Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Hıdırellez

Hıdırellez
 

Sabah daha gün aydınlanmadan kalkılır o gün. Kuş seslerinden başka hiçbir sesin duyulmadığı o saatlerde gözlerde mahmur bakışlarla, kollara takılmış içinde börekler, çörekler, ekmekler, peynir, zeytinlerle dolu sepetlerle yollara düşülür. Geçilen yerlerde sokaklarda ne kadar çeşme varsa hepsi açılır. Ortalığa bereket saçılsın diye. Yüzlerde tebessüm, gün yavaş yavaş ağarmaya başlarken deniz kenarında, sahilin bittiği yerde bulunan Seyitgazi tepesine doğru ağır ağır sohbet ede ede gidilir. Herkes birbirini tanır zaten yanından geçenlere laf ata ata günaydınlar havada uçuşa kaçışa kadın ve çocuklardan oluşan kalabalık aynı yöne doğru ilerler.

- Anne ne yapıyoruz biz?

- baharın gelişini karşılayacağız, bolluk ve bereketle geçmesi için dileklerde bulunacağız.

-   hımm…

Hızır ve İlyas’dan bahsederdi annem elimden tutmuş deniz kenarında herkesle beraber yürürken. Pek anlamazdım o zamanlar ama bayılırdım. Bir ritüel gibi sanki birazdan hepimiz doğaya karışacakmışız gibi aynı hedefe doğru ilerlerdik. Eski kilise kalıntılarının arasından geçerek Seyitgazi tepesinin en tepesine ulaşılır. Yaşı geçkince ama gönlü gençce olanlar tepeye doğru fire vermeye başlardı.

-Siz devam edin, çıkabilirsem çıkarım, çıkamazsam beni deniz kenarından alın

derlerdi.

Erdek’in en yüksek tepesi olan en uç noktasında bir yatır vardır yanında dilek ağacı. Önce yatıra mum dikilip dua edilirdi. Sonra da dilek ağacına bez bağlanır. En sonunda da küçük çakıl taşlarından dileğin her neyse onun resmi çizilir ya da yazılırdı. Ev mi, araba mı, çocuk mu her ne ise dileğin yapardın sonra da küçük bir çakıl taşını alır cebine atardın. Eğer dileğin gerçekleşirse çakıl taşını geri getirmek için. Seremoni böyle:) Ben en son gittiğimde Üniversiteyi kazanmayı diledim, oldu ama çakıl taşını geri götürmedim:(  

Dualar edilip dilekler tutulduktan sonra herkes bulabildiği boş, uygun bir yerde ya en tepede müthiş Erdek ve deniz manzarası eşliğinde ya da tepeden inip deniz kenarında sepetinde nevalesinde ne varsa iştahla yemek üzere kurulup gülüşe konuşa yenilir içilirdi. Eve dönerken de sahilden bir avuç kum, küçük bir dal parçası koparılırdı. Kum, yıl boyu eve bereket getirsin diye çekmeceye konur, kırık dal parçası da kırmızı bir kurdeleyle balkonun bir köşesine bağlanır ve bizim hıdırellez törenimiz böylece tamamlanmış olurdu.

Nasıl huzur ve mutlulukla yapardık her sene bunu anlatamam.

Her hıdırellezde aklıma gelir, hiç unutamam o sabahlardaki yakaladığım huzuru da hiçbir yerde yakalayamam:)

 

http://www.youtube.com/watch?v=9pdaSZHBIAU

 

 
Toplam blog
: 78
: 874
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

Yaş olarak 35 dolaylarında, bir arkeoloğum. Çoğu zaman eksileri artılarından fazla da olsa mesleğ..