Halkı sömürüp halka hizmet için aday olanlar

12 Haziran seçimlerine birkaç ay kala, milletvekilliği yarışı git gide kızışıyor. Aday olmak isteyenlerden bazıları adaylıklarını açıkladılar bile. Açıklamayanlar da kendi durumlarıyla ilgili kulis çalışmalarını sürdürüyor, adaylıklarına yeşil ışık yakılmasını bekliyorlar. 

Güneş doğmadan başını topraktan uzatıp üşüyen çiçek gibi daha açmadan ayaz yemeyi göze alamayanlar suskun şimdilik. Adaylardan kimisi cebindeki paraya güveniyor, kimisi kariyerine, kimisinin elinde de işe yarar projeler vardır ona güveniyor, kim bilir? 

Konya’mızda, her türden insana soruyorsun, adaylık için kimler ön planda olmalı? Kimler layık milletvekilliğine? Soruya genelde sübjektif cevaplar verilse de; “Kendiliğinden adaylığı olgunlaşan” kişi sayısı birkaç isimden öteye gitmiyor. Halktan kopuk yaşamış, halkı, eline geçen her fırsatta küçümsemiş, iş yerlerinde işçileri sömürmekten öte, kasasını doldurmaktan öte başka bir amaca hizmet etmemiş tipler, şimdi fırsat bu fırsat bastırır parayı, koyarım adaylığı telaşındalar. Darphanelerinde para basmak için gece yarılarına kadar hasta muayene eden prof.lar, yaz tatillerinde tatil parası çıkartmak için öğrencilerini bütünlemeye bırakan öğretim görevlileri, dükkânının duvarlarına ayet-hadis asarak ayete, hadise mugayir hareket eden esnaflar, birkaç kuruş para kazanmak için birden fazla yalana tenezzül eden para babaları… Hepsi sırada şimdi. Hepsi bu halka hizmet etmek için yollara düşmüş. Halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturunu benimsemiş insanlarımız bunlar. Bu insanlarımızın halka hizmetten başka hiçbir amaçları yoktur. Kendi kariyerlerini düşünmezler. Kapağı Ankara’ya atıp da milletvekilliğinin etinden, sütünden, derisinden, yününden faydalanma gibi dertleri yoktur, asla olamaz da. Bu halka hizmet anlayışı ile hareket eden, gecesini gündüzüne katıp da, halkı aç iken tok yatmak istemeyen adaylarımızın, aday olma süreci başlamadan önce, yanında çalıştırdığı işçiler 12 saat çalışır, 8 saatlik ücret alırlar, bir aspirin parası bile bulamayan hastalarından bıçak parası adı altında, lüks otel odalarının faturasını tahsil ederler. Başlarına bir iş geldiği zaman, zarara uğratıldıkları zaman hemen bir yerlerle bağlantı kurup zararlarını tazmin ederler, zararlarını tazmin edemeyen halkın cebinden çıkan paralara tenezzül edecek kadar alçalırlar. Vergi ödemezler, vergi kaçırmak için ne kadar dümen varsa hepsini çevirirler ve buna da dini bir kılıf bile bulurlar. Çocukları en özel okullarda okur, özel şoförler çocuklarını okula bırakır, tüyü bitmemiş yetimin tüyleri üzerine bina ettikleri hayatı yaşarlar. Şimdi bu insanların, halka hizmet etmek için yola çıktıklarına kendilerini inandırma çabaları vardır. Gece sabahlara kadar vicdan muhasebesi yaparlar (!) Ben bu halkı yıllarca sömürdüm, şimdi nasıl bu halka hizmet etmek için yola çıkıyorum? demezler. Haydi, halk sizlerin ne kadar yüzsüz olduğunun farkında ve umursamıyor, sandığa gidecek, hangi parti kendisine yakınsa onun vekiline oy verecek. Sen! Hiç aynaya bakarken, ben bu kadar çelişkili bir yaşam tarzı ile Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım? Diye düşünmez misin? 

Gerçekten bu halkı için, gecesini gündüzüne katıp, harıl harıl çalışan insanlarımız yok değil. Vekilliği düşünüp, yukarılarda daha çok hizmet edeceğini düşünen, insanlara daha yararlı işler yapacağını düşünen insanlarımız var elbet. İstisnalar müstesna. Sözüm, hayatı boyunca halkını sömürmüş, yükseldikçe daha da yükseklere tırmanmaya çalışan ve daha çok kasasının ve kariyerinin derdinde olan, bunu da sırf halka hizmet, yalanıyla taçlandıranlara… Çıkıp adam gibi, ben sırf kendimi düşünerek aday oluyorum, fırsat bulursam zamanında çok hakkını yediğim halkım için de bir şeyler yapmak istiyorum, deyin. Bunu söyleyeceğinizi zannetmiyorum, zaten bu bir ütopyadır. Bu sözü bari ayna karşısına geçince söyleyin! “Vicdan en büyük mahkemedir!” Meclise değil, nereye giderseniz gidin bırakmaz peşinizi sömürdüğünüz halkın feryatları, çınlar kulağınızda her daim.