Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Herkesi öldürerek bütün sorunlarımızı çözebiliriz!

Herkesi öldürerek bütün sorunlarımızı çözebiliriz!
 

Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde konuşlu askeri birlikte görevli Diyarbakırlı er İbrahim Öztürk, mevziide nöbetteyken uyuyakalıyor. Bu arada mevzileri kontrol eden uzman çavuş, er İbrahim’in uyuduğunu kanıtlamak için el bombasını, bir başka askerin de silahının alev gizleyenini alıyor. Bunları götürüp mevzideki birliğin komutanı Teğmen Mehmet Tümer’e veriyor.

Teğmen Tümer, ceza vermek amacıyla “çalınan” el bombasının pimini çekip bombayı er İbrahim’in avucuna sıkıştırıyor. “Mandalı bırakırsan ölürsün” diyor. Er İbrahim “terhisime 75 günüm kaldı, beni öldüreceksiniz, pimi verin” diye yalvarıyor ama Teğmen hiç tınmıyor, “mevziine git, ben ne zaman patlayacağını biliyorum” diyor. İbrahim, bir süre mevziler arasında dolaşıp bir pim bulmaya çalışıyor. Sonra bomba patlayıp İbrahim’le birlikte 3 askeri daha (biri benim hemşerim ve yakın köylüm) paramparça edip öldürüyor.

Bir savaş filmi senaryosu değil bu; Kurtlar Vadisi dizisinden bir sekans da izlemediniz. Bundan 10 gün önce ülkemizde yaşandı. Ordu kaynakları, olayın “mevzide kazayla el bombası patlaması”ndan meydana geldiğini açıklamıştı. Ancak Taraf gazetesinin dünkü haberine göre olay yukarıda özetlediğim şekilde gerçekleşmiş.

“Asker de çok aptalmış, atsaydı ya bombayı bir yere” diyeceksiniz (böyle diyen çok). Atamazdı; çünkü birincisi komutanın ona böyle bir ceza verip ölümüne göz yumacağını aklına bile getirmemiştir. 13 ay boyunca kanıyla, teriyle, parasıyla hizmet ettiği ordunun onun bu hizmetini bu şekilde "ödüllendireceğini" düşünememiştir. İkincisi, terhisine iki ay kalmış olan İbrahim, eğer o bombayı fırlatıp atsaydı patlamada hiç kimse yaralanıp ölmese bile askerlik jargonuyla, onun “askerliği bitmeyecekti”. Hem nöbette uyuduğu, hem de bombayı patlattığı için askeri cezaevine atılacak ve aylar, belki de yıllar boyu her gün dayak yiyerek hapis yatacaktı.

İşte tipik bir “Çılgın Türklük” olayı bu… Teğmen Mehmet Tümer çok tipik bir “Çılgın Türk”… Türk dediğin çılgın olmalı zaten; aşağısı kurtarmaz. O kadar çılgın olmalı ki, nöbette uyuyan askeri el bombasıyla öldürebilmeli, yanında da bonus olarak en az 3 ana kuzusunu daha cennete gönderebilmeli. Aslında “Kalın Türk”çü şairimiz İsmet Özel’le kıyaslanırsa yeterince çılgın sayılmaz teğmenimiz. Eskinin solcusu, şimdinin Türkçüsü “şair” Özel, bundan birkaç yıl önce “nöbette uyuyan herkesin öldürüldüğü bir Türkiye’de yaşamak istiyorum” demişti. Ondan feyz almıştır sanırım. (Bu arada, İsmet Özel’in askeri okullara öğretmen olarak görevlendirilmesini öneriyorum. Özellikle nöbette uyuyan askerlerin el bombasıyla patlatılması metodu haricinde nasıl öldürüleceği konusunda epey faydalı dersler verebilir!)

"Şair" Özel’den feyz alsın almasın, belli ki çılgınca şeyler yapmayı seviyor teğmenimiz. Belli ki epey Kurtlar Vadisi dizisi izlemiş. Belli ki mezun olduğu askeri okulda böyle şeyler yapmaya yetkili olduğu fikrini edinmiş. Evet, o bir çılgın Türk, (burada çılgın Türklere mektup yazanların ve onların destekçilerinin bu teğmenimize bir kutlama mesajı göndermelerini ve “ellerine sağlık, çok nefis bir çılgın Türklük yaptın” demelerini bekliyorum)

Başlamışken bir mektup da Zonguldaklı Güneydoğu gazisi Şafak Köksal’a göndersinler. O da tam bir "çıldırtılmış" Türk’e yaraşır biçimde geçen hafta eşini ve eşinin ailesinden 5 kişiyi vurarak öldürdü.

