Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '10

 
Kategori
Öykü
 

Hayat Tercih Mi Kader Kısmet Mi ?

Öyküde adı geçen kahramanların hangilerinin gerçekleşen hangilerinin ise gerçekleşmek üzereyken son anda vazgeçilen olduklarını merak edenlere göndereceğim. Evlenmeden önce bir daha düşünün !

Rana I

Rana üniversitede okurken tanıştığı ve arkadaşlık ettiği bilgisayar teknikeri Mehmet ile evlendi. Mehmet 2 yıllık bilgisayar bölümünü bitirdikten sonra kendine ait bir şirket kurdu. Şirkette diğer şirketlerin tanıtım sayfalarını hazırlamak, bilgisayar ve internet eğitimi ve muhasebe, istatistik gibi konularda programlar hakkında bilgi ve eğitim veriyor. Üniversite de iken Rana bilgisayar oyunlarına merak salmıştı. O vesileyle tanışmışlardı Mehmet’le bir internet kafede. Mehmet sayesinde iyi bir bilgisayar oyuncusu olmuştu. Ayrıca interneten her türlü filmi ve müziği bedavaya indirebiliyorlardı. Bilgisayarın başından kalkmıyorlardı. Şirket zamanla dijital fotoğraf makinesi satışlarına da başladı. Mezun olduktan sonra Rana evliliklerinin ilk yılında iş bulamadı. Matematik öğretmenliğinden mezun olmuştu. Fakat bakanlık sınavsız öğretmen almıyordu ve memurluk sınavından yüksek puan alması gerekiyordu. Rana'nın babası bu evliliğe baştan beri karşıydı. Bilgisayar başında internettte dolaşıp duran adamdan koca mı olurdu. Rana ilk başta babasına çok kızsa ve karşı gelip Mehmet'le evlense de zamanla babasının haklı olduğu ortaya çıkmaya başlamıştı. Mehmet tüm gün bilgisayar başından kalkmıyor, oyun oynayıp duruyordu. Tanıtım sitesi hazırlayan çok sayıda şirket kurulmuştu. Şirketlerden başka internet kafeler de tanıtım sayfası hazırlıyordu ve her yer internet kafe doluydu. Zamanla işler kötüye gitmeye başladı. Dijital fotoğraf makinesi satışları internet üzerinden yapılıyordu ve satışlar pek iyi gitmiyordu.

Rana da hala kendine iş bulamamıştı. Babası haklı çıkmıştı. Kocası Mehmet akşama kadar yiyip içip bilgisayar oyunu oynuyordu. İyice kilo almıştı. Evlendiklerinde 70 kilo olan Mehmet 95 kiloluk bir deve dönüşmüştü. Tam bir bilgisayar canavarı olmuştu. Rana iş bulamıyor, Mehmet iş yapamıyor, eve para girmiyor ve artık her akşam kavga ediyorlardı. Evlendikten 1 yıl sonra Rana hamile kaldı. Bebek bekliyorlardı. Hamilelikle birlikte Rana’nın iş bulma ümitleri de süresiz ertelenmişti. Kocası Mehmet tanıtım sayfası tasarımını bırakmış, bilgisayar parçaları satan bir dükkan açmıştı. İşleri biraz iyi gitmeye başlamıştı. Fakat çok iyi değildi. Rana doğumu babasından aldıkları parayla zar zor yapabildi. Doğumla birlikte çocuğun da masrafları artınca kocasıyla araları yine bozulmaya başladı. Yine tartışmalar kavgalar birbirini izledi ve 1 yaşındaki oğluyla birlikte baba evine döndü Rana. Mehmet birkaç kez gitti Rana'yı geri getirmek için. Fakat Rana artık geri dönmeyecekti. Rana Mehmet'le evlenerek büyük bir hata yapmıştı. Boşandılar. Çocuk küçük olduğu için Rana da kaldı. Kocası Mehmet 6 ay sonra başka biriyle evlendi. Rana anne ve babası ile birlikte yaşıyor ve öğretmen olmak için sınavlara hazırlanıyor.

