Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '16

 
Kategori
Anılar
 

Helikopter ve tayyare

Emre yedek subay teğmendi.  Askerliğini Küçükçekmece Gölü yanındaki bir birlikte yapıyordu.

Bir gün önce, bölük komutanı yüzbaşı “Yarın teftiş  var.  Yeni atanan Birinci Ordu komutanı denetlemeye geliyormuş.  Erata yeni giysiler ve postallar dağıtın. Teftişten sonra geri alır ve depoya kaldırırız.”demişti ve emir yerine getirilmişti.

Onlardan önce askere gidenler  denetimler sırasında erata dağıtılan ve sonra geri alınan  “teftiş fırçası” nı anlatırlardı. O aşılmıştı. Şimdi teftiş kıyafeti ve botları vardı. Normalde askerin botları yırtık, sökülmüş ya da tabanı patlak olurdu.

Sabah kahvaltısından sonra Emre takımını toplamış ve eğitim alanına götürmüştü. Tüm erat tekmil düzeninde sıralanıyordu.

En başta komutan ve karargah bölüğü, sonra bölükler dizilmişti. O gün Trakya -25 dereceydi. Emre de takımını birinci bölüğün birinci takımı olarak düzene yerleştirmiş , ordu komutanının gelmesini beklemeye başlamışlardı.

Ordu komutanı yeni atanmıştı.  Birliklerini tanımak için geliyordu. Bu komutanın daha önce güney doğuda komutanlık yaptığı, orada helikopterle birlikleri havadan denetlediği, helikopterini gören askerlerin hemen tekmil nizamına geçip helikopteri  selamlamak zorunda olduğu anlatılırdı. Helikopteri selamlamayanlar oldu mu helikopterini indirir ve ilgili subay ve erata hakaret edermiş. Böyle bir tevatür vardı.

Eratın ve Emre’nin ayakları donmağa başlamıştı. Yüzbaşıya gidip “Komutanım, izin verirseniz erata karşıdaki ağaca kadar marş marş vereceğim. Yoksa eratın ayakları donacak” dedi. Yüzbaşı lise kökenliydi ve anlayışla karşıladı ve “Olur” dedi. Emre de helikopter sesi gelene dek takımını ağaca koşturup geri döndürdü. Diğer takımlar da benzerini yaptılar.

Uzaklardan  helikopter sesi duyulunca toplandılar ve saf saf dizildiler. Ordu Komutanının helikopteri büyük bir gürültüyle ve çevrede rüzgar yaratarak indi. Tabur komutanı, bir Dodge ile helikoptere  gitti. Ordu komutanı  yakası kürklü bir palto ve başında Mustafa Kemal kalpağı ile helikopterden indi ve araca bindi. Bayramlarda halkı selamlayan vali ve komutan gibi bölüklerin önünden geçip bölükleri  selamlayıp  geri döndüler. Ordu komutanının aracı tam onun bölüğü ve takımı önünde durdu. Komutan araçtan indi. Emre koşarak selamlayıp tekmil verdi.

Komutan takıma dönüp “Bu benim  bindiğim aracın adını bilen var mı” dedi. Koca takımdan bir er “Ben biliyom gomutanım” dedi. Çok şaşırmıştı. Koca takımdan bir kişi aracı tanıyordu. O da “Ali okulu” mezunu(Okumayı askerde öğreten kuruluş) bir erdi.

“Öne çık” dedi komutan. Er öne çıkıp komutanı selamladı ve tekmil verdi. Her şey iyi  gidiyordu. Komutan “Söyle bakalım nedir” dedi. Er de bağıra bağıra “Halakoptayyaresi komutanım” dedi. Emre gülmemek için kendisini zor tuttu.

Er acemi yerinde bir helikopter görmüş olmalıydı. Komutanlar “helikopter” diye konuşmuşlar, o da orada duymuştu. Eh, uçan bir araç olduğuna göre tayyare de(uçak) olmalıydı. Böylece iki sözcüğü  birleştirmiş ve yeni bir uçan araç bulmuştu.!... Helikoptayyaresi!..

Komutan bozulmuştu.”Halakop tayyaresi değil oğlum, helikopter” dedi. Asker yanlış yaptı diye çok korktu. “Komutan “geç yerine” dedi ve Teğmen Emre’yi yanına çağırdı. Emre koşarak gitti ve selam ve tekmil verdi.

“Erata ne eğitimi yaptırıyorsunuz” dedi. Emre teğmen “Manganın savunması komutanım” dedi. “Öğreniyorlar mı bari” dedi komutan. Emre kendinden emin ”Öğreniyorlar komutanım” dedi. Komutan “Öğrenmezler, öğrenmezler” dedi. Teğmen Emre bozulmuştu. Hafif bir sesle “Öğreniyorlar komutanım” dedi tekrar.

Komutan “gel öyleyse” dedi ve onu da alarak takımın en önündeki manganın başına gitti ve sordu “Söyle bakalım, sabah kahvaltısında ne yedin”. Çavuş “Zeytin peynir yedik çay içtik komutanım” dedi. Sonra yanındaki onbaşıya sordu.  “Çorba içtik komutanım” yanıtı geldi. On bir kişilik mangadan  altı değişik kahvaltı yanıtı geldi.

Komutan Emre’ye “Gördün mü, bunlar daha kahvaltıda ne yediklerini öğrenmemişler manganın savunmasını nasıl öğrenecekler” dedi. Emre teğmen çok mahcup olmuştu.”Komutanın karşısında beni bozmak için mahsus yaptılar” diye düşünüyordu. Komutan “Bana bak, muvazzaf mısın yedek misin” dedi. Emre ”Eyvah ceza geliyor” diye düşünerek “Yedek komutanım” dedi. Komutan “İyi ki yedeksin. Muvazzaf olsaydın  annenin hatırını soracaktım !...”dedi ve aracına doğru yürüdü ve araca binip helikoptere gitti ve uçarak uzaklaştıTabur komutanları ve erat helikopter ufukta kaybolana dek başları yukarıda, helikopteri selamladı.

Denetimi kazsız atlatmış sayılırlardı. O gün erata eğitim yaptırmadılar ve herkes koğuşuna gitti. Buna karşın, ertesi gün taburun neredeyse yarısı viziteciydi, doktora çıkmışlardı ve hastaydılar.

O gün tabur nöbeti Emre teğmendeydi. Akşam yemeğini yemiş subay gazinosunda oturuyordu. Takımının çavuşlarından birisi geldi “Teğmenim filan er hasta . Çorlu’daki kol ordu hastanesine gitmek istiyor” dedi. O eri tanırdı. İstanbullu, uyuşturucu kullanan ve tabura uyuşturucu getirip satan bir tip olduğu söylenirdi. Çavuşa “Boş ver bir şey olmaz” dedi ve geri yolladı.

Çavuş bir kez daha geldi. “Yerlerde kıvranıp durur” dedi.  Bunun üzerine gidip durumu tabur nöbetçi subayı binbaşıya anlattı ve “Üç kağıtçının teki komutanım” dedi. Binbaşı “Alın, nöbetçi cipiyle kolordu hastanesine götürün” dedi. Teğmen Emre “Ama komutanım, dışarısı eksi yirmi altı derece. Üstelik dün Çorlu’daki birliklerde devriye gezen  iki nöbetçiyi kurtlar kapmış diyorlar” dedi. Binbaşı ”Ben anlamam. Adamın durumu ciddiyse ve ölürse başımıza iş açılır” dedi. Teğmen Emre “Evet ama, bu kez de bir adam için üç adamın yaşamını tehlikeye atıyoruz komutanım. Ben, şoför ve çavuş” dedi.

“Olsun, ben sorumluluk alamam” dedi binbaşı ve cipi hazırlayıp yalancı hastayı da alıp yollara düştüler. Her yanı kar kaplamıştı. Çorlu’yu telefon direklerini izleyerek karlı yollarda güçlükle ilerleyerek buldular ve hastaneye gittiler.

Tesadüfen hastanedeki nöbetçi doktor onun taburunun doktoruydu ve yedek teğmendi. “Deli misiniz bu havada birlikten buraya gelinir mi” dedi. Emre durumu anlattı ve doktor hastayı görünce “Yine mi sen ulan..Utanmıyor musun..Bir şeyin yok…Bunların yaşamını tehlikeye atıyorsun” dedi ve narkoz etkisi sağlamak  amacıyla bir tokat çaktı!..

Emre’ye” Tamam..Ben sabaha dek onu bir güzel  tımar ettiririm” dedi.  Onlara bir şişe saf alkol uzattı.”Alın bunu, gerekirse yolda içersiniz” dedi.. Emre teğmen “Ama doktor..Kışın araçta alkol içilmez, uykunuz gelir ve donarak ölürsünüz derler” dedi.

Doktor “Eh, kafayı bulmak için hepsini içer ve sızarsan o dediğin olur. Ama cip yolda kalırsa yardım gelene dek bundan azar azar içerseniz hayatta kalırsınız” dedi

Gecenin yarısı olmuştu..Tabura dönerlerken önlerinden kurt sürüleri koşup geçmişti…

Emre, bunları anımsarken duvarda bir slogan gözüne ilişti…”Söz veremem…Belki de dönemem 1997/1 Ahmet…”Tanrı,  her yerdeki tüm askerlerin yardımcısı olsun diye düşündü.

Yazan:Uçar Demirkan

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..