Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Hayatımdan bir Türkân Saylan kaydı

İnsanlara ne kadar güzel, ne kadar akıllı, ne kadar başarılı olduğunu, lafın kısası, o insanla ilgili duygularımızı, övgülerimizi, sevgimizi, daha onlar yaşarken anlamaktan, anlatmak ve göstermekten yanayım.

Çünkü, yaşarken anlaşılabilmek bence en büyük teşvik ve ödül. Gözlerimiz görüyor, kulaklarımız işitebiliyorken. Öldükten sonrasını şimdilik bilmiyoruz. Mutlaka bir şekilde izliyoruzdur ama bizim üzerimizden yapılan yanlışlara müdahale şansımız yok.

Türkan Saylan Hanımı ilk gördüğümde lise öğrencisiydim. Ve okulumuzun psikoloji öğretmeninin başkanlığında, Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları Hastahanesine yapılacak bir ziyaretin, gönüllü 5 öğrencisinden biriydim. Arkadaşlarım sadece ilave not ile ilgiliydiler. Gelmeleri yeterli idi. Yüzden hastahanenin önlemli gezilebilen bütün bölümlerini tek tek dolaşmıştım bir başıma.

Bu bölümlerden biride Lepra (cüzzam) pavyonu idi.

O günlerde, Tıp fakultesi aşkıyla yanan ben, birden karşımda kendi dünyamın Jeanne d'Arc’ını buluvermiştim.

Kısa kızıl saçlı, çilli o güzel yüzü ile bir doktor hanım, karşımda durmuş, bana herkesin korktuğu, daha ne olduğu bilenmeyen, çoğumuzun”BEN HUR “ filmiyle tanıdığı bir hastalığı, hemde insanların ”cüzamlı görmüş gibi kaçma” söylemiyle bir dehşeti anlattığı o hastalığı açıklıyordu, anlatıyordu, bir yandan da hastalarını okşayarak.

Ben Tıp Fakultesini kazanamadım. Ama, o gün, o doktor hanımda gördüğüm cesaret ve yürekliliği hayatımın her döneminde kendime örnek almaya çalıştım.

Sıra dışı insanlar her zaman gelmiyor bu dünyaya. Kolay kolay sıra dışı olunmuyor. Galiba böyle doğuyorsunuz. O insanların yanında, yoldaş ya da yandaş olarak yer almaktan gurur duyuyorum. Bu bir bayrak teslimi diyorum, hayatın her anı gibi. Birilerimiz bayrağı taşıyor düşünceye kadar, o noktadan, başka birilerimiz devam edecek taşımaya onlar da düşünceye kadar.

Kızlarımızı okutacağız. Çocuklarımıza gençlerimize, hayallerin imkansız olmadığı dünyaları anlatacağız, tanıtacağız. Doktorlar yetiştireceğiz, cinsinden, hastalığından korkmadan hastasına dokunacak, ellerinden tutacak. Memleketimize, Cumhuriyetimize sahip çıkacağız gücümüz yettikçe, engellendiğimiz, korkutulduğumuz anlarda bile.

Türkan Saylan Hanım gibi mücadeleci, sıra dışı kişilerin nerede, ne zaman, ne şekilde, hangi konumda ve konuda ve de kim olarak karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. Bir bakarsınız birgün doktor olarak amansız bir hastalıkla arkadaş, birgün okuma isteğiyle yanan bir öğrenci, bir başka gün eğitime ömrünü vermiş bir gönüllü, bir günde haksızlıklarla mücadele ederken ölüveren bir memleketim insanı.

Benim toprağımdan pek çok sıra dışı insan çıkar. İsmi Üstünde “ANA DOLU”. Ama yine bu toprağın insanının şimdilik onarılamaz bir eksiği de var. Değerlerimizi, heykellerini dikerek, sokaklara, beldelere, vapurlara isimlerini koyarak her yıl başunca ağlayıp, ağıtlar yakarak değerlerimizi öldükten sonra hatırlarız.

Keşke heykellerini dikmesek, keşke isimlerini her yere vermesek, keşke başuçlarında ağlamasak da başlattıklarına 1-2 tuğla da biz koysak, açtıkları yolları 1-2 metrede biz genişletsek.

Sizleri bilemem ama, benim hayatımdan bir Türkân Saylan kaydı olanca heybetiyle. Mücadeleciliği, fikirleri, yaptıkları, yapmak istedikleri ve insanlığı ile.

Onun ve gibilerinin başlattığı her şey için, elimden geleni yapmaya devam edeceğimin bilinmesini isterim.

Yolunuz ışık, yoldaşınız sevgi olsun Türkân Saylan Hanım
Saygılarımla,

 
Toplam blog
: 97
: 395
Kayıt tarihi
: 15.04.09
 
 

Felsefe, edebiyat, bu alem, öteki alem, uzay, evrensellik; kısacası genelin, "aman canım işin mi ..