Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Hükümet F.Bahçe için göreve!..

Futbol dünyada tam anlamıyla artık bir sanayi. İngiltere'de futbol sanayinin yıllık karşılığı 2, 5 milyar sterlin. Sadece bu rakam bile futbolun dünyadaki önemini anlatmaya yetiyor. Peki ya Türkiye?

Atatürk'ün bir sözü var. "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim". Ancak özellikle son 4-5 yıllık süreçte F.Bahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım bu niteliklerin çok uzağında bir tavır sergiliyor. Eleştirilere hayır, beğenilere evet mantalitesi ile hareket eden Aziz Yıldırım, Türk futbolunun nereye gittiğini umursamadan sadece F.Bahçe'nin saha içindeki başarısı için ne gerekiyorsa yapıyor. Evet bir başkan kulübünün çıkarlarını düşünmekte çok haklıdır. Ancak iş spor sahasına geldiğinde kural sporun ilkelerini aşmamaktır. Maalesef "F.Bahçe Cumhuriyeti" kendi anayasaları doğrultusunda hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin koyduğu ilkeleri bir hiç sayıyor. İşin en kötüsü ise bu duruma ne Futbol Federasyonu ne de hükümet "dur" diyemiyor.

Bir futbol mücadelesi sahada oynanarak kazanılır. Şartlar eşit olmalıdır. Elbette seyirci avantajını kullanmanız kadar doğal birşey olamaz. Ancak eğer bir futbol takımının Başkanı ve idarecileri, kendi stadlarında oynayacakları maçlar öncesi organize olarak rakibi üzerinde hem saha içinde hem de saha dışında psikolojik baskı kuruyorsa, taraftarlarını organize ederek rakip takımın oyuncularını, idarecilerini ve seyircilerini tahrik ediyorsa bu durum artık sporun ilkeleriyle bağdaşmıyor demektir. Artık şartlar eşit değildir. Bu bir tercih meselesidir. Ancak bu tercih ahlaklı olmayan bir tercihtir ve bunun sorumluları cezalandırılmalıdır. Ne yazık ki bu sorumluları cezalandıracak sistem de F.Bahçe ve Aziz Yıldırım'ın etkisi altında. Ne Türkiye Futbol Federasyonu ne de Merkez Hakem Komitesi bünyesindeki hakemler artık tarafsız olduklarını iddia edemezler. Aynı durum Hukuk Kurulu için de geçerlidir.

Şampiyonluk bir hedeftir. Sahada oynanan futbol hedefe gitmede en önemli unsurdur. Ancak eğer sahada rakibinizi yenmek adına futbol ve spor dışı yöntemler uyguluyorsanız artık sizin "sporculuk anlayışı" ile yakından uzaktan alakanız kalmamış demektir.

Geçen yıl oynanan G.Saray-F.Bahçe maçı hepimizin hafızalarında yer edindi. G.Saray seyircisi sahada rakiplerine karşı en galiz küfürleri edip yeşil alanı su bombardımanına tuttuğunda bence layık olduğu hatta az bile olduğunu söyleyebileceğim şekilde cezalandırıldı. Ancak aynı olay bu kez F.Bahçe'nin sahasında tekrar edildiğinde aynı Futbol Federasyonu ve hakemler geçen yılki uygulamayı tekrar edemediler. Bu durum Türkiye Futbol Federasyonunun tarafsızlığı ilkesinin çok dışında bir durum. Bugün G.Saray'ın başına gelenler yarın Beşiktaş'ın başka bir gün Trabzon'un veya diğer bir takımın başına geldiğinde ne olacak? Yine görmezden mi gelinecek?

Ülke futbolu ve fanatizm artık o kadar ilerilere gitti ki saha dışında yaşanan olaylar nedeniyle Başbakan bile suçlanmaya başladı. G.Saraylı taraftarlar, Futbol Federasyonu'nun acizliği için Başbakanın F.Bahçeli olmasını bile dile getiriyorlar. Futbolun özerkliğinin gündemde olduğu bir dönemde ülkenin Başbakanı bu olaya nasıl taraf olabilir? Ancak dilin kemiği yok. G.Saraylılar işin adaletsizliğine ve artık bu düzenin bu şekilde gideceğine o kadar inanmışlar ki Federasyonun bu yönetimini hükümet politikası olarak kabul etmeye başlamışlar. Bunu dile getirdiklerinde ise ne yazık ki "en acısı" F.Bahçeli taraftarlar bile "eee Başbakan bile bizden, siz hayal kurmayın. Bundan böyle F.Bahçe Cumhuriyeti'nin büyüklüğünü kabul edin" diyebiliyorlar. Varın siz düşünün artık Türk futbolunun halini.

Dikkat ediyor musunuz bilmem. Ancak özellikle son 3-4 yıldır milli takımlar seviyesinde artık çok gerilere düştük. Avrupa'da takımlarımızın ismi bile geçmez oldu. Daha ilk turlarda eleniyoruz. Bir kulüp düşünün ki başkanı "Ben maçların sahada kazanıldığını zannederdim. Yanılmışım. Maçlar saha dışında kazanılıyormuş. Bunu öğrendim ve artık buna göre hareket edeceğim" diye net birşekilde tavrını belli ediyor. Bunu da her fırsatta kanıtlıyor. Ancak ne yazık ki ne özerk Futbol Federasyonu ne de hükümete bağlı bakanlık bunu soruşturmuyor. Daha 2 yıl önce Aziz Yıldırım vasıtasıyla para aldığını ve bunu rakip takıma teşvik amacıyla götürdüğünü ve teslim ettiğini söyleyen kişi "meczup" olarak ilan edilip gündemden siliniyor. Medya olayı hasır altı ediyor. Demek ki Türk futbolu sürekli olarak şike düzeni içinde yürüyor. Güçlü ve parası olan kazanıyor. Bir ülkenin Başbakanı aynı takımı tutuyor, Genel Kurmay Başkanı aynı takımı tutuyor, Futbol Federasyonu Başkanının eşi ve çocukları alenen "biz ailecek koyu F.Bahçeliyiz" diyebiliyor.

Eee hal böyle olunca G.Saraylıların ya da diğer takım taraftarlarının tepkisi de ister istemez haklı görünüyor. Ben Sayın Başbakanımıza ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanımıza sesleniyorum. Türk sporu bir kaosa ve savaşa gidiyor. Lütfen uyarılarımızı ciddiye alın!.. Türk sporunun barış ve kardeşliğe ihtiyacı varken kavga ortamına fırsat tanımayın. Kavga ortamına neden olacak yetkilileri "özerkliğin" dışına çıkmadan uyarın lütfen. "Başarı, her ne şekilde olursa olsun kazanılmalıdır" mantığına sahip olan başkanları ve yöneticileri Türk sporundan uzak tutun lütfen. Yoksa giderek yakınlaşan ve her an patlaması muhtemel olaylarda sizlerin de payı olacaktır.

Cumhuriyet Bayramı törenlerinde Beşiktaş'ın Çarşı grubu "Fenerbahçe Cumhuriyeti"ni protesto eden pankartla Bağdat Caddesinde yürüdü diye taşlandılar. Olaylar çıktı. Oysa hiçbir güç Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerinde değildir. Belli ki "F.Bahçe Cumhuriyeti" çok benimsenmiş ve protesto edilirken bile bu kavramın koruma güdüsüyle hareket ediliyor. Bunlar çok ama çok tehlikeli yaklaşımlar... Ne yazık ki ne basın, ne de yerel ve ulusal yönetimler buna ses çıkarmıyorlar.

2 hafta sonra Beşiktaş-F.Bahçe derbisi oynanacak. Beşiktaş taraftarları henüz kendi takımları cezalandırılmadığı için olaylara temkinli yaklaşıp ses çıkarmıyorlar. Ancak ses çıkaran Çarşı grubunun ne hale geldiğini Kadıköy'de gördük. Ben bu gerilimle o maçta çıkacak olayların ne boyutlara varacağını tahmin edemiyorum. F.Bahçe-G.Saray derbisi sonrası F.Bahçe'yi "gerçekten cezalandıracak" bir uygulama yapamayan bu aciz Futbol Federasyonu, Beşiktaş-F.Bahçe derbisi sonrası eğer olaylar çıkar ve bu olayları Beşiktaş'a ağır bir şekilde ödettirirse artık Türk futbolunda çıkacak hiçbir olayın önüne geçilemez.

Bizden uyarması!...

NOT: Hürriyet Gazetesi Spor Servisi Müdürlüğü'ne getirilmesi gündemde olan Ercan Saatçi ile ünlü müzisyen Metin Özülkü'nün F.Bahçe TV'de yaptığı sohbet sırasında G.Saray aleyhine ettikleri küfürleri gösteren videoyu bir araştırın. Maalesef F.Bahçe TV'nin ve medyamızın kimlerin ellerinde olduğu, yaklaşım tarzları ve ahlakları artık su götürmez bir gerçek konumunda...

 
Toplam blog
: 74
: 2756
Kayıt tarihi
: 09.04.07
 
 

On yıldan fazla süredir reklam ve halkla ilişkiler sektörü ile internet ortamında medya sektöründe h..