Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Hoşça kal Defne...

Hoşça kal Defne...
 

Son iki hafta ekranda izlerken onu içimden “ çok yorgun görünüyor, gözaltları mosmor…” diye düşündüm. Mutsuzdu belki de, ama mutsuz görünmeyi bilmiyordu bile. Hayatın gülümseyen surattan başka şekli yoktu onun için. Artık bunu hangi deli geni, hangi çılgın anne modeli tetiklediyse. Üzgün olduğunu bile gösteremedi gülen maskesinin ardından. 

Bilirim. Çok komik insanlar, güldürebilenler, çok zeki ve de duyarlı insanlardır. Ama sanırım çok da yalnız. Kendilerini açamazlar çünkü kimseye. Açabildiği bir tek kişi bile olmuştur inşallah. Ama beni düşündüren, bana onun çok mutsuz olduğunu hissettiren bir şeyler var. 

Somut hiç bir şey anlatamam ama dedim ya hissettiren şeyler. Nerden biliyorum. Çok mutsuzken yapılan hataları, boş vermişliği onun yüzünde, gözaltlarında gördüğüm için. İçerde denge sağlamaya çalışırken bir sürü aptalca şey yapabilir insan. Ama kimseye bedel ödettirmek istemez. Kendi içindedir, gizlidir, kendine aittir hatası da sevabı da. 

O da öyle bir arayış içindeydi muhtemel. Ama Ölüm onun tek kişilik oyununu bozdu. Sevdiklerini üzmesine sebep oldu. Öldüğü için değil. O Allahın emri herkes ölecek. Bu şekilde öldüğü için ölüm ona kalleşlik etmiş oldu. Kendi sırları kendine aitti. Ölüme düşmezdi onu milyonlara deşifre etmek. Herkesin, hepimizin o ya da bu şekilde yaptığı aptalca hatalardan birini yapıyordu belki de. Belki de hiç alakası yoktu yazılan çizilenle. 

Bundan Ölüme ne. Bundan bize ne. Buna kızıyordur eminim en çok. 

Arkasından yapılan bütün yorumları okurken, acaba dedim o ne diyordur olan bitene. 

Mikrofonu alıp eline şöyle derdi belki de ; 

“ Bütün hayatımı hep gözler önünde yaşadım. Bitmez bir showun yıldızı oldum. Hopladım, zıpladım, eğlendirdim… Ama fark ettim ki ben aynı oranda eğlenememişim. İçimde çözmeye çalıştığım şeyler vardı. Bir anne olarak, bir eş olarak, bir kadın olarak, Defne olarak, Joy foster olarak. Sıkışmış kimlikleri çıkartmak üzereydim içimden. Çıkmaz yolları, dar, karanlık yolları aşmak üzereydim. Bu benim yolculuğumdu, bu kadar beni didiklememeliydiniz. ..Bu benim seçimim bile değildi, …Oradaydım ama yolum orası değildi, geçiyordum. Geçerken bir aralık kapıdan bakıyordum aradığım neyse bulurum, öğrenirim diye. Geçecektim. Gidecektim sessizce… İzin vermedi Ölüm. Çok arkadan vurdu, haince. Yıllardır her çelmesine gülerek cevap vermeme karşılıktı bu. Her seferinde ayaklarımın üzerinde doğrulabilmemin cezası. 

Beni oğlumun mis kokusunda sarılarak değil toz dolu bu yabancı evde buldu. Haksızlıktı. Benim hayatımın güzel renklerinin, kokularının beni sevenlerin koynundan değil bu yabancı kanepeden aldı, haksızlıktı. Beni yapayalnızken aldı haksızlıktı. 

Hataysa hata be kardeşim.32 yaşındaydım. Bunca yıl hep kendim buldum doğruyu yanlışı kime ne. Kimseye zararım dokunmadı ki benim. Atmadığım takla, yapmadığım şaklabanlık kalmadı biraz gülün diye. Biraz beni sevin diye. Herkes sevmiyormuş beni onu anladım. Anlarken de hem çok şaşırdım-nedense- hem çok dağlandım. 

Olsun… 

Buraya kadarmış demek ki. Çok şey öğrendim bu kısacık hayattan. Ben Defne Joy Foster. Beni sevenlere sesleniyorum. Sizin beni sevdiğiniz kadar, benimde sizi sevdiğimi unutmayın lütfen ve İyi Eğlencelerrrrr!” 

 
Toplam blog
: 22
: 841
Kayıt tarihi
: 13.01.11
 
 

Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Yönetim Organizasyon Yükseklisans. 15 yıllık deney..