Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Türk futbolu F.Bahçe ve Aziz Yıldırım'a teslim

Türk futbolu F.Bahçe ve Aziz Yıldırım'a teslim
 

Türk futbolu hep olaylarıyla hatırlanan F.Bahçe-G.Saray maçlarının gölgesinde giderek dibe sürükleniyor. Her maç olaylar, her maç yaralanan insanlar, fanatik taraftarlarca yapılan ana avrat küfürler, Futbol Federasyonu ve hakemlerin basiretsizlikleri, Ceza Kurulu üyelerinin skandal bir şekilde ellerinde bira şişeleriyle karar verirken çekilmiş görüntüleri ve daha niceleri...

Herşeyden önce bu düşmanlığın son yıllarda zirve yapmasının nedenlerini bir psikiyatr grubu tarafından ciddi şekilde incelenmesi, irdelenmesi ve bu konuda hükümet ve Futbol Federasyonuna bir rapor halinde sunulması gerektiği düşüncesindeyim. Ben kendi düşüncelerime göre bu düşmanlığın artış nedenlerini sıralamaya çalışacağım.

1- Ezeli rekabette F.Bahçe'nin G.Saray'a olan üstünlüğü G.Saraylıları çileden çıkartıyor. G.Saraylı futbolcular F.Bahçe'nin stadına gittiklerinde her ne kadar kabul etmeseler de psikolojik olarak maça yenik başlıyor ve öyle götürüyor. Bu da saha içinde G.Saraylı futbolcuları agresif hale getiriyor. Agresif hale gelen bir takım sinirlerine yenik düşerek oyun disiplininden kopuyor ve ne yaptığını bilmez bir halde 90 dakikayı bitiriyor.

2- G.Saray'ın Avrupa'da sahip olduğu başarılar ve UEFA ile Süper Kupaları, yurtiçinde başarıya doymuş ancak yurtdışında herhangi bir başarı kazanamamış F.Bahçeli taraftarları ve yöneticileri baskı altında bırakıyor. Bu baskıyı kaldıramayanlar saha içinde rakiplerini yeniden yenebilmek ve baskıyı baskı ile kontrol edebilmek adına spor ahlakına yakışmayacak birşekilde rakiplerini "ağırlıyor!.."

3- