Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

Hak aramak caizdir,ileri demokrasi hariç!...

Hak aramak caizdir,ileri demokrasi hariç!...
 

Görsel,Milliyet


Türkiye seçime giderken meydanlardan edindiğim izlenimleri blogda paylaştım. Görünen o ki AKP iktidarı halkın (zaafları) duyarlılıkları üzerine oturttuğu seçim stratejisi iktidar olmasına yetecek ama yeni anayasa hayali düşünüldüğünde başarılı olamayacak.

AKP’nin diline egemen olan MHP’nin altını boşaltan milliyetçi söylem, kaset skandalları, dinsel referanslar ve göndermeler tek başına anayasa yapacak çoğunluğu sağlamaya yetmeyecek.

Genel olarak MHP’nin baraj altında kalmasını amaçlayan politik söylem, öyle görülüyor ki ters tepti, MHP seçmeni partisine her şeye rağmen sahip çıkıyor. Seçim meydanlarını gözleyerek rahatlıkla benim vardığım sonuçlara varılabilir.

Diğer taraftan yeni CHP’nin adeta cennet vaat eden söylemleri genel seçimlerde hatırı sayılır bir başarı yakalamasını sağlayacak. Bu sonuç Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi iktidar yapmayacak ama yerel seçimlerde AKP’yi mağlup edecek siyasi bir iklimin oluşmasını sağlayacak. Dolayısıyla iktidar hedefi başka bahara..

12 Haziran seçimlerinin olası sonuçlarına göre Erdoğan bugün Diyarbakır’dan ateşe tuttuğu BDP ile beyaz bir sayfa açarak yeni anayasa için ortak hareket edecek. Değil mi ki siyasette dün dündür, bugün bugündür! 13 Haziran sabahı hiç kimse şaşırmasın. Kartlar yeniden dağıtılacak..

Türkiye demokrasi deneyimi açısından garip bir ülke.

Bir türlü bir vesayetten diğer vesayete savrulan kucak düşkünlüğü olarak değerlendirilecek zaafından bir kurtulamadı.

Özgüvenden yoksun, biat etmeye amade, demokrasiyi gerçekten içselleştirememiş, özgürleşememiş seçmen profili ile gariplikler yaşandı, yaşanmaya da devam edecek.

İnsanların korkuya teslim olduğu, hak ve özgürlüklerini bireysel çıkarlarına tercih ettiği, devlet ile hükümetlerin ayırımına varamayan politik bilinçsizlik ile daha iyisini düşlemek şimdilik olanaksız gibi görülüyor.

Bir zamanların Afrika’sı gibi neredeyse ellerinde İncil ile gelenleri andırırcasına dinin yeniden tebellüğ edildiği ve kabul gördüğü bir toplumda, sonunda geniş halk yığınlarının cehaletinin bakiyesi yoksulluk kader olamaya devam edecek.

Camilerinde hak arayan işçilerin iş yavaşlatmasının “dini mesuliyet” olduğuna dair hutbe okunan bir memlekette çağdaş demokrasi düşleri kurmanın ulaşılması uzak bir hayal olarak kalmaması için karşı sorular soracak bireylerin çoğalmasından başkaca bir çarede yok gibi.

Garip!

Adına demokrasi denen demokrasimtırak rejimin, garipliklerin egemen olduğu ülkede ne zaman türbanlı türbansız, kürt, laz, çerkez, arap önlerine koyulan yemeği sorgular işte o zaman egemenlerin kıyameti kopar.

Okumayan, eleştirmeyen, kaderine razı geniş toplum kesimlerinin zaaflarını çok iyi bilen iktidarlar, kaçınılmaz olarak bu zaafın her şeyinden yararlanacaklar. Kolay, basit söylemlerle bireyleri zaaflarından, duyarlılıklarından sazan gibi yakalayıp oyunu almak varken kim elini kaynayan suya daldırır ki.

Daha kendi tarihini doğru dürüst ortaklaştıramamış, herkesin kendine göre yonttuğu ve aslında üzerinde yaşadığımız Anadolu’yu vatan yapan iradeyi, cumhuriyeti içselleştirememiş halkı, aydını, yarı aydını ve liberali ile tarih bilincinden yoksunluğun bedelini korkarım çok ağır ödeyeceğiz.

Kafayı internete sansür ile bozmuş, yasaklar ile toplumu hizaya getirmeye çalışan, porno meraklısı; aykırı sesleri bir şekilde açıklanmayan suçlamalar ile parmaklıklar arkasına koyan, gizli tanıklar ile yeni vesayetin egemen kılınmaya çalışıldığı bir ortamda, 12 Haziran seçimleri de neyi değiştirir diye sormadan edemiyorum.

Hak aramanın suç, örgüt üyeliği ile suçlanmanın rutine dönüştüğü günümüzde, “ileri demokrasi” nin nimetlerinden yani rantından yararlanarak palazlanan köşe-yazar takımını kıblesine oturtan toplumun verdiği fotoğraf gerçekten ürkütücü.

Hopa’da en temel demokratik tepkisini dile getiren emekli öğretmen Lokumcu’nun hayatına kast eden “ileri demokrasi”, kendi halkına kimyasal silah ile saldırırken susan yandaş yaşadığı aymazlık ile ne kadar bahtiyar olur bilemem ama çocuklarının torunlarının kendilerinden utanacağı bir dünya elbet kurulacak.

Sermayenin doğayı, ormanları, dereleri yağmalamasına karşı çıkmanın ölüm ile karşılık bulduğu, ”eşkıyalık” ile suçlandığı günümüzden elbet tarih utanarak söz edecek.

“Anadolu’yu vermeyeceğiz!” diye günlerdir Türkiye’nin dört bir yanından yürüyenler, Ankara Gölbaşı’nda günlerdir tutuluyor. Başkente sokulmuyorlar. Üstelik CHP’li belediyenin gönderdiği seyyar tuvaletlerin kurulmasına da izin vermedi “ileri demokrasi”. Sermayenin talanına karşı çıkmanın “suç” sayıldığı, ”örgüt üyeliği” ile suçlandığı günümüzde genel seçimlerden ne kadar umut ile söz edebiliriz ki.

Garip.

Garabet bir tablo, iç karartıcı.

Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi “Örtülü OHAL” uygulaması sürüyor. Ankara’da Hopa’da yaşanan olayları protesto etmek için AKP İl Merkezi’ne yürüyenlere izin verilmedi. Onlarca protestocu tutuklandı, üstelik “Toplantı ve Gösteri Yasasına” muhalefetten değil, terör örgütü vb.ile suçlanıyorlar. Özel yetkili mahkemede yargılanacaklar!

Referandum sürecinde “evet, yetmez ama evet ve boykot” diyenler acaba ne düşünüyorlardır merak ediyorum. Vicdanları ile baş başa kaldıklarında “ileri demokrasi”nin “kolaylaştırıcı”sı olmalarından dolayı yüreklerinde bir sızı var mıdır .

İktidarın en demokratik taleplere bile tahammül göstermediği cesareti büyütüp, destek oldukları için, Lokumcu öğretmenin kanı ellerine bulaştığı için bir hesaplaşma yaşamışlar mıdır

Seçime sayılı günler kaldı. Herkes AKP’nin galip çıkacağına dair hem fikir. Açıklanan kamuoyu anketleri, ABD basınından yapılan değerlendirmeler, medyanın neredeyse tamamı, ha bire aynı havayı yayıyorlar.

Son bir not ile yazıyı noktalayayım, siz siz olun, “iş yavaşlatmak dinen mesuliyet yaratır” diye hutbe okuyan ve sesiz kalan diyanet’e ve müftülere aldırmayın, “Kanuni çerçeve içerisinde, bir haksızlığı reddetmek ya da meşru bir hakkı elde etmek gayesiyle normal hallerde ve üçüncü kişilerin haklarını ihlal etmemek şartıyla; grev, işi yavaşlatmak vs. meşru hakları kullanmak caizdir.”*

Yani hak arayan, haksızlığa karşı çıkan ne yasalar karşısında ne de dinen “eşkıya” olmuyor! Yalnız yaşadıklarımızdan sonra şöyle bir not eklemeliyim; ”ileri demokrasi”ler hariç!

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..