Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Cep telefonunuzun sevgisi

CEP TELEFONU DÜNYASI

Cep telefonunuzu ne kadar tanıyorsunuz ?

Cep telefonunuzu seviyor musunuz ?

Ben bu yıl doğdum. Birçok özelliklerim var. Hafızamda çok fazla sayıda şarkı saklayabiliyorum. Hafıza kartımın boyutu çok büyük. Çok iyi derecede ve yüksek çözünürlükte fotoğraf çekebiliyorum. Yarım saat süreyle video kaydı yapabiliyorum. Ben teknolojinin son harikasıyım. Biz dört kişilik bir aileyiz. Annem, babam, ablam ve ben. Babam içimizde en eski modelimiz. Emekliye ayrıldı. Babam ilk çıkan modellerin ikinci nesli. Ondan önce dedem varmış. Babam ilk çıktığı zamanlarda çok değerliymiş. Herkes onu ve diğer arkadaşlarını el üstünde tutarmış. Aradan 10 yıl geçti. Babamın özellikleri azdı. Sadece ana işlevi olan konuşma işlevini yerine getirebiliyordu. Ağırlığı çok fazlaydı. Babamdan sonra annem dünyaya geldi. O babamın bir üst modeliydi. Onun en önemli özellikleri babama göre daha hafif olması ve ses düzeninin polifonik olmasıydı.

Annemden sonra ablam dünyaya geldi doğal olarak. O da o yıllarda çok üstün özelliklere sahipti. İlk defa ablam sayesinde telefondan şarkılar dinlenmeye başladı. Ablamın şekli daha düzgündü ve ablamın şarj süresi de devrim niteliğinde çok uzundu. Babam en fazla bir hafta süreyle şarjı dolu olarak çalışabiliyor ve bataryası 6 ayda bir değiştiriliyordu. Ablam 10 günde bir şarj edilebiliyordu, yani ablamdan itibaren şarj süresi çok uzadı. Ayrıca babamın şarj edilebilmesi için mutlaka şarjının tam olarak bitmesi gerekiyordu. Yoksa babamın ömrü azalıyordu. Babamın zamanında mutlaka bir uyku dönemi vardı. Bu kısmen annemin zamanında da vardı. Fakat ablam ve ben artık uyumuyoruz ve şarjımız bitmeden şarj olmaya başlayabiliyoruz. Bize uyku yok, sadece kısa süreli şarj zamanlarımızda dinleniyoruz.

Annem de yaşlandı. Sanırım birkaç sene sonra benim de üst modellerim çıkınca annem de emekliye ayrılacak. Dedemi geçenlerde kaybettik. Onu kaybetmemize çok üzüldük ailecek. Ama yapabileceğimiz bir şey yok, bu doğanın bir kanunu. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Dedem artık evin küçük yaramaz kızının oyuncağı oldu. İçindeki sim kartını çıkartıp babama taktılar. Bir nevi dedemin mirasını babam devraldı. Evin küçük kızı dedemi oyuncak olarak kullanıyor ve onunla telefonculuk oynuyor. Bataryası başta olmak üzere dedemin sırtındaki tüm parçalarını söküp takıyor. Dedemin anteni ise çoktan kırılıp kayboldu. Neyse ki biz yeni nesil olarak anten taşımıyoruz. Dedem aslında bizim modern yeni dünyamızın ilk bireylerindendi.

Dedemden önce onun dedeleri olan araç telefonları vardı, ama sayıları azdı. Hala da var. Bir de bizim yakın akrabalarımız olan ev telefonları var. Onlara acıyoruz bazen. Kabloya bağlı olarak yaşıyorlar ve kablosuz kaldıkları anda işleri bitiyor ve ölüyorlar. Günümüzde hala birçok evde kullanılıyorlar ama yakın gelecekte soyları tükenecek mutlaka. Ev telefonları, dedem gibi olan ilk cep telefonu neslini asla sevmezlerdi, şimdi de sevmiyorlar. Ellerinden gelse bizi yok ederlerdi ama maalesef kabloya bağlılar ve bize dokunamazlar. Son zamanlarda kablosuz olarak ev içinde hareket edenleri çıktı ama evin dışına çıkmaları yasak. Eninde sonunda yok olmaya mahkumlar, bu evrimin bir kuralı.

Dedemi çok özlüyorum. Onunla konuşabilmeyi çok isterdim. Dedemin halini görünce çok üzülüyorum ama onun için yapabilecek bir şeyim yok. Umarım bizim kaderimiz de dedeminkine benzemez. Belki gelecekte yeni modellerin gelişimi için geri dönüşüm sistemine geçilirse daha iyi olacak. En azından parçalarımız yeni vücutlarda yeniden hayat bulacak ve bir nevi reelkarnasyona uğrayıp yeni modellerde hayat bulabileceğiz ve yeniden yaşama döneceğiz.

Babam ve annem zamanında tek marka sim kart varmış. O yıllarda bütün telefonlar birbirleriyle çok iyi geçinirlermiş ve sayıları da az olduğu için onlara çok iyi bakılır, evin, pantolonun ya da özel ve rahat kılıflarında en iyi yerlerde oturur ve taşınırmışlar. Herkes aynı sim karta tabi olduğu için herkes daha mutluymuş. Şimdi bizim zamanımızda artık birçok sim kartı ve sim kartları arasında da müthiş bir rekabet var. Her sim kartı toplum içinde daha iyi bir konuma sahip olmak için çalışıyor ve sürekli olarak özelliklerini geliştiriyor. Her gün reklam kampanyaları ile sim kartlardaki yeni özellikler ve gelişmeler tanıtılıyor insanlara. Hatta geçenlerde bendeki sim kartını tanıtan muhteşem bir tanıtım reklam filmi gördüm ve çok mutlu oldum. Bizim sim kartımızı seçme şansımız yok. Biz doğduktan sonra bize hangi sim kartı takılmışsa iyi veya kötü onunla yaşamak zorundayız.

Bir de içimizdeki sim karta ait numaralarımız var. İnsanlar bu numaralara göre birbirlerinin telefonlarını öğreniyorlar ve kaydediyorlar. Biz de bu şekilde diğer insanların kullandığı telefon arkadaşlarımızla ve dostlarımızla tanışıyoruz ve oluşturulan ve adına “Rehber” denilen şehirlerde yaşıyoruz. Telefonların yani bizim ismimiz diyebileceğimiz numaralar kontörlü ve faturalı olarak ikiye ayrılıyor. Ben faturalı olan şanslılardanım. Genel olarak sürekli olarak çalışırım, diğer türlü arasıra kontör yüklenmesi için beklemek zorunda kalacaktım ve bütün özel hayatım aksayacaktı. Ama duyduğuma göre yakında tüm kontörlüler faturasız hale dönüşecekmiş.

Her canlı türünde olduğu gibi bizim türümüzde de iyi-kötü, erkek-kadın, çocuk, güzel-çirkin, yaşlı-genç var. Gerçekleşen evliliklerden yeni modellerimiz yani yeni çocuklar doğuyor. Evlilikler markalar arasında da olabildiği gibi aynı modelin farklı tipleri arasında da olabiliyor. Her yeni doğan model yani çocuk birkaç eski modelin emekliye ayrılmasına bazılarının da ölmesine neden oluyor doğal olarak.

Eskiden sadece büyük insanların elinde yaşardık. Şimdi öncelikle gençlerin ve sonrada küçük çocukların elinde dolaşmaya başladık. Aslında bizim küçük çocuklara verilmememiz gerekiyor. Küçük çocuklar özellikle benim gibi müzik, fotoğraf, video kayıt sistemi ve internete bağlantısına sahip gelişmiş olan modelleri çok fazla kullanıyorlar. Bunun sonucunda biz hem daha çabuk bozulup yaşlanma sürecine giriyoruz hem de çocukların sağlığına zararlı radyasyon gibi yan etkilerimiz olabiliyor. Bu durum aslında hem biz hem de çocuklar için çok kötü. Ama buna karşı bizim cep telefonları olarak yapabileceğimiz bir şey yok. Ortada bir suç varsa, suçun sorumlusu çocukların anne ve babaları.

Bizim toplum çok geniş ve içimizde çok farklı markalar ve modeller var. Benim de içinde bulunduğum grup toplumda en fazla sayıda yer alıyor ve birçok sim kartı şirketi de bizi tercih ediyor. Biz piyasada en fazla tutulan grubuz. Fakat her markanın son modelleri de oldukça iyi iş görüyor ve onlara da rağbet ediliyor. Benim gibi genç nesilden farklı markalara ait yeni modeller şanslıyız. Fakat bizim popülaritemiz de 1-2 yıl sürüyor. Sonra yeni çocuklar doğuyor ve bizim dünyamızdaki en önemli hem olumlu hem de olumsuz karakterimiz çok hızlı bir şekilde yenilenme ve çabuk tüketilip yok olma özelliğimiz devreye giriyor ve mekanizma hızlı bir şekilde işliyor.

Ben iyi telefonların içindeyim ve şanslı olan gruptanım. Bir de kötüler var. Kopyalar. Bunlar bizim dünyamızda yaşayan ve benim ve diğer markaların farklı modellerinin birebir aynısını ucuz malzemeden düşük fiyatla üreten şirketler tarafından geliştirilen telefonlardır. Kopyalar bizim dünyamızda sürekli mücadele ettiğimiz telefonlardır. Düşünebiliyor musunuz sizin tüm özelliklerinizi taşıyan ve kötü malzemeden yapılan bir kopyanız sizin sahip olduğunuz tüm imkanlardan faydalanabiliyor ve sizin yerinize geçebiliyor. Neyse ki bizi yöneten yöneticiler, güvenlik görevlileri ve sim kart şirketleri sürekli olarak bu kopyaların peşinde, onları yakaladıkları zaman faaliyetlerini durdurup onları yargılıyor ve sim kartlarını çıkartıp onları hapishaneye götürüyorlar. Hapishanede kopyalar sonsuza kadar orada kalıyor ve eninde sonunda metal ve plastikten oluşan vücutları yaşlanıyor ve ölüyorlar. İyi ve kötü arasındaki bu mücadele tabi ki kolay olmuyor. Çünkü kopyaları üreten şirketlerle uğraşmak çok zor. Onlar da sürekli olarak bizim birebir daha mükemmel kopyamızı yapmak için çalışıyorlar.

Kopyalardan başla bizim içimizde de kötü olanlar var. Bunların amaçları ise çok farklı. Onlar insanları ele geçirmek ve yönetmek istiyorlar. Bu işi yapmak için çalışan bir grup var. Amaçları tüm telefon dünyasının bireylerini aynı çatı altında toplayıp topyekün insanlara karşı savaş açmak ve onların dünyasını ele geçirmek. Şimdi değil belki ama gelecekte böyle bir şeyi yapabilirler. Hatta işlerinde daha da kötüleri var. Telefon şirketlerini birleştirip uzaktan bir frekansla telefonlar insanların elinde ya da yanında iken patlatılıp insanları toplu olarak öldürmek isteyenler var. Aslında kötü niyetli cep telefonları ve bunları kötü amaçları yani insanları öldürmek için kullanmak isteyen insanlar da var. İki gücün birleşmesini düşünmek bile beni korkutuyor.

Ama tüm bu kötü niyetli telefonların gözden kaçırdığı bir nokta var. Daha güzel bir dünya için insanlara ihtiyacımız var ve biz onları yok edersek kendi soyumuzu da yok edeceğiz ve yeni modeller geliştirebilecek insanlar yok olacak. İnsanları yok etmekten ziyade bizim için yeni bir şeyler yapmalarını beklemeliyiz bence. Mesela insanlar bizim yaşlı bireylerimiz için müzeler kurabilir. 2-3 yaşındaki bir çocuğun elinde oyuncak olmaktansa bir müzede sakin bir şekilde emekliliğimi geçirmeyi tercih ederim ben şahsen. Böylelikle de sonsuz ölümden kurtulurum belki.

Neyse artık ben gitmek zorundayım. İşim başlıyor. 4 saattir şarjdayım. Sahibim şarjımın dolduğunu gördü ve beni şarj makinesinden çıkardı. Artık çalışma zamanı. Çalışmayı seviyorum. Sahibim birileriyle konuştukça hem çalışıyorum hem de yeni marka ve modellerle tanışıyorum. Size bir sır vereyim mi geçenlerde başka bir markadan çok güzel bir modelle tanıştım. İncecik bedeni, insana tatlı bir huzur veren polifonik ötesi sesi, çok iyi müzikleri, fotoğraf kalitesi ve 1 saat video çekim kapasitesi var. Belki onunla çıkabilirim. O da benden hoşlandı sanırım. İlk görüşte aşk dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Sahibim sürekli onun sahibiyle konuşuyor. Bakarsın sahiplerimiz birbirleriyle ben de onunla evlenirim. Yeni bir aile kurup mutlu bir şekilde yaşarız.

Görüşürüz.

 
Toplam blog
: 537
: 1884
Kayıt tarihi
: 10.06.10
 
 

Gündemi ve olayları yakından takip etmeye çalışıyorum. Sinema, kitaplar, spor, doğa, siyaset, miz..