Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Herkes yazarken özgürdür, tamam da..

Herkes yazarken özgürdür, tamam da..
 

Yazar kendi için mi yazar, okuyucu için mi?


Sayın Alyoşe ve Sayın Arif Öğütçü'yü okuduktan sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim, kendilerine teşekkür ediyorum :)

Ve tabi daha da önemlisi, ilkokulda başlayan yazma serüvenimde bana çok emek veren anneme :)

Öncelikle, bu yazıyı yazıyorum diye 'Aman da herşeyi iyi bilirim ben, ben var ya ben, beni gidi ben' şeklinde bir düşüncemin ya da duruşumun olmadığını özellikle söylemek ihtiyacındayım. Tersine, ölene kadar ve hatta sonrasında, öğrenecek çok şeyimi(zi)n olduğuna inananlardanım... :)

MB'da yeniyim daha. Eh, epey de yazan ve yazılan var.. Herşeyi takip etmek ve genel bir fikir edinmek için daha çok erken yani, benim için... Ama iyi ki Mehtap bana buradan bahsetmiş, o da ayrı tabi :))

İmla ve yazım kuralları ile ilgili yazılar çarptı gözüme, ben de kendi fikrimi söylemek istiyorum.

İster Milliyet Blog'da yazılanlar için, ister her tür başka yazı için şöyle bir durum var sanırım; yazım kurallarına ve imla kurallarina uygun yazılmış yazılar, okuyucuya duyulan saygı ile alakalı biraz da.

Yani yazarın çıkış noktası kendisidir ancak bir de ister istemez 'okunma', 'paylaşım', 'okuyucu' geliyor ardından.

Diyelim ki bir yazarımız var. Onu seven, düşüncelerinden hoşlanan, takdir eden bir de okuyucu var.

Ve okuyucumuz, imla ve yazım kurallarını iyi biliyor. Ya da en azından idare edecek kadar biliyor...

Eğer yazarımız, imla ve yazım kurallarına uymadan, kendisine göre yazıyorsa ve okuyucumuz, aslında o yazarın düşüncelerini seviyorsa, takdir ediyorsa, o sevdiği ve takdir ettiği yazarın, kendisinin okuyucu olarak bile bilmekte olduğu imla ve yazım kurallarını bilmesini arzu edebilir.

Aksi takdirde,

a. okuyucu sevdiği yazar adına üzülebilir,

b. okuyucunun yazara saygısı azalabilir,

c. okuyucunun yazara inancı azalabilir,

d. okuyucu, yazar ile ilgili 'o benden daha iyi bilmeli, ben onu gözümde büyütmek ihtiyacındayım' diye düşünebilir, belki de bilinçaltından,

e. ya da hiç biri olmasa bile, okuyucunun, o yazara ait olan ve severek okuduğu yazıları, içindeki ifade ve anlam bozuklukları yüzünden rahat okuyamaması, tam olarak anlayamaması, anlamak için zaman kaybetmesi ya da hiç okuyamaması söz konusu olabilir.

f. yazar, okuyucu kaybedebilir.

Zira, imla ve yazım kuralları, yazılan ve okunan parçaların anlam bütünlüğüne hizmet etmektedir. İfadeyi ve anlamı, yazım ve imla kuralları olmadan ya da onları gelişi güzel kullanarak nasıl verebiliriz ki?

Yemek yaparken, kullanmamız gereken malzemeleri bir kenara bırakıp canımızın istediği malzemeyi kullanmaya ya da yemeğin içindeki bazı malzemelerin tam pişmeden servis edilmesine benzemez mi biraz da?

Aslında, 'bu kurallar önemli değildir' diyen bir yazar arkadaşımın bundan bahsetmesini ve bunu okuyabilmeyi arzu ederdim. Belki kaçırdığım bir şeyler vardır.

Şu ana kadar yazdıklarıma başka bir yaklaşım açısı da şöyle olabilir belki; yazan kişi, kendisini okuyan kişilerin, yazım ve imla kurallarını bilenlerden olmamasını isteyebilir. Ya da bilmeyenlerden olmasını isteyebilir. Bu da bir seçimdir. Ancak bu neden böyle istenir, bunu da bir düşünmek gerekir herhalde..

Bir de tabi, ben mesela, sizi çok seven bir okuyucu isem, sizin yazdıklarınız ister istemez benim için öğreticidir, örnek teşkil eder. Bu nedenle siz bana, kurallara uymayarak, yanlış seyler öğretmemelisiniz. Beni kollamanızı, düşünmenizi, şefkat göstermenizi isterim. :))) (Bu sonuncuyu yazarken çok güldüm, o da ayrı :)) ) Yani ben sizden etkilenerek yazmaya başlayacak olursam, sizin yüzünüzden yanlış yazmamalıyım. :))

Yazmayacak bile olsam, ölene kadar öğrenip gelişiyorum madem, benim beynimdeki entellektüel açıdan gelişime açık kısımları yanlış bilgilerle donatmamanızı beklerim. Üstelik okumak ve yazmak, güzel konuşmaya da yardımcı olacak faktörlerdir, öyle değil mi?

Ben belki kendini yeterince gelişmiş görmeyen ve okuyarak gelişmek isteyen, sonrasında daha da iyi konuşmak isteyen, hatta konuşacak konularım da çoğalsın isteyen bir bireyim. Sizin beni yanlış yönlendirmeye hakkınız yok ki!... :)) Sizin eksikliğiniz bende bir eksikliğe sebep olmamalı. Tam tersi birbirimizi çoğaltarak gelişmeliyiz.

Sizi seven bir okuyunuz olarak, sizin bu konuda bilinçli ve sorumlu olmanızı, size güvenebilmeyi beklerim ister istemez...

Aslında sevilmek, takip edilmek, okunmak, yazmak, sanatla uğraşmak, yaratmak, paylaşmak ne kadar büyük birer sorumluluk... diye dusunuyorum.

:)

Son bir şey eklemek istiyorum, 'okunma, paylaşım, okuyucu' satırına katılmayanlar varsa diye... Çok daha gençken, 'Allah bizleri ona ibadet etmemiz ve onun ne kadar büyük olduğunu farketmemiz için yarattı' fikrini ve zikrini çok sorgulamıştım. Sonra teslim oldum o ayrı.. :)

O teslimiyetten çok sonra, hatta yenilerde, alanında Türkiye için çok önemli bir isim olan, Türkiye dışında, adına belgeseller yapılan, ancak ülkemizde yeterince tanınmayan, mütevazi ressam ve keman sanatçısı sevgili Erol Deneç hoca ile bir akşam, ney ve keman eşliğinde, bir tablosunun önünde oturmuş sohbet ederken, bana sergi açmaktan bahsetmişti. 'Sana bir kaç teknik göstereyim, bak nasıl hemen sergi açıp paralar kazanırsın başkalarının yaptığı gibi' demişti. Ben de 'Olur mu öyle şey, sizden bir şeyler öğrenmek ne güzel ama bunu böyle bir amaç için
kullanmak istemem kesinlikle' demiştim.

Her zamanki gibi gülümsemişti. İlerleyen dekikalar kendisini neye ve kemana bırkamıştı sadece.

Birden ne farketmiştim ama bilimyor musunuz?

Tüm yazdığım satırları, mısraları ve yaptığım resimleri, mümkün olduğu zamanlarda, yakın bulduğum kişilerle paylaşmak istemiş olduğumu ve paylaşmış olduğumu... Bundan çok büyük bir keyif aldığımı...

Bunu Erol Hoca'ya söylediğim zaman, bana cevabı usul usul şöyle olmuştu:

'Ya, gördün mü bak, Yaradan da bizi bu yüzden yaratmış işte...'

Bu sefer usul usul gülümseme sırası bana gelmişti. Kemanı bıramıştı Erol Hoca ama ney hala devam ediyordu arkadan.

...

Bana kalırsa biz biraz da olsa bir şeyler yaratabilen kişiler, belki de bu anlamda 'O'na daha da yakın olabilen kişiler, kim bilir, yarattıklarımızı paylaştıkça farklı bir boyuta geçiyoruz...

Bu nedenle de, yaratırken ve onu paylaşmaya hazırlanırken, elimizden gelenin en iyisini, en üst sınırlarda, okuyucuya karşı sorumlu olduğumuzu da hatırlayarak
yapmalıyız.

Diye düşünüyorum...

:)

Of amma uzun yazdım. Gittim, herkese iyi geceler :))

Sevgiler

ASLI AKOBA

 
Toplam blog
: 61
: 937
Kayıt tarihi
: 20.09.08
 
 

Yazmak sorumluluk istiyor. Zor iş, başka bir alem. Yaşamın ta kendisi gibi. ..