Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Hizbullahçıların bırakılması: Disiplin toplumunda adalet mekanizması

Hizbullahçıların bırakılması: Disiplin toplumunda adalet mekanizması
 

Disiplin devletinde önemli olan, suçlunun serbest bırakılması değil, kontrol altında tutulmasıdır.


Hizbullahçılar salıverilince gene o çok bilindik tartışmalar aldı başını gitti...  

Yargı ve hukukun nasıl yavaş ve adaletsiz işlediği üzerine.  

Her zaman olduğu gibi, illa medyada gürültü koparan bir şey olunca mı tartışılacak sorunlar?  

Medyanın en büyük kamuoyu haline geldiği bir modelde bu kaçınılmaz aslında. Türkiye'de medya ile güncel gelişmeler arasındaki ilişkilere ve aralarındaki etkileşime bakınca, Amerikan tarzına ne kadar yakın olduğu, oranın daha küçük bir modelinin gündem üstünde egemenlik kurduğu görülür. Amerika'da da sıradan bir insanı yıldız mertebesine (her ne kadar geçici olsa da) yükselebilmesi işte egemen medyanın gücünde yatar.  

Neyse...  

Bu tartışmalarda beni gülümseten şey, adaletli bir toplum istenirken, adaletsizlik ile suç arasındaki derin ilişkinin kapitalizm ile yönetilen disipline edilmiş bir toplumun temel mantığında yattığının, daha açık söylemek gerekirse kapitalist bir devletin suçun varlığından hoşnutsuz olması bir yana, ona ihtiyaç duymasının gözlerden kaçıyor oluşu.  

Bir disiplin aygıtı olarak Devlet, ister istemez kendi suç toplumunu yaratacak, böylece hukuku dağıtma (herkese istediğine ve çıkarına göre elbet) görevini kendinde bulacaktır.  

Hiçbir Devlet hapishaneler dolmadan ayakta kalamaz.  

Hapishanelerin yeterince dolması da, yeri gelince yeterince boşaltılması sonucunu doğurur.  

Her on-yirmi yılda bir çıkan af yasaları, katillerin, hırsızların vs... dışarıya salınması işte bu yüzden.  

Yoksa o af yasalarını çıkartanlar da bilir ki, suçlu aynı suçu serbest kalınca bir kez daha işleyecektir.  

90'lar daki hükümetlerin geçenlerde dışarıya çıkartılan Hizbullahçıları PKK'ya karşı kullandığına dair şüpheleri biliyorsunuz.  

Kıssadan hisse: Devletin (disiplin toplumunu kuran kapitalist Devlet) mantığı, suçlularını yaratıp o suçluların kontrolünü eline alması zorunluluğuna dayanır söz konusu adalet olduğunda.  

Michel Foucault devletin disiplin mekanizmaları içinde ikisini çok önemli görür: okullar ve hapishaneler.  

Bu ikisi, devletin toplumu kontrol altında tutması için yaratılmışlardır ve mevcudiyetleri de belli bir düzenden çok düzensizliğe, adaletsiz bir mekanizmaya ve son tahlilde devletin kontrolündeki erke dayanır.  

Adaletsizliğin olmadığı yerde adalete, suçluların olmadığı toplumda hapishaneye gerek yoktur çünkü.  

Hizbullahçıların serbest bırakılması olayında insanların şaşkınlığa kapılmaları, işte gene Foucault'nun bahsettiği, devletin örgütlediği disiplin toplumunun yansıması aslına bakılırsa. Çünkü böylesi bir toplum, devletin adaleti sağladığına ya da sağlaması gerektiğine içsel olarak o kadar güvenmiş ve inanmıştır ki, mekanizmanın işlerliği şöyle bir sarsılınca hemen şaşkınlık ve hayal kırıklığı olarak tepki verir.  

Amerika'da 11 Eylül olayları sonrasında halkın tepkisini ve gösterdiği şaşkınlığı hatırlayın mesela. İnsanlar sanki kendi ülkeleri dünyanın dört bir yanındaki savaşlardan ve terör eylemlerinden sorumlu değilmiş gibi, kendi başlarına gelen terör saldırısını sanki bir ilkmiş gibi algılamıştı.  

Şimdi bizdeki Hizbullahçıların bırakılması olayında da benzer bir şaşkınlık var: sanki adalet her zaman var olmuş, takır takır güzelce işlemiş de, şimdi tökezlemiş gibi tuhaf bir hayal kırıklığı rüzgarları esiyor.  

Foucault'cu disipline edilmiş toplumun en önemli özelliği işte bu.  

Görünen şeyin derinindeki değil, yüzeyinde olanıdır o toplumun bireylerini ilgilendiren.  

 
Toplam blog
: 47
: 1149
Kayıt tarihi
: 24.11.10
 
 

Praksise düşünceden varan bir romancı, kültür eleştirmeni, otodidakt bir feylesof, yaşam gözlemci..