Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Her vatandaş bir kahraman olmalıdır

Her vatandaş bir kahraman olmalıdır
 

http://img03.blogcu.com/images/1/o/g/1ogreten/yagliboya_ataturk_yurt_copy_1246904804.jpg


Kahramanlar ve Millet

Ülkelerin dağılması veya milletlerin düzgün ve dengeli bir hayat yaşaması sadece devlet için çalışan bakanlara, krallara veya milletvekillerine bağlı değildir. Bunlar, her vatandaşı ilgilendiren meselelerdir. Her yönetici kim olursa olsun ister iyi ister kötü, kahraman ya da cani, her zaman halkının canından bir candır. Onlar, halkının ruhunun kopyasıdır. Onlar, halkının yarattıklarıdır. Halk nasılsa onlarda öyledir. Her millet layık olduğu yönetim ve yöneticilere sahip olur.

Carlyle, Kahramanlar adlı kitapta, halk kitlelerinin birer balçık yığını olduğunu ve heykeltıraş olmadan öyle kalacaklarını söylüyor. Ta ki ortaya bir sanatkar, büyük insan, kahraman çıkıncaya dek. Yani halkların, hatta insanlığın tarihini belirleyen sağlam ruha ve zekaya sahip kişilerdir.

Kahraman, büyük insandır, şimşektir. Halk da şimşeği meydana getiren bulutlardır. Bulut, elektrik yüklüyse şimşek çakar. Eğer bulutta elektrik yoksa şimşek hiç çakmaz. Kahramanlar kitleleri ateşliyor ve coşturuyorlar. Fakat bunu halk kitlelerinden aldıkları ateşle yapıyorlar. Örneğin bir merceği ele alalım. Bu cam özel olarak hazırlanmıştır. Bu sayede dağılmış güneş ışınlarını bir noktada toplar. Bunun sonucunda parlak bir nokta oluşur. Bu kuvvetli nokta odun, kağıt, saman gibi şeyleri yakar.

Her halk ya büyük insanları ya da kişiliksiz insanları yetiştiriyor. Ve ruh haline bağlı olarak onları iktidara getiriyor. Ülkenin refahı devletin gücü ve halkın cesareti tek tek insanların yöneticilerin iradesine değil de vatandaşların tümünün iradesine bağlıdır. Buna en iyi örnek iki milyonluk ahalisi olan ülke teşkil eder. Bu ülke kuzey Avrupa’nın en ucunda yer almaktadır. Sert bir iklime sahiptir. Sık sık yağmur yağar, devamlı sis çöker. Dondurucu soğuklar bahara kadar sürer. Kış Ağustosta başlar. Toprak verimsizdir. Ya taş mermer, ya da alçak bataklık vadileri. Neredeyse hiç işe yarar maden yoktur. Çiftçilik bin bir güçlükle sürdürülür. Ahalinin kendisi hiçbir zaman bağımsız bir devlette yaşadığını hissetmez Ya bir komşunun esareti altındadırlar ya da bir diğerinin. Bu ülke Finlandiya’dır. Finlandiyalılar ülkelerine ‘Suomi’ derler. Bu Fin dilinde Bataklıklar ülkesidir.

Grigoriy Petrov Beyaz Zambaklar Ülkesinde böyle anlatıyor. Bataklıklarla dolu, tarımın yapılamadığı, değerli madenleri olmayan bir ülkeden nasıl dünyanın yaşam koşulları en güzel ülkesinin yaratıldığını düşündükçe insan kıskanıyor. Oysa ülkemizde her türlü meyve sebze üretimine elverişli topraklar, başta bor olmak üzere pek çok değerli maden, turizmin her çeşidine elverişli bir coğrafya, üç tarafında da deniz var ama yoksulluk, açlık, adaletsizlik sanki bu ülkenin değişmez kaderi gibi durmaya devam ediyor. Acaba hiç düşünüyormuyuz bizde eksik olan ne diye? Galiba düşünmüyoruz. Bizleri dizilerdeki aşklar, hafta sonu oynanan maçların sonuçları, paparazzi proğramlarındaki kaçamaklar, soyguncu inanç hortumcularının yalanları kadar ilgilendirmiyor bir şeyler. İşte ne zaman ki bizde halkın büyük çoğunluğu daha doğrusu etkili çoğunluğu bu soruları sormaya başlarsa bir şeyler değişecektir. Gerçekten Türkiye tam bağımsız bir ülke olarak, kalkınma ve gelişme yoluna girdiğinde, ayağa kalktığında neden müreffeh bir ülke olamasın. Her şey var ülkemizde ama irade eksik. Gerçek anlamda eğitime önem vermeye başlarsak bu irade ve düşünen insan eksikliği daha kısa sürede giderilebilir.

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..