Hegemonizm: 'En az üç çocuk' önerisi

R.T. Erdoğan yine konuşmuş ve en az 3 çocuk önerisini tekrarlamış.

Kant'ın bir ilkesi var. Bulunduğun eylem, herkes tarafından gerçekleştirildiğinde senin o eylemde bulunmanın imkanını ortadan kaldırmamalıdır. Eğer bu koşula uyuyorsa eylemin ahlaklıdır, uymuyorsa ahlaksızdır.

Erdoğan'ın en az üç çocuk önerisini genel bir ilke yaparsak ve herkesin buna uyması gerektiğini söylersek, bu gerçekleştiğinde herhalde dünyayı bir facianın saracağını tahmin etmek zor olmazdı.

Bu işin analitik yanı.

Gelelim pratik yanına, Erdoğan'ın bu sözlerinin bağlamı önemli. Eğer Erdoğan, 'bence mutlu bir ailenin ve böylece mutlu ferah bir toplumun temelinde en az 5 bireyden oluşan aileler yatar, bu nedenle, her aile en az üç çocuk yapsın' deseydi, bu analitik olarak yanlış olmasını ortadan kaldırmasa da, bir ölçüde, naif ama safça bir öneri diye düşünebilirdik. Ama hiç kuşkusuz, bu 3 çocuk önerisinin altında bu pratik yan yatmıyor, politik bir yan yatıyor.

Politik yan ise, ki bunu sadece Erdoğan'dan değil başkalarından da duydum ve duyduğum da midem bulandı, iğrenç bir düşüncenin ürünüydü.

Bu düşünceyi Erdoğan, belki güç sarhoşluğu ile rahatlıkla ifşa etmeye başladı. Bu önerinin nedeni daha genç bir ülke nüfusunun yaşlı Avrupa'ya karşı kazanacağı üstünlüklerdir. Bu düşünce hegemonyacı, yayılmacı, anti-özgürlükçü, anti-bireyci, aslında insanoğlunun ürettiği çağdaş ne kadar değer varsa hepsine karşı bir düşüncenin ürünüdür.

Dünyayı bilmiyorum ancak Avrupa'da nüfusun gittikçe yaşlandığı, nüfus artış hızının düştüğü epeydir gözlenen bir olgu. Bu olgu, bizim kurt dişli politikacıların ağızlarını sulandırıyor. 'Biz' ne kadar çok hızlı ürersek, 'onlara' karşı üstünlük kazanırız. Böylece, tüm dünya Türk olur, tüm dünya müslüman olur.

Elbette, bunu sezen Avrupalılar, şu an için ellerindeki imkan olan AB projesi ile deyim yerindeyse, 'Nah alırsın!' diyorlar, ki Erdoğan'ı dinleyen eşitlikçi insanlar bile bu fikri kolaylıkla savunabilir.

Ancak bu tür sapkın ve hastalıklı düşüncelerin başarı kazanması mümkün değildir. Doğasal adalet, bu tüp sapkınlıkların defterini dürmekten hiç imtina etmeyecektir.