Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Hiç bir kadın hayatta hüznü keşfedemeyecek kadar duygusuz olamazdı...

Vapur halatlarını toplayıp bağlı olduğu iskeleye veda ederken, başını okuduğu gazeteden kaldırdı ve camdan uzaklaşmakta oldukları iskeleye doğru baktı. Bir süre baktıktan sonra gözü ister istemez cam kenarında oturmakta olan genç kadına takıldı. Genç kadının –her ne kadar kendince gizlemeye çalışsa da- hüzünlü ve yorgun bir hali vardı. “Acaba kafasının içinden neler geçiyor şu an da” diye düşündü. “Acaba şu anda beyninin içinde yankılanmakta olan hangi sesi susturamıyor ne kadar uğraşsa da...” Ona göre hiç bir kadın hayatta hüznü keşfedemeyecek kadar duygusuz olamazdı...


Karşısına oturan genç adamın bir süredir ona yönelmiş olan bakışlarından rahatsız olmuştu genç kadın. Tükenmiş olan gücünün artakalan kırıntılarıyla, son bir hamlede bulunarak kendini iyice cama doğru çevirdi ve başını tamamen önüne eğdi. Ve sonunda dayanamayıp, o an sanki bir cenaze evindeymişcesine gözyaşlarının yanaklarından aşağıya doğru süzülmelerine izin verdi. Keşke o an da yanında acı çektiğini görmesi için izin verebileceği bir dostu, bir arkadaşı olabilseydi. O anı, ne kadar savunmasız bir halde olduğunu hiç çekinmeden, ona göstererek özgürce yaşayabilseydi. Canının ne kadar çok yanmakta olduğunu ona anlatabilseydi. Başını ona doğru yaslayıp, birazcık sakinleşebilseydi.

Günlerdir kaçtığını zannettiği duygular, ansızın saplanan bir bıçak gibi gelip bulmuştu onu işte. Artık ne kaçış, ne de anestezi şansı kalmamıştı. Ve acıdan başka hiç bir şey hissetmiyordu. Çığlık çığlığa bağıran, sınırı olmayan, tarifsiz bir acı. Kaynağının düşünceleri mi, yoksa bedeni mi olduğunu fark edemediği derin bir acı.

Hoşçakal derken ona başka hiç bir seçenek bırakmamıştı. Hayatından onun için en değerli parça kopup giderken, ne sesini çıkarabilmiş, ne bir çıkış yolu arayabilmiş ne de –bencilce de olsa- kendini düşünebilmişti. Sanki bu ayrılığa elleri arkasından bağlı olarak itilmişti. Hayatından önemli bir bölüm kopartılıp alınırken, bundan sonra artık bir sakat gibi yaşamak zorunda kalacağından ona asla söz edilmemişti.

İçinde acı bir yalnızlık hissetti. Daha önce hiç hissetmediği türden bir yanlızlık. Vapurun yanaştığı iskeleyle kucaklaşması onu içine düştüğü bu yalnızlıktan uzaklaştırıp kendine getirdi. Oturduğu koltuktan kalkarken aklına gelen son kelimeler “beklediğim son bu değildi” sözleriydi...

Onunla bugüne hiç hissetmediği ama hissetmek için canını verebileceği duyguları hissedebileceğini zannetmişti...

06 Ekim 2009
Haşim Arıkan

http://www.hasimarikan.com/

 
Toplam blog
: 110
: 1108
Kayıt tarihi
: 05.02.07
 
 

Kimliksiz bir yazanım aslında... Bazen benim, bazen senim, bazen de herhangi biriyim. Belki d..