- Kategori
- Şiir
Hancı şiirini okurken
Şair Bekir Sıtkı Erdoğan
Şiirin tanımını yapmak istemiyorum. Şiir adını duyan herkese göre ayrı bir şiir tanımı vardır. Bir yerde kulağımı tırmalamıştı şiir adına: Türkiye'de ne kadar şiir varsa veya ne kadar insan varsa bir o kadar şiirin tanımı vardır diye söylenyenler vardır... Ben de şiiri seviyorum, birçok yazılarımda kullanıyorum. Ayıptır söylemesi biraz da şiir yazıyorum... Gerçi ben bu bunlara şiir demiyorum. Bir şiir denemesi bağlamında yazıyorum... Şiir zor bir sanaattır doğrusu... Şiir kolay yazılmaz... Şiir yazarken terlenmelidir...
Yunus Emre'den Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya, Faruk Nafiz Çamlıbel'den Cahit Sıtkı Tarancı'ya kadar, Ahmet Haşim'den Ziya Gökalp'a, Necip Fazıl'dan Nazım Hikmet'e, Yahya Kemal'dan Yusuf Ziya Ortaç'a,Mehmet Çınarlı'dan Munis Faik Ozansoy'a, Orhan Veli'den Melih Cevdet Aydan'a, Attila İhan'dan Turgut Uyar'a, Feyzi Halıcı'dan Şinasi Özdenoğlu'na, Cahit Külebi'den Cemal Süreya'ya kadar hepsini tanıyor, saygı duyuyor ve bunlar arasında çok sevdiğim ve takdir ettiğim şairler ve şiirleri de belleklerimizde....
Ben kendi açımda kısa ömürlü ve uzun ömürlü şiirleri iki kısma ayırıyorum. Aslında bu kanuda gelecekte uzun soluklu örnekleriyle bir makale yazacağımı düşünüyorum. Kısa ömürlü şiirler, uzun ömürlü şiirler vardır... Kısa ömürlü dediğim şiirler, sadece bir iki kez okunuyor ve bir daha o mahalleye gidilmez oluyor, hatırlanmaz bile oluyorlar. Çünkü içlerinde insanı sarıp sarmalamayan şiirler vardır. Yani bir daha okunmayan yalnız kalan, zayıf ve cılız şiirlerdir.. Hatta belleklerde bir iz de bırakmıyor bu tür şiirler... Uzun ömürlü şiirler ise bizimle birlikte yıllarca yaşayan şiirlerdir... Tıpkı Cahit Sıtkı'nın 35 Yaş Şiiri, Necip Fazıl'ın Sakarya ve Cahit Külebi'nin Hikaye adını taşıyan şiiri gibi uzun ömürlü yaşayan şiirlerdir...
Sırası gelmişken birkaçının adını ve untulmayan şiirlerini yazmak istiyorum: Yunus Emre'den ( Gel Gör Beni Aşk Neyledi ? ), Yahya Kemal'den ( Sessiz Gemi ), Orhan Şaik Gökyay'dan ( Bu vatan Kimin Şiiri ? ), Necip Fazıl Kısakürek 'ten ( Kaldırımlar ), Cahit Sıtkı Tarancı'dan ( Yaş Otuz Beş ), Arif Nihat Asya'dan ( Bayrak ), Cahit Külebi'den ( Hikaye şiiri ), Ahmet Kutsi Tecer'den ( Gurbet Şiiri ), Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan ( M.Kemal 'in Kağnısı ), Necmettin Halil Onan'dan ( Dur Yolcu ), Orhan Veli'den (İstanbul'u Düşünüyorum Gözlerim Kapalı ), Bedri Rahmi'den ( Önümde Zeytin Ağaçları ), Faruk Nafiz Çamlıbel'den ( Han Duvarları ), Mehmet Akif Ersoy'dan ( Çanakkale Şiiri ) ,Ahmet Arif 'ten ( Adiloş Şiiri ) A.Rahim Karakoç'tan ( Mihriban ) ve Aşık Veysel'den ( Toprak ) şiirini örnek olarak göstermek mümkündür... Elbete uzun ömürlü şiirler sadece bunlardan ibaret değildir. Ben hemen aklıma gelenleri yazdım... Başka örnekler de verebiliriz...Veya benim hatırlamadıklarımı sizler ekleyebilirsiniz... Kıvanç duyarım...
