Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Hangisi daha şehit?

Hangisi daha şehit?
 

Yirmi dokuz Ocak’ta televizyonlarda iki şehit haberi yayınlandı. Birincisi; "Diyarbakır'ın 11 mahallesinde sokağa çıkma yasağı süren merkez Sur İlçesi'nde PKK'lı teröristleri etkisiz hale getirilmesi için operasyonlar devam ediyor. Bugünkü operasyonlar sırasında Fatihpaşa Mahallesi'nde PKK'lıların keskin nişancı tüfeği Kanas ile açtığı ateşte ağır yaralanan 1 astsubay kaldırıldığı Diyarbakır Hastanesi'nde doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu." (1)
 
İkincisi; "Beşiktaş'ta karıştığı kaza sonucu bir polisin şehit, bir polisin de yaralanmasına neden olan yönetmen Sinan Çetin'in oğlu Sinan Çetin'in oğlu Rüzgâr, tutuklanarak ceza evine gönderildi. Kazada alkollü olduğu ortaya çıkan Çetin'in, ifadesinde pişman ve üzgün olduğunu söyledi." (2)
 
Her iki haberin sonucu aynı iki şehit. Birisi az kötü, diğeri korkunç ancak sonuç itibariyle ikisinde de görevliler şehit oldu. Aslında tüm bunların ortak bir nedeni var. İkisinde de devlet mekanizması ve adalet mekanizmasının taraflar açısından takılmaması var. 1. Olayın mensupları bundan birkaç yıl öncesinde sınırdan davulla zurnayla girmiş militan veya onların bakiyeleri, diğeri ise bir film yönetmeninin oğlu. İki olay da neresinden bakarsanız bakın aynı sadece olayın veriliş şekilleri farklı. İkisinde de devlet otoritesinin hiç sayılması var. Bir devlette silah gücü sadece devlette ve devlete görevlilerde olmalıdır. Eğer devlet haricinde bir iradede silahın ne işi olabilir? Eğer düzen sağlıyorlarsa, devletin görevini üstlenmeye çalışan ve bunu sözde müttefiklerimizin desteğiyle yapmaya çalışan bir örgüt. (Avrupa Birliği açıklama yapmış; taraflara silahları bırakma çağrısında bulunmuş. Türkiye'nin karşısındaki sanki silahlı bir örgüt değil, ayrı bir devlet) Örgütten ele geçirilen silahların Türk Ordusunda bile olmaması ve tamamına yakını müttefiklerimizin üretimi ve hediyesi! olan silahlar. Diğer yandan da içine gireceğiz de gireceğiz diye uğraştığımız Avrupa Birliği ve Amerikan hayranlığı. Evet, bu işin sonunda ne olacağını aslında her aklıselim tarih meraklısı sonucu çok kolay bilebilir.
 
İkinci olay ise klasik trafik kazası görünümünde bir olay. Ne var ki, Türkiye'de hemen hemen hiçbir kimse yoktur ki trafik kazası geçirmemiş veya kazada bir yakınını kaybetmemiş olsun. Türkiye'nin yıllık insan, iş kaybı, para ve zenginlik kaybı ve transferi herhalde gayri safi milli hâsılanın % 10'undan az değildir. Servettir. Düşünebiliyor musunuz? Oğlunuz, kızınız veya kendiniz bir sarhoşun çarpması sonucu ölebilir, ağır yaralanabilir veya yürüyemeyebilir, konuşamayabilirsiniz ve sizi bu hale getiren kişi elini kolunu sallayarak ceza evine hiç uğramadan normal hayatına dönebilir. Ki, bu on yıllardan beri bu ülkede aşağı yukarı aynı şekilde cereyan ediyor. Her iki olay da aslında aynı felsefenin ürünü ve sonucudur. Aradaki fark haberin birinin masum olarak verilmesi, topluma kanıksatılması, diğerinin ise daha farklı şekilde sunulmasından kaynaklanıyor. Hâlbuki beş sene önce onlar da masumdu. Silah devletin elinden başkasına geçmişse belki de en masumu devlet oluyor. Bu durumda devlet kimdir
 
 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..