Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '14

 
Kategori
Magazin
 

Hava Yollarını, "Seksi Mankenler" Uçurdu.

Hava Yollarını,  "Seksi Mankenler"  Uçurdu.
 

Yeni Zelanda,  havayollarını canlandırmak için, memleketin ne kadar güzel kızları varsa, onları başına topladı. Uçak şirketi, bir türlü belini doğrulatamıyordu. Düşündü taşındı. Sonunda çareyi buldu. Bulduğu güzel seksi genç kızlara sıkı bir kurs verdi ve. “Uçakların muhtemel kaza anlarında, yolcular nasıl kurtarılır” diyerek ortaya bir öneri getirdi.  Kızlara da rol verildi. O gün, bu gün bu reklam tuttu.

Şimdi Y. Zelanda’da uçak biletleri kapış kapış ve  ancak iki ay sonrasına bilet bulabiliyorsunuz.

Bir kere kızlar cıvıl cıvıl. Üstelik de seksi. Bu bikinili kızlar, gerçi feministleri kızdırdı ama, olsun. Memleketteki uçak  yolcularının prestiji yere  çakılmıştı. Bu yamukluğun düzeltilmesi lazımdı.

Kızların eli yatkın çıktı. Emniyet kemeri nasıl bağlanır, oksijen maskesi tepeden nasıl indirilir ve nasıl kullanılır. Bir bir gösterdiler.

Gerek uçakta, gerek dışındaki  deniz kenarlarında seminerler düzenlendi. Uçak müşterisi olsun olmasın, herkesin beline uygun kemerler takıldı, çıkarıldı. Maskeler denendi.

Öte yandan da bir Yeni Zelanda kayığı ve kürekçileri, herkes görsün diye denize açıldı. Küreklerini bırakarak, uçağın çarpma anında başlarının öne eğerek, birbirlerinin koltuk altlarına girileceğini, nasıl siper alınacağını, birebir gösterdiler. Herkes karadan seyretti onları.

Memlekete sanki şenlik havası gelmişti. Herkes, bu kurslara  katıldı. Kimi eğlence olsun diye. Memleket bir anda “uçaktan, kaza anında nasıl sağ salim, yürüyerek çıkılır,” öğrendiler.

Bunlara bakıp bakıp da, bizde de olur mu böyle reklamlar diye insanın düşünesi geliyor, düşündük de. Düşünmesek, bu yazı doğmazdı.

Niye olmasın? Tabi, ilk önce kızları bulmak lazımdı. O kolay, bulunurdu. “Seksi “ olmasına dikkat da ederdik tabi. Hadi onu da bulduk. Kurs yeri de her halde, sahil kenarları seçilirdi. Ki,  Y. Zelandalı’lılar da öyle yapıyor.

Kursa başlamadan önce, her halde bir adak kesilirdi apronda. Geçmiş yıllarda adamın biri, koskoca deveyi kesmemiş miydi apronda? Deve olmasın ama, iyi kötü bir boğa olurdu. Hiç olmazsa  dikkati çekmezdi. İlkinde deve kesildiğinde, pistteki uçağın da, pistin  de, müessesenin de imajını bozmuşlardı. Akan kan, neredeyse pisti kaplamış, uçakları tehlikeye atmıştı.

Nefesi kuvvetli hocaları çağırırdık. Gerçi, bunlardan bir kısmı, Uludağ’da denendi ama, nefesleri kısa gelmişti. Kar yağdıramamıştı.

Neyse, dua işini de halledince, kursiyerleri uçakların koltuklarına oturtur.  Kemer bağlatır, baş nasıl korunur. Oksijen maskeleri nasıl takılır, onları bir bir gösterirdik. Bizim Y. Zelandalılardan neyimiz eksik?! Di mi ama?!

İçlerinden birkaçı, içki servisi ne zaman başlayacak diye sormasın diye, önlerine birer şişe ayran koymayı da ihmal etmezdik tabi.

Olaya ruhani bir hava vermek, yaptığımız için,  acil vakalarda hayat kurtarmak olduğu hissini kuvvetlendirmek için, tütsüler yakardık. Kafalar dumanlanır, gözler hülyalaşır, etrafı bir hoş görmemizi sağlardı muhakkak.  Allah korusun uçak düşse bile, altta kalsanız bile hiç acı çekmezdiniz bu tütsülü kafayla. Ölünüze bile şenlik, şakraklık gelirdi. Sizi ilelebet, mesut ve mütebessim bir çehre ile hatırlarlardı.

Manken seksi kızlar, gelecekteki yolcularını, bir kazaya karşı hazırlıyorum bahanesiyle müşteri peydahladıklarını düşünür olması bir yana, şirkette bilet bulmak da zorlaşmıştı.

Demek ki bundan sonraki seçimlerde bu uçak kullanılacaktı. İnsanlar, “Seyahatlerde bu uçağa binmek farz oldu” diye, içlerinden  geçiriyor olmalılardı halde.

Hele bir de “Uçak havadayken şirketimiz, “kıbleyi de bulmakta hüner sahibidir” dediniz mi,  oh keka. Mesele yoktu.

İşte şirket dediğin reklam dediğin böyle olur. Di mi?

Yeni Zelenda, Dünya milletlerinden hızlı çıktı. Darısı bizim başımıza

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..