi.

“mevsim değişir, Akdeniz olur gülümse”.

 
Toplam blog
: 71
: 606
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

1967 Yakacık doğumluyum. H.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde 2 yıl öğrenimden sonra İ.Ü. Arkeoloji ve San..