Rana II

Rana üniversitede matematik öğretmenliği bölümü üçüncü sınıfta okuyordu. O yaz tatil için ailesinin yanına geldiğinde plajda Mustafa ile tanıştı. Mustafa edebiyat öğretmeniydi. 2 yıl önce mezun olmuş ve bir dershanede edebiyat ve Türkçe dersleri veriyordu. Özel sektörde çalışmayı istiyor ve devlet sektöründe öğretmenlik yapmayı düşünmüyordu. Yaz bitmeden, Rana okula dönmeden nişanlandılar. Okulu bitiriri bitirmez evleneceklerdi. Rana İzmir'de okuyordu. Mustafa Rana'nın anne ve babasının yaşadığı ve Rana'nın çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği ilçedendi. Babası ve annesi çok sevinmişlerdi bu duruma. Kızları hem başka şehre, uzak yerlere gitmeyecekti hem de müstakbel damatları da Rana gibi öğretmendi. Rana okulunun son döneminde hem sınavlara çalışmakta hem de nişanlısının askerden sağ salim dönmesini beklemekle geçirdi.

Okul bitti ve Mustafa kısa dönem 6 aylık askerliğini bitirdi geldi. O yaz evlendiler. Mustafa'nın ailesinin maddi durumu iyiydi. Ailesinin portakal bahçeleri vardı. Evlendiklerinde Mustafa çalıştığı iki yıllık süre içinde araba almıştı ve düğün masrafları için gerekli parayı biriktirmişti. Rana ve Mustafa kendi arabalarını gelin arabası yapmışlardı. Anne ve babasının aldığı eve yerleştiler ve kocasının çalıştığı dershanede askeri ücretle matematik dersleri vermeye başladı Rana. 6 ay sonra stajerlikten sonra yoğun bir şekilde derslere girmeye başlayacaktı. Rana çok mutluydu, hem işini hem de eşini çok seviyordu. Yakında kocasının aldığı ve tadilatı yapılan kendi evlerine taşınacaklar.

Hakan I

Lise birinci sınıftan 11 dersten dokuzundan zayıf alarak eve gelen Hakan için öğrenim hayatı bitmişti. Zaten Hakan de bu durumdan aslında memnundu. Hakan hiçbir zaman liseyi bitirmeyi düşünmemişti. Ailesinin elbise mağazası vardı. Durumları çok iyiydi. Turistik bir kentte yaşıyorlardı ve her gün 100’lerce turist dükkanlarını ziyaret edip alışveriş yapıyordu. Hakan de bu durumdan memnundu. Annesinden her gece aldığı 1000 $ parayı ertesi güne kadar yiyip içip bitiriyordu. Sürekli takıldığı bir bar vardı. Bara gidiyor, barda tanıştığı, konuştuğu Rus turistleri eve atıyordu. Her gün başka biriyle birlikte zaman geçiriyordu. Hakan’ların şehir dışında müstakil bahçeli bir evleri vardı. Anne ve babası şehre taşındıktan sonra o ev boştu. İmar geçip apartman dairesine dönüşeceği günü bekliyordu. Hakan için muhteşem bir sığınaktı bu bahçeli ev. Bazen barda tanıştığı kızları bir bisiklete bindiriyor, bazen motorsiklete bindiriyor bazen de babasından alabilirse arabaya el koyup soluğu bahçe evinde alıyordu.

Her gece başka bir kız, ta ki bir gün Elena ile karşılaşıncaya kadar. Elena Rus'tu Hakan birçok Rus kadın tanımıştı ama o bambaşkaydı. Diğerlerinden çok farklıydı. Hakan ilk defa bir kadına aşık olmuştu. Hakan artık bara falan takılmıyordu. Başka mekanlarda Elena ile dolaşıyor. Gözü Elena' dan başka birini görmüyordu. Hakan'daki değişikliği annesi de sezmişti. Hakan eskisi kadar para istemez olmuştu. Hakan'ı karşısına alan annesi oğlundaki değişikliği fark edip, oğlum Rus kadınlarla gezip tozabilir gönül eğlendirebilirsin ama asla bana bir Rus gelin getiremezsin seni evlatlıktan men ederim diyerek uyarmıştı oğlunu.

