Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '10

 
Kategori
Öykü
 

Hırçın kız

Hırçın kız
 

resim alıntıdır. "sen bana ayrılık türküleri besteliyormuşsun. Tabii başkası ile düet yaparak."


_ Hayır, diyorum işte….hayııııııır!

_Hayatım, bir dinlesen beni…bir kerecik…

_ Bir kerecik öylemi…hatırlarsan bunu daha önce yapmıştım…ama artık bitti…

Genç kız, hırsla parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp fırlatıyor genç adamın yüzüne. Gözlerinden dökülen inci tanelerini elinin tersiyle siliyor tekrar. Görüşü iyici sislenmiş, bulutların ardında kalıveriyor nişanlısı. Yüzünün şekli, ellerinin sıcaklığı gittikçe uzaklaşıyor önünden. Bunca zaman yüreğinde büyüttüğü aşk, sanki birden bire son nefesini vererek veda ediyor ona.

“Bunca sene bana masallar anlattın, ninniler söyledin demek ki. Ben geleceğimizi kurmaya çalışırken, sen bana ayrılık türküleri besteliyormuşsun. Tabii başkası ile düet yaparak. Al işte… Bunları da al”

Hınçla masanın üstündeki kutuyu alıp hala ona yalvaran adama fırlatıyor tekrar. Kutunun kapağının açılmasıyla, düğün davetiyeleri saçılıyor her bir yere. Bu defa hıçkırıkları arasından eli uzanıyor bir tanesine. Matbaaya gittikleri gün aklına geliyor. Ne çok aramışlardı bunu. Onları anlatan, aşklarını yansıtan, sonsuzluğu simgeleyen bir şey olsun diye yüzlercesini elden geçirmişlerdi. En sonunda içinde narin bir inci bulunan istiridyenin görüntüsü onu cezp etmişti. Deniz onu koruyan bir istiridye, İnci onun kollarında güvenle yaşayan hazine. Deniz ve İnci… İşte biz diye düşünmüş ve seçimini yapmıştı. Bizi bundan iyi anlatan bir şey olamaz zaten demişti Deniz. Zarfların üzerine tek tek, özenle isimleri yazmışlar, gururla dostlarını davet etmişlerdi.

_ İnci tanem… Bildiğin gibi değil inan ki.

_İnci tanemmiş… Bir daha asla duymak istemiyorum bu lafı… Sus artık…

Öfkeyle elindeki kartı da minicik parçalara ayırıveriyor. Böyle mi olacaktı? İki senedir hayalini kurduğu düğünü böyle mi son bulacaktı? Düğünmüş! Sanki düğün oldu da son buldu. Sadece iki gün vardı oysa. İki gün sonra Deniz’in eşi olacaktı. Nikâh memuruna evet dedikten sonra bir ömür beraber yaşayacaklardı. Ya şimdi? Her şey yarım kalmıştı. Gelinliği hala duvarda asılıydı. Onu beyazlar içinde gördüğünde, beyaz bir gülsün sen demişti Deniz. Gülün içinde de nadide bir inci var demişti. Daha neler söylemişti de…Ya şimdi? Şimdi ne oldu böyle hı?

Bitkinlik içinde ayağa kalktı İnci. Kırık bakışlarını son defa Deniz’e çevirdi. Genç adam kollarını dizlerine dayamış, başını ellerinin arasına almıştı. Çaresiz bir duruşu vardı. Oflayarak bir sigara aldı eline, ceplerini yoklayarak çakmağını aradı. İnci, farkında olmadan ona yaklaşarak sigarayı hırsla ağzından alıp un ufak ediverdi bir anda.

_ Bu merete karşı hep zayıf oldun zaten. Zehirliyorsun kendini bununla…

Deniz, bir ümit ışığıyla tereddüt içinde gözlerini genç kıza doğru kaldırdı. Hala seviyordu demek ki. “Ah benim tatlı belam.” diye düşündü. Hep böyle aniden parlardı zaten. Öfkeli olduğu anlarda hiçbir şey duymazdı, dinlemek istemezdi. Kızdığında laciverde dönen o boncuk gözlerinde şimşekler yanıp sönerdi o zamanlarda. Sol kaşı yukarıya kıvrılır, dudakları tir tir titrerdi. Genç adam derdini anlatana kadar dokuz takla atardı neredeyse. Biraz sonra fırtına dinecek ve o sakin limana çekilecekti. Sonra yine panik içinde yüzüğünü arayacaktı. Muzip bir gülüşle genç kıza bakıyordu şimdi:

_ İyi ya..çabuk kurtulursun benden… Hoş… Şu an elinde olsa kuzey kutbuna bile fırlatırdın beni değil mi?

_ Hayır… Üşürsün sen oralarda?

Deniz bu defa küçük bir kahkaha atıverdi. İnatla direnen İnci’yi sevgiyle kollarına alıverdi ardından.

_ Keskin sirke küpüne zarar İnci tanem. Sen böyle kendini üzerek, en çok beni yaralıyorsun. Bize zarar veriyorsun. Ben seni çok seviyorum, hala anlamadın mı bunu? Seni bu kadar çok severken, başka birisine bakar mıyım hiç?

İnci bir anda sığındığı kollardan kurtarıveriyor kendini. Yine laciverde dönen gözlerini Deniz’e dikiveriyor aynı anda. Karşılığında sevdiği adamın gülen gözlerini bulunca da fora edilmiş yelkenleri aniden iniveriyor aşağıya. Küskün bir ifade ile soruveriyor sonra:

_ Kimdi peki o?Gördüm sizi…sarıldın ona…hem de sıkı sıkı…kollarına aldın, etrafında döndürdün sonra…ö..öptün…onu…

_ Neresinden öptüm peki?

İnci o görüntüleri tekrar hatırlayınca başının döndüğünü hissediyor ve Deniz’i kimselerle paylaşamam diye düşünüyor bu soru karşısında.

_ Yanağından öptün galiba?

_ Yani bir sevgili öpücüğü değil di? Mesela… Böyle değildi…

Genç adam yavaşça uzanıp dudaklarına kapanıyor genç kızın. Israrla, anlamasını istercesine uzun uzun öpüyor onu. Geri çekildiğinde aşkla bakıyor sevdiği kıza.

_ Sence buna benziyor muydu?

-Hayır…kimdi peki o?

_Aşkım… İnci’m… çocukluk arkadaşım o benim. Sana daha önce bahsetmiştim ondan. Merih… Çok oldu görmeyeli, Avustralya’da yaşıyor biliyorsun sen de. Düğünümüz için geldi buraya. Bunca sene sonra görünce haliyle biraz sıcak bir karşılaşma oldu.

İnci, şaşkın, mahcup. Ne diyeceğini bilemeden başını önünü eğiyor. Deniz ise yumuşacık bakışlarını ayırmadan, avuçlarının arasına alıp kaldırıyor yüzünü.

_ Şayet yanımıza gelseydin… Ya da beni dinleseydin bu kadar üzülmeyecektin bir tanem.

_ Özür dilerim.

_ Söz var bana… Benimle konuşmadan, beni dinlemeden böyle ani kararlar almayacaksın bir daha.

_ Söz veriyorum.

Tekrar sarılıyorlar birbirlerine. Her şey süt liman oluyor o anda. Davetiyeleri tek tek toplayarak kutusuna yerleştiriyorlar. İnci yine panik içinde yüzüğünü arıyor. Deniz yine gözlerini ondan ayırmadan parmağına takıyor… Ve yine aynı sözleri tekrar ediyorlar:

_ Ölüm bizi ayırana kadar…

Genç adam bu defa bilerek kızdırmaya uğraşıyor İnci’yi:

_ Tabii benim inatçı keçim, yeni bir hadise çıkarana kadar desek daha doğru olur.


 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..