Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

Hey gidi günler

Hey gidi günler
 

Zaman yolculukta, duyar mı ki sesimi;
sesim sonsuzlukta hep var , var olacak konuşacak benimle.
 
Siyah , beyaz ve kalabalık, yalnızlık,nasırlansa da yaralar bağlasa da gelecek bana.
Ama günler koşuyor yetişemiyor ellerimiz, ya da küçük kalmış ayaklarımız , yalnızlığımız buzlu bir çay sanki , zaman demliyor anıları.
 
Geçmişin gel gitlerinde ıslanıyorum biteviye bir hüzün yapışmış omuzlarıma ,aynalar yamulmuş sesimi duymamış yeni gelen zaman.
 
Aşk pabuçlarını itmiş sedir altına, bahtiyar bir yalnızlık orada,sanki zaman hızla geçmişe savrulmuş , tüm yapraklar sonbahara.
 
Beynimin merdivenlerinde dolaşıyorum kurumuş hüzünlerime bir yağmur arıyorum belkide dolu bir bulut rengi gri belkide mavi, ama yağmalı ki hüznüm yeşermeli.
 
Nedense şarkılara takılıyorum kalem yavaşlıyor;
 
bizler mi bilmem ki yoksa zaman mi degisti
o guzel gunler hangi koselerde gizlendi
hey (hey) gidi gunler
beni benden calan o guzel gunler...
 
anılara teğet geçiyorum hızlı giden bir araba ve virajsız bir yoldayım , gariban bir çöpçü durduruyor beni şaşkınım.
 
Durmamam gerekirken iniyorum arabadan , soruyorum nedir problem ne istiyorsun benden zaman, bak ben gidiyorum,sağır ve dilsiz oluyorum yıllara.
Çöpçü ağlamaklı , çok yüklendiğimden belkide , dilsizliği ağlatıyor onu , topladığı çöpleri işaret ediyor; gözlerim baktıkça büyüyor canlanıyor sanki her resimde ben varım, ama hepsi buruşturulup atılmış çöpe dönüşmüş.
 
Bir anda çöküyorum olduğum yere , aklarım ellerime düşüyor, yanımdaki takvim sonbaharı gösteriyor.
 
İlk resim , elime aldığım anda ağlıyorum 4 ya da 5 yaşındayım saçlarım kıvırcık iki kardeşim yanımda ve ilk bisikletim, masumum, zamanda öyle.
 
Tezenesi kırılmış bir keman olmuş ruhum,acımaktayım tatsız tuzsuz bir aş gibi kaşıklanmakta ruhum eskiyorum.
 
Hızla indiğim arabaya geri dönüyorum, dahada hızla asılıyorum direksiyona başka bir resim ya da geçmişin çöplerini görmek istemiyorum.
 
Ben ne zaman büyüdüm ne zaman aklandım ne zaman düştü şu takvimin yaprakları,şu yaklaşan ne ! ecel mi , yoksa ben mi ecelim kendime.!
 
simdi sen nerelerdesin ben neredeyim
sanki bambaska bir alemdeyim
seni andikca icim yandikca
sanki yine o gunlerdeyim
 
mavi bir sahil ,denizin kokusu çekiyor ruhumu,duruyorum takvime bakıyorum temmuz ,sahile bakıyorum aynı gariban çöpçü çağırıyor beni ama ağlamıyor,gülüyor, lakin dilsiz ilk durduğum yerdeki çöpçü belli.
 
Koşuyorum sahile çünkü bu sefer çöpçü benden kaçıyor,ayağıma bir şey batıyor, duruyorum kırık bir çerçeve bu , evet içindeki ben ve sevdiğim adam yıllar önce … ne kadarda mutluyduk, bu sahil ve deniz evet burada sevmiştik birbirimizi.
 
Sohbetler, şarkılar,hayaller,umutlar ve küçük kızgınlıklar burada olmuştu.
Çerçeveyi fırlatıp dalgalara ,kelepir olmuş yalnızlığıma koşuyorum,anıların çöpe dönüşmesi kızdırıyor beni umutsuz bir vaka olmuşum, içimdeki denizden tahliyem zor gözüküyor.
 
Arabamı arıyorum beni buralara getiren ne kadar yönünü değiştirsem de hep aynı yola giren, bakınıyorum o da ne..! bir anda zaman tersine , bahar olmuş bülbüller ötüyor, çiçekler kokuyor,karıncalar yol yapıyor, kertenkeleler şımarıkça dolaşıyor, kimse yok etrafta ben var, içimdeki dumansız sesim ve o da ne bir gölge arabamın önünde evet çöpçü bu , gene bir resim bırakıp ta kaçıyor.
 
Korkarak gidiyorum çünkü her anı yalnızlığımı dövüyor bir kement olup boğazımı sıkıyor, kirpiklerim bile beyazlamış.
 
Annem , babam ve kardeşlerim ve bahçeli evimiz balkonda poz vermişiz gülümsüyoruz.
 
Fotoğrafta patlıcan, domates ve biberlerimizde çıkmış, maydanozlar ve naneler.
 
İçimde derinlerde bir yerlerde bir bıçak kesiyor bedenimi ortadan ayrılıyor kalbim, bütün ruhum yalnızlığa kiralanmış,borç çoktan ödenmiş düşmem bu kederden.
 
Ayaklarımın yanına bir tutam saç düşüyor, bakıyorum bunlar beyaz değil.
Ama hepsi beyazlamıştı saçlarımın ,bunlar eşimin boyadıkları,ilk kez boyamıştı saçımı ve hep o boyadı , o iyi bir adamdı ve beni çok mutlu ederdi.
Çocuklarımı ve beni.
 
Annemin dualarında benim içim Allahtan istediği bir adamdı, babamın aynı masayı paylaşacağı bir damattı.
 
Saçları atıp yollara , bindim tekrar arabaya , bitmiyordu bu hüzün çiğ ve siyahtı .
 
Gavur bir inat var bu zamanda, ellerime takıldı gözlerim hani yüzüklerim, ne zaman nasırlandı ellerim,ayaklarımsa nasır değil bu sefer.
 
Ey zaman aldığını vermiyorsun verdiğini de çabuk alıyorsun,sen benim prangalarımı da eskitiyorsun.
Ey zaman hızın hızımı kesiyor afallıyorum, takunyam kırılıyor çözümsüzlüğün bendinde bir anda boşalıyor umutlarım,kızıl bir yalan siyah bir doğru....ekim gerçek olan.
Ey zaman anamı , babamı, çocuklarımı, bir de benim çocukluğumu verdin...
eylülü ve mayısı sorgusuz baharları, yalan yazları da sen verdin.
 
Bir de zemheri vakitleri ayrılıkları, sarışın günleri esmer saatler, verdin.
Kırışıklıklarımı şakağımdaki beyazları kışlara ve tütünlere batırıp da verdin.
 
Bu kadar çabuk mu geçecektin.....!
 
kavaklar yok yerinde ,umutlarım elif olmuş,sesim sessizlikte tek tabanca.
Çöpçü hep var gözüken bir yokmuş aslında.
 
Yol devam eder bana ,yüreğim küskün , takvimden düşen aylara,yıllara.
Beylik laflar beni bozar artık hüznüm ayyuka çıkmışken yolculukta.
Radyodaki ajansları duymuyor kulağım,şarkılar eski zamana yolcu.
Tüm koltuklar dolu boş olan yüreğim.
Tütün ve duman boşuna bir çırpınış yaşar bende.
Eskiden kalma cigaranın külü yüreğimde.
 
Kullandığım araba bir anda stop ediyor ,sebep hızlıca saklanıyor ,evet çöpçü tüm failleri gizliyor bu sefer tekerin altında resim , bırakıp ta gidiyor.
 
Fotoğraf sanki beni çağırıyor o da .ne ..! bir fotoğrafta on sahne çocuklarım doğuşları ,ilk yürüyüşleri,büyümeleri ,,beraber pozlarımız., tartışmalarımız, bayramlar, harçlıklar,iyi geceler öpücükleri, seni seviyorum ,esmer sarışın sevgililer.
 
Onların gözleri birleşen eller.
 
İçimde gebe bir sancı koşuyorum nereye koştuğumu anlayamadan.,orman çiçekleri kokuyor koştuğum yön ama bir orman yokki bu koku nereden.?
İç sancılarım dış sancılarımı bölüyor kalanlarsa korkular.
Sanki çengel bir bulmacada gibiyim fütursuz bir dağda adımlarım,yalnızlık sersemletiyor beni,ayrılğın saati kaça kurulmuş bilinmez.
 
Ben yana döküle devam ederim yola.
Nabzın şerbeti bitmez.
Ararım saklı baharları.,
Kaybolan yılları, ama bilirim ki gelmez ,dilin nasırı çözülmez.
Habis acılar la beden dirilmez.,dil acır,yürek yanar kefen dikilmez.
Bakir adımlar , hissiz senfonileri kovalar ağlarım.
Tüm nazlar çemberi daraltır ben yanarım.
Ciğerlerimdeki her nefes kavgalı, kendimle
kelimeler gizliden firari
idama giden gözyaşları asılı kalmış ,durmuş mevsimi gelmeden yorulmuş.
Asi bir sarmaşık bitiyor içimde, tüm ıtırlı sevgileri bölüyor karanlık.
Çehremde bir kalabalık,gözlerimin akordu bozuk,gölge olmuş canlılar.
Köhne bir şehirde avare bir yalnız
Geride kalan takvimden düşen..çiğdemlere, gelinciklere ve papatyalara.
Geçen giden yıllara,çöp olmuş yapraklara küskünüm.
Kendime geride kalan baharlara.
 
Gözüme görünme çöpçü razıyım kaderime.
Hey Gidi GÜNLER......!
 
Hatice Nilüfer Dirilen
 
Toplam blog
: 24
: 217
Kayıt tarihi
: 06.08.12
 
 

Ben sevgiye ve iyiliğe güvenen, bu hayatta en güzel şeyin mücadele ve hayallerinin peşinden gitme..