Fakat gönül ferman dinler mi Hakan da gönlünün sultanını bulmuştu. Karar verdiler, evleneceklerdi. Elena Hakan'ı Rusya'ya götürecekti ve orada evleneceklerdi. Rusya'da Hakan’ı kimse bulamazdı. Hakan bir iki ay kadar Elena’yı terk ettiğini ve eski günlerine geri döndüğünü söyleyerek annesinden para alıyordu. Artık para biriktiriyorlardı. Bu arada Hakan bir yandan da pasaport işlerini yürütüyordu el altından. Nihayet beklenen gün geldi. Uçak bileti ayarlandı. Hakan İstanbul aktarmalı Moskova uçağıyla gidecekti. Elena önceden gitmişti ve Moskova'da onu karşılayacaktı. Hakan evden arkadaşlara gidiyorum diyerek çıktı ve uçağa atladığı gibi soluğu Moskova'da aldı. 10 gün sonra Elena'yla evlendiklerini ve Rusya’da mutlu olduklarını bildiren bir mektup yazdı annesine. Özellikle annesi bu duruma çok kızsa da yapabileceği birşey yoktu.

6 ay sonra Elena ile Hakan Türkiye'ye geri döndüler. Rusya’da hayat zordu. Anne ve babası Hakan’ı görmek istemedi. Hakan para istedi, ama yardım etmediler. Hakan 35 yaşından sonra ilk defa iş aramaya başladı. Yapabileceği en iyi işe, barda garsonluğa başladı. Kendisine en çok uğradığı ve bildiği mekanda iş bulabilmişti. Sonra şehrin ana merkezinden epey uzak bir yerde küçük bir ev kiraladılar. Malum Türkiye koşulları eğer bir yabancı kadınla evlenmişsen toplum çoğu zaman iyi gözle bakmazdı. Hele evlendiğin kadın bir de Rus ise. Rus kadınların adı çıkmıştı bir kere Natasha diye. Rus bir kadınla evlilik cesaret işiydi. Hakan çalıştığı bardaki kadınlarla geçici ilişkiler yaşıyor, Elana ise bütün gün tek başına evde oturup duruyordu. Birgün Hakan'ın arkadaşlarından biri Hakan’ı başka bir kadınla görünce evi aradı ve Elena'ya Hakan’ın durumunu anlattı. Elena buna çok kızdı ve telefon eden arkadaşıyla ilişkiye girdi. Hakan karısını aldatıyordu ama karısının kendini aldattığını birgün eve erken geldiği bir saatte tesadüfen öğrendi. Karısı ve en yakın arkadaşını aynı yatakta yakalamıştı. Hakan iri yari bir adamdı. İkisini de oracıkta öldürdü. Şimdi hapiste. 15 yıl yatacak. Ailesinden kalacak evler, dükkanlar Hakan’ı bekliyor ama 15 yıl sonra.

Hakan II

Hakan liseyi birinci sınıfta terk ettikten sonra o bar senin bu bar benim geceleri dolaşmaya başladı. Ailesinin giyim mağazası vardı. Turistik bir yerdeydi ve iyi kazanıyorlardı. Hakan dükkana sadece para almak için uğruyordu. Zamanını günlük, tek gecelik ilişkilerle geçiriyordu. Her gece başka bir güzel hayatını yaşıyordu. Yaşı otuzu geçmiş, evlenme vakti gelmiş de geçmek üzereydi. Yıllar içinde koşullar değişmişti. Mağazada eskisi gibi iyi para kazanılmıyordu. Turistler artık yeni kurulan turistik çarşıya gidiyorlardı. Annesi Hakan’a artık eskisi gibi para vermiyor, veremiyordu. Annesinin ilçede görücü usulüyle bulduğu Arzu ile Hakan evlendiler. Arzu Hakan’a ailesi zengin diye varmıştı. Daha doğrusu babası vermişti. Hakan da “Yaşım ilerledi, bir baltaya sap olamadım bari evleneyim de hayatım düzene girsin” diye düşünmüştü. Hakan annesinin ısrarına dayanamadı ve Arzu ile evlilikleri böylece gerçekleşti. Hakan ve Arzu birbirlerini düğün günü görmelerine rağmen evlendikten sonra çok çabuk kaynaştılar ve birbirlerini sevdiler. Hakan işi olmayınca mağazanın başına geçti. Annesi işleri ona devredip uzaktan hem mağazayı hem de oğlunu yönetmeye çalışıyor ve çabalıyordu. Hakan karısı ve annesi arasında pingpong topu gibi bir sağa bir sola gidip gelse de yine de hayatından memnundu. Bazen eski avare dolaştığı bekarlık yıllarını hasretle aradığı da oluyordu.