Bunlar bizim yıllardır tanıdığımız ve ezberden okuduğumuz uzun ömürlü şiirlerdir. Bu verdiğim şiirler uzun ömürlü şiirlerdir.. İşte bunlardan biri de ünlü şairlerimizden Bekir Sıtkı Erdoğan'ın " HANCI " diye kaleme aldığı ve uzun soluklu, uzun ömürlü şiiridir. Ben ünlü asker şairlerimizden olan Sayın Bekir Sıtkı ERDOĞAN 'la 14. Ulusalararası Hazar Şiir Akşamlarında ( 20-22 Eylül 2006 ) yılında Elazığ'da birlikte olduğumuz bir şairler buluşmasında bir araya gelme ve HANCI şiirini bizzat ağzından dinleme ve bu konuda bir söyleşi yapma fırsatını da bulmuştum... Elazığ'daki o tüm güzellikleriyle insanı bağrına basan Hazar Gülü kıyısındaki bahçelerde yaşadığımız anları unutmak asla mumkün değildir....
"HANCI " şiirini yaklaşık yarım asırdan fazla bizimle birlikte yaşıyor. Nesilden nesile bizimle birlikte çağlayıp coşuyor ve ortadereceli okulllarımzda öğretmen ve öğrencilerimiz tarafından yıllardır okunuyor... Özünden bir şey yitirmiyor...Okundukça insana ayrı bir mana veriyor. Ben daha ortaokul öğrencisi iken ( 1960 ) 'larda Bekir Sıtkı Erdoğan'ın bu ünlü şiirini ezberlemiştim. Halen de ezberden okuduğum ve sevdiğim şiirlerden biridir. Ayrıca bu şiir de Türk sanat müziği dalında tanınmış bestekarlarımızdan tarafından bastelenmiştir.
***
Şairlerimiz Konya’dan Halep’e, Bursa’dan Mısır’a, kadar sürekli olarak gezdiği yerleri ve kendi toprağı olan Çukurova’ya karşı duyduğu özlemi anlatan Karacaoğlan başta olmak üzere bütün halk şairleri, gurbetten söz etmişlerdir. Ünlü şairlerimizden Bekir Sıtkı Erdoğan’ın “HANCI “ adını taşıyan şiirde bir görelim ki gurbeti nasıl anlatıyor, önemi bağlamında buraya alıyorum:
HANCI
Gurbetten gelmişim yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Aman karanlığı görmesin gözüm
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş
***
Sıla burcu burcu ille ocağım
Çoluk, çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım
Otur başucuma sor yavaş yavaş
***
Ben o gece hem ağladım, hem içtim
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde’ye geçtim
Uzaktan göründü Bor yavaş yavaş
***
Güç bela bir bilet aldım gişeden
Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan
Hancı n’olur elindeki şişeden
Birkaç yudum daha ver yavaş yavaş
***
Garibim her taraf bana yabancı
Derliyim, çekinme doldur be hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş
***
Bende bir resmi var yarısı yırtık
On yıldır evimin kapısı örtük
Garip bir de sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş
***
İşte hancı, ben her zaman böyleyim
Öteyi ne sor ne ben söyleyim
Kaldır artık boş kadehi neyliyem
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş.
Bekir Sıtkı ERDOĞAN
Bekir Sıtkı Erdoğan, Çağdaş Türk Şiiri, Ajans Türk Yayınları,1961 - Ankara .s.289.