Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hayata merhaba de!

Tekrar günaydınlar 

Yazılarım durmaksızın akıyor ebediliğe doğru. Bebek olarak başladığım hayatım olgun ve anlamlı bir hal aldı. Çünkü artık yazdıklarımı paylaşıyorum. Geçmişte kendi kendine yazan bir deli misali kendim yazıp kendim okuyordum ve hep bu günler için yazmışım diye düşünmüyor değilim artık. Evet farkındayım bazen çok soyut olabiliyor yazdıklarım ve bazen de sımsıcacık sizden. Bu hep, yazı toplum içindir veya yazan içindir tartışması. Bilmiyorum; bence önemi yok. Önemli olan içten olması. Benimkiler umarım öyledir. 

Mayıs ayında yine 20 günlük bir güney amerika turuna çıkacağım. İşim gereği ben dün dünyaya Türk makinaları satıyorum. Kısaca bana satıcı diyebilirsiniz. Şimdiye kadar dünyaya sattığım makina sayısı 5000 civarındadır. Şimdilerde 3. marka çalışmamı yapıyorum. Sıfıra yakınken aldığım bir markayı dünyada tutundurmaya çalışıyorum. İğneyle kuyu kazmak kadar zor ve bir o kadar da zevkli görev. Nitekim amaç Türk endüstrisine hizmet. İnanın bu hizmetim gönül esaslı. Amacım bir Türk markasını dünyada ilk üçe sokmak. Ancak mevcut markam bunu yapmaya müsait değil. 

Ben bir anlamda bir super kahramanım. Yazılarımda onları ne kadar çok sevdiğimi görüyorsunuz. Kendimi böyle düşünmemin de sebepleri var. Ben İstanbul'da Anadolu Kavağı'ında Ceneviz kalesinin tepesinden yere düşmüş ve yaşıyor birisiyim. 12 m'den yere atlayıp sağ kalmışım. Çünkü yere doğru teknikle atladım. Tabi o zamanlar bugünden 40 kg daha zayıftım... Diğer bir sebep ise kimliğim. Gündüzleri Anıl olurken, geceleri, ve özellikle erken sabahları, Eric Van Buyten'e dönüşüyor olmam klasik bir super kahramanın yaşam biçimi. Bunu 2007'den beri sürdürüyorum düzenli olarak. Romanımı da bu şekilde yazdım. Bu arada romanımı okumak isteyenler benden anilsyigit@hotmail.com talep edebilirler. 

Şu an kızım Ecrin'le yan yanayız. Ecrin'i her sabah annesinden devralıyorum. Daha 50 günlük bir bebek o. Kuş sesleri yerine tuş sesleri beynine işlenecek çocuğun. Belki de o da babası gibi bir yazan olacak. Bilmiyorum ne olmak istiyorsa o olacak. Mecburi öğrenimi dışındaki öğrenimine kendisi karar verecek. Hayatını ona iade edeceğim 18'ini doldurduğunda. Aynı şekil Yetkin için de geçerli. Kendi hayatlarını yaşayacaklar. 

Ben bugün karşınızda bir profesör olabilirdim, hem de dünyaca ünlü bir profesör. Muhtemelen Quantum Fiziği konusunda uzmanlaşacaktım. Yıl 1988, aylardan aralık. Soğuk bir Ankara akşamı, Atatürk Anadolu Lisesinden Zafer dersanesine vardığımda Fizik dersinde Vektörleri işliyorduk. Dersane hocam ki kendisi ODTÜ'de doçentti, yanıma gelip Anıl sen bilimadamı olmalısın dedi bana. Zevcelik teklifi almışçasına kızarmıştım. "Seni bilimadamı yapacağım ve bizzat bununla ben ilgileneceğim" dedi.Kabul edemedim çünkü o kadar cahildim ki o yaşlarda kafamda sadece asosyal biliimadamı imajım vardı. Red ettim ne yazık ki ve gerçekten dünya çok şey kaybetti. Öğrencilik hayatım boyunca Matematik, Fizik ve Ekonomi teoremleri ispatladım. Sanki bir hobiymişçesine. Oysa işim olsaydı, nice olurdu dünyam, dünya... 

Ben bir maymun iştahlıyım. Yine de doyuramazdım öğrenme iştahımı. Daha fazla, daha fazla isterdim ve yine bugünden farklı bir insan olamazdım. Dolayısyla benim super kahraman olmam, doğal bir süreç sonunda gerçekleşmiş bir kişilik sorunu. Evet ben üzülerek söylüyorum normal değilim. Bu da beni bu hayatı yaşama konusunda hep zorluyor. Lakin geleceği tahmin etme olasılığım %80'lerin üzerinde. Kısacası başıma ne geleceğini öngörebiliyorum... 

Evet bazı kelimeleri bilinçli yalnış yazıyorum. Aynı şekilde şiir formatında düz yazı yazıyorum ve bu kararların hepsi bilinçli çünkü Türkçe yazım dili olarak çok zor bir dil, özellikle okuyanlar için. Bunu kolaylaştırmanın yolları bunlar. Ve sanıyorum ki yazılarımı okurken bu kolaylıklardan faydalanıyorsunuz. Bu blogda yazılan hikayelerin hepsi hikaye kitabımdan: "Kendime mektuplar; insan hikayeleri, 11/05/2010 " . Bu kitabı 4 ay gibi kısa sürede yazdım. İçimde birikmiş insan hikayeleri anlatmak istedim. Hiç biri gerçek insan ve hikayeler değil. Tamamıyla benim kurguladığım birikmiş hayallerim. İçinde az da olsa birkaç şiir var. Bu kitap geçen sene Sao Paulo/Brezilya'da tamamlanmıştı bir Jet Lag gecesinde. 

Yazmalar bende bitmez. Ben bir hayat yazanımyım. Bir çeşit moden flezof. Eric Van Buyten ismini ben uydurdum ancak tesadüf mü yoksa kulak dolgunluğu mu bilmem bir de gerçek hayatta bir futbolcudur kendisi(stoper). Saatlerimiz 5:45 ve ezan okunalı 45 dakika gibi bir süre geçmiş. Kuş seslerine karışmış tuş seslerim yavaş yavaş gündemden yani hayattan uzaklaşıyor... 

Tekrar görüşmek üzere... Kendinize iyi bakın... 

Saygılarımla,  

ANIL... 

 

 

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..