Yıllar geçti ve Hakan’ın kızı 5 yaşına bastı. Eskiden bir günde bir apartman parası kazandıkları günlerden kirada oturduğu apartmanın kirasının yarısını zor ödeyebilecek duruma gelmişlerdi. Mağazanın mülkü kendilerine ait olduğu için mağazayı işletebiliyorlardı. Yoksa kapatmak zorunda kalacaklardı. Hakan’a kalsa en iyisi mağazayı kapatıp, yerini kiraya verip kira parası ile geçinmekti. Ne de olsa mağazanın olduğu cadde lüks bir cadde ve astronomik kiralar teklif ediliyor mağazanın yerini kiralamak için. Arzu buna karşıydı. Mağaza olmazsa kocasını nasıl elinde tutacaktı. Hakan’ın saçları evlendikten sonra hızla beyazlamaya ve dökülmeye başladı. Çünkü annesin tek erkek evladı ve karısının da sevdiği kocasıydı. İkisi de Hakan’ı paylaşamasa da Hakan yine de mutlu olduğunu söylüyordu.

Selim I

Elinde kendi boyunda bir tahta bavulla ayrılmıştı baba evinden Selim. Ortaokuldan sonra orman teknik lisesini kazanmıştı. 4 yıl sonra mezun oldu. Selim’in okuduğu yıllar lise mezunu olanların doğrudan memur veya öğretmen olabildiği yıllardı. O yıllarda okumak her yiğidin hem hakkı değildi hem de maddi imkan meselesiydi. O yıllarda özellikle üniversite mezunu olmak çok büyük bir olaydı. Toplum üniversite mezunu insanlarına saygı duyuyor, önem veriyor, lafını dinliyordu.

Selim okulu bitirdikten sonra hemen orman teknikeri olarak atandı Artvin’e. O yıllar ülkede sağ-sol çatışmalarının olduğu buhranlı yıllardı. Artvin’de görev yaparken askere gitti. Askerlik sonrası evlenme vakti gelmişti. Memur olduğu için onunla evlenmek isteyen bir çok talibi oluyordu. Selim kendisi gibi bir memurla mı evlenecekti yoksa memleketinde bildiği, tanıdığı bir kızla mı evlenecekti ?

Özlem’le evlendi. Özlem ilkokul öğretmeniydi. Onunla Antalya’da yani memleketinde tanışmışlar ve evlenmişlerdi. Özlem Burdurluydu. Özlemle evlendikten sonra ikisi de birbirine yakın şehirlerden oldukları için başka şehirlere tayinleri çıkmadı pek. Selim zamanla orman teknikerliği görevini ikinci işi gibi yürütmeye başladı. Babasının keçilerini satarak biriktirdiği paraya karısının bileziklerini sattıkları parayı da eklediler ve seracılık yapmak için tarla satın aldılar. Sebze seraları kurdular ve sebze üretimine başladılar. İşleri zamanla açıldı. Turfanda sebze üretiminden kazandıkları parayla yeni tarlalar aldı ve yeni seralar kurdu Selim. Karısı Özlem de hem öğretmenlik yapıyor hem de 2 çocuğuna bakıyordu. Selim’in devlet memurluğu dışında işler yaptığı dedikoduları yayılınca Selim 45 yaşında devlet memurluğu süresini doldurunca hemen emekliye ayrıldı.