Sevgilisini öldürüp kafasını testereyle kestikten sonra cesedini çöp konteynırına atan çılgın Türk’ü de unutmayalım; hak geçmesin. Ona mektup yazmak için belli bir adres yok ama Milliyet Blog’da yazılacak bir açık mektupla o da bu çok sevimli ve çılgınca hareketinden dolayı tebrik edilebilir.

Çılgın Türkler öyle az buz değil ki, mesaj yaz yaz bitmez! Mesela bir kutlama mesajı da Hakkari’deki bazı komutanlara yazmaları gerekebilir. Bugün Milliyet’in internet sitesinde yer alan bir habere göre, (ben haberin yalancısıyım; ki, umarım doğru değildir) onlar da kendileri yola mayın döşeyip istemeyerek 6 askerin şehit olmasına yol açmışlar.

Bir mektup da Mümtaz Soysal Hoca’ya… O da bir Çılgın Türk! Gerçi o henüz yeterince çılgın değil. Türkiye'deki Kürtleri Irak'taki Türkmenlerle “kes yapıştır” usulüyle değiş tokuş etmek gibi demode önerilerle ortaya çıkıyor. Kardeşim ne gerek var mübadeleye! Şimdi araba tut, şoför bul, Kürtlerin davarlarını, sığırlarını, otlu peynirlerini, bitmek tükenmek bilmez çocuklarını kamyonlara doldur da taa Irak’a gönder. “Faili meçhul” denen yöntemden hiç mi haberin yok senin? Hava kararınca yolda gördüğün Kürdü beyaz bir Reno’ya tıkıyorsun, sonra ensesine bir kurşun, oradan hoop asit kuyusuna atıyorsun, yandı bitti gitti! Biraz yavaş ama mübadeleden daha etkili bir çözüm.

Bence tüm sorunlarımızı bu “çılgın Türk” yöntemleriyle çözebiliriz. Ne gerek var Kürt açılımına, demokrasi saçılımına… Önce tüm Kürtler “faili meçhul”, “Diyarbakır Cezaevi”, “köy yanması” gibi yöntemlerle temizlenir. Tabii sorunumuz Kürtlerden ibaret değil. Sonra sıra nöbette uyuyan Türklerin öldürülmesine gelir. Onlar da “şair” İsmet Özel ya da Teğmen Mehmet Tümer yöntemiyle öldürülür. Onlar öldürülünce onlardan olacak çocukların da dünyaya gelmesi engellenmiş olur. Nöbette uyuyan Türklerin (Kürtler zaten önceden halledilmişti) öldürülmesi işi bitince sıra nöbette uyuma ihtimali olan uykuya düşkün Türklerin öldürülmesine gelir. Uykucu Türkler de günlük uyku sürelerine bakılıp tespit edilir ve daha askere gitmeden öldürülür.

Bu arada kadınları ihmal etmemek gerekir. Yeterince “Çılgın Türk” olamadığı için iyi yemek yapamayan, yemeğin tuzunu fazla kaçıran, (yemeğin tuzunu fazla kaçırmak nöbette uyumaktan daha hafif bir suç değildir asla!), erkek çocuk doğuramayan, ölçüleri 90x60x90'a uymayan, yatağa kocasından sonra giren, iyi sevişemeyen, adet süresi 3 günü geçen, vücut bakımını, ev temizliğini ihmal eden kadınlar da öldürülmelidir. Sonra sıra ödevini yapmayan çocuklara gelir. Onların da öldürülmesi eğitim sistemimizin kalitesini hayli yükseltecektir. “Elektrikler kesikti, çalışamadım Hocam” bahanesiyle gelen öğrencilerden başlanmasını öneririm ben.

Bu bööyle sürer gider. En sona kalan birkaç “Çılgın Türk” fazla nöbet tutmaktan dolayı bir süre sonra mecburen uyuyakalacaktır. Bu durumda uyanık kalmayı becerebilen “En en en bi Çılgın Türk”, onların da ellerine birer pimi çekilmiş el bombası verip Ergenekon’a doğru yola çıkar.
...

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..