Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hıdır Baba Tepesinden Edirne

Hikâye der ki;

Bir gün bir gül ağacının bir dalı, bir yaprağına veda etmiş.

Yaprak da yapacak bir şey yok diye kendini bırakıp yere düşmüş ama öyle böyle değil.  Yavaş yavaş, döne döne, süzüle süzüle düşmüş.

Süzülüp düşerken de fırsat bu fırsat deyip, hep dalını ve ağacını seyredip, gözlerinin içini onlarla doldurmuş.

Yaprak, gül ağacının altından başka nereye düşebilirim ki, en azından altında olurum, kokusunu içime çeker, gülüşünü seyrederim diye içinden geçirmiş.

Tâ ki bir rüzgâr esinceye kadar!

İnsan bazen canı sıkılınca alışılmışın dışına çıkmak istiyor. Malum herkesin hüznünü dağıtma metodu farklıdır. Ben de böyle zamanlarda Hıdır Baba’ya çıkmayı ve manzarayı temaşa etmeyi tercih ediyorum.  Tabii neresidir bu Hıdır Baba diyenlerinizi de duyar gibiyim :))

Evet, Hıdır Baba Tabyası ya da Tepesi (ki ben tepe demeyi tercih ediyorum) Edirne’yi bir uçtan bir uca görebileceğiniz, ciğerlerinize bol bol oksijen çekebileceğiniz, yaşadıklarınızı o manzara eşliğinde muhakeme edebileceğiniz, hatta bir de cigara tüttürebileceğiniz muhteşem bir yer ve hafiften bir de sis varsa âliyyül âlâ…

Yine canımın epeyce sıkkın olduğu bir gün yokuşu aheste aheste çıkıp tepeye vardığımda, hafiften soğuk esen rüzgârın okşayışına aldırmadan, yüzümü o muhteşem manzaraya çevirdim.

Yine hafiften bir sis vardı havada ve Selimiye Camiinin kubbesi sanki Edirne’nin üstüne gerilmiş bir örtü misali ve minareleri de sanki gökyüzündeki bulutları delip, gökle birleşmiş gibiydi.

Doğup büyüdüğüm Eskişehir’de çevremdeki bazı yaşlılardan “Mekke’ye, Medine’ye gidemedim bari dünya gözüyle bir Selimiye’yi görebilsem” temennilerini sık sık duymuş biri olarak bendeki yeri apayrıdır.

Hiç unutmam, Edirne’ye ilk kez geldiğimde tarih 11 Nisan 2000, günlerden Salı idi. Öğlen namazına yetişmiştim. İlk gördüğümde hissettiklerimi yazıya dökmek için kullanılacak o alfabe henüz bulunmamış olsa gerek. Ya da bu tamamen benim beceriksizliğim de olabilir :))

Ne diyorduk efendim?

Evet, yaprak daldan kopup yavaş yavaş süzülerek gül ağacının altına düşeceğini hesaplamış ama rüzgârı hesaba katmamıştı ya!

Bizimki de o hesap işte, büyüyüp iş güç sahibi olup yeni bir yuva kurmam gerektiğinin bilinciyle üstelik farklı bir şehre gidebileceğimi biliyor olsam, gittiğim bu şehre bu kadar bağlanabileceğimi hiç hesap etmemiştim galiba?

Yaprak mı? Belki o da rüzgarın götürdüğü yeni yerlerde huzurludur kim bilir!!!

 

Balmorhea Topluluğundan "Remembrance/Hatırlama-Anma"

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..