Emeklilikten sonra orman işletmesindeki ilişkilerini kullanarak odun ve kereste ticaretine başladı. İşleri çok iyiydi. Karısını çok seviyordu. Büyük ablasının okuyan iki çocuğuna lise ve üniversitede okurken maddi ve manevi destek sağladı. Yeğeni üniversiteyi bitirince dayısıyla birlikte ticarete atıldı. Selim bir yandan sebze üretimi, bir yandan odun ve kereste ticareti yapıyor, sürekli tarla ve apartman dairesi alıyordu. Eşi Özlem de emekli oldu. Çocuklar büyüdü ve ikisi de üniversitede okuyorlar. Oğlu üniversiteyi bitirince babasıyla birlikte işleri yürütecek. Selim yakında inşaat işine girmeyi düşünüyor, ayrıca evlerin ve iş yerlerinin ihtiyacı olan kapı, pencere gibi ahşap malzemelerin üretimi için yeni bir fabrika açma çalışmaları devam ediyor.

Selim II

Selim orman tekniker lisesini bitirdikten sonra ilk görev yeri olarak Artvin’e atandı. Orada görev yaparken askerliğini de tamamladı. Sonra memleketi Antalya’ya tayini çıktı. Evlenme zamanı gelmişti. Bir memur yada öğretmenle evlenmeyi düşünmüyordu. Kendi memleketinden bildiği tanıdığı, kendi toprağından bir kızla evlenmeyi düşünüyordu. Annesinin amcasının oğlunun bir kızı vardı, Meral. Selim’den 10 yaş küçüktü. Selim 24 yaşındaydı, Meral ise sadece 14. Gönül ferman dinler mi, Selim Meral’le evleneceğim diye tutturunca Meral’in yaşı her ne kadar küçük olsa da babası memur bir damadı kaçırmaktan korktu ve kızını Selim’le evlendirdi.

Meral daha ergenlik çağındaydı. Meral baba evinde bebekleriyle oynarken 1 yıl sonra ilk çocuğu, oğluyla oynamaya başlayacaktı. Meral zaten hayatı boyunca bebekleriyle oynayan küçük bir çocuk gibi kalacak ve asla ergenlikten olgunluğa geçemeyecekti. Meral ilkokul mezunuydu. Zaten okumak gibi bir niyeti yoktu. 18 yaşına gelince babası kendisine evlenerek bir adam bulup evlendirecekti, evlenme yaşı biraz erkene alınmıştı o kadar. Selim karısını çok sevmişti ama Meral beklediği, aradığı, umut ettiği kadın değildi. Selim’le Meral başka dünyaların insanlarıydı. Meral’in babası bankada memur olarak çalışıyordu ve 4 çocuklu evin tek kızıydı Meral. Evlenene kadar eli sıcak sudan soğuk suya değmemiş, el bebek gül bebek büyütülmüştü.

Selim ona bir şeyler öğretmek için çok çabalamış, çocuk doğmadan önce yemek yapmasını, evi süpürmesini, temizlik yapmasını öğretmekten yorulmuştu. Fakat esas zorluk çocuk doğduktan sonra başlamıştı. Selim artık evde iki çocukla ilgileniyor hem karısına hem de oğluna bakıcılık yapıyordu. Bu sırada orman teknikerliği yanında anne ve babası ile birlikte serada sebze üretimi yapıyordu. Meral, Selim’in anne ve babasına saygılı davranmıyor, sürekli onlardan şikayetçi oluyordu. Selim artık yorulmuştu bu hayattan. Yıllar geçtikçe Meral artık Selim’i iyice sinirlendiriyordu. Selim karısına sürekli bir şeyler anlatıyor. Fakat karısı sanki ona sürekli bir şeyleri dana önce hiç anlatmamış gibi yine bildiğini okuyor evde sürekli huzursuzluk çıkarıyor, iki de bir annesine gitmek, annesini görmek istiyordu. Oğlunun doğumundan iki yıl sonra kızı da doğunca işler iyice kötüye gitmişti. Meral ne çocuk bakımını becerebiliyordu ne de ev işlerini yapıyordu. Selim artık arasıra sinirlendikçe özellikle ikinci çocuğun doğumundan sonra tokat atmaya başladı karısına. Selim artık kendi ailesiyle hiç görüşmüyor, Meral’in ailesi ile haftanın birkaç günü mutlaka görüşmek zorunda kalıyordu. Meral’in iki erkek kardeşini çoktan ilçe orman işletmeye işe yerleştirmiş bile Selim.

Sonunda motor ısındı ve Selim geçirdiği bir sinir krizinden sonra şeker hastalığına yakalandı. Artık eskisi gibi sinirlenemiyordu. Yıllar geçti çocuklar büyüdü ama Meral asla büyümedi. Selim’in artık yapabileceği bir şey yoktu. Bu onun seçimiydi ve seçiminin sonuçlarına katlanmak zorundaydı. Anne babası Meral’in yaşının küçük olduğunu başka bir kızla evlenmesini yada iki üç yıl bekleyip daha sonra evlenmesini istemişlerdi. Ama Selim anne ve babasına karşı çıkmış ve Meral ile hemen evlenmek istediğini söylemişti. Meral güzel bir kadındı, ama ne güzelliğinin ne de sevgisinin tadını alabilmişti Selim. Konuştuğu akrabalarına ve çevresindeki herkese Meral’i anlatırken hep aynı cümleyi sarf ediyordu artık; Meral’i dövmek çözüm değil, bir şeyi anlatırsın o da seni dinler. Tamam anladım der, aradan 5 dakika geçer ve hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Ben ona ne yapabilirim ki ?

Selim artık değişmişti. Zamanla aynı evde yaşayan iki yabancı olmuşlardı. Özellikle de çocukları üniversiteyi kazanınca Selim artık aradığı sevgiyi başka kadınlarda arar olmuştu. Sonunda da bulmuştu aradığını. Seralarında çalışan ortakçısının karısıyla ilişkiye girmişti. Ortakçısı karısından yaşlı bir gözü iyi görmeyen kendi halinde bir adamdı. Selim’in kendinden 10 yaş küçük Meral’i aldığı gibi ortakçının karısı da sevdiği biri olmasına rağmen zorla kocasıyla evlendirilmiş ve kocasını hiç sevmemişti. Ortakçının karısıyla Selim birbirlerine aşık olmuşlar, ruhlarındaki eksik parçaları birleştirmişlerdi. Selim’in oturduğu ev seraların bulunduğu kasabanın 5 uzaklığındaki ilçe merkezindeydi. Selim, emekli olduktan sonra haftanın iki üç gününü seralardaki sebzelerin bakımıyla geçiriyordu. Selim’e ortakçısının karısı çok iyi bakıyor, ona yemekler hazırlıyor, su istediği zaman suyunu hemen getiriyor, serada terlediği zaman sera dışına çıktığı anda hemen terli gömleğini değiştirmesini söylüyordu. Selim hayatında ilk defa koca, adam muamelesi görmüştü, el üstünde tutulmuştu. Yaşadıkları yer küçük bir kasabaydı. Dedikodular alıp başını gitmişti. Bu seferde Meral’in kıskançlık krizleri başladı. Psikolojik tedavi görmeye ve ilaç kullanmaya başladı. Selim de artık ortakçısının karısıyla olan ilişkisini saklamıyor, karısından da boşanmıyordu. Geleneklerinde boşanma yoktu. Meral ne de olsa çocuklarının anasıydı hem de hayatı boyunca herhangi bir işte çalışmamıştı onu sokağa bırakıp, anasının evine gönderemezdi. İlişkisi ortaya çıkınca ortakçısının kulağına gitmeden sebze üretim sezonu bittiğinde ortakçısının karısı kocasını alıp, ikinci aşkını da kalbine gömüp ortadan kaybolup gitti.

Selim yine Meral’le yaşamaya devam ediyor. Meral aynı Meral. Çocukları üniversiteyi bitirdi, olgun, okumuş, kültürlü insan oldular, ama Meral hala çocuk kaldı. Asla büyümedi ve de büyümeyecek.

 
Toplam blog
: 537
: 1884
Kayıt tarihi
: 10.06.10
 
 

Gündemi ve olayları yakından takip etmeye çalışıyorum. Sinema, kitaplar, spor, doğa, siyaset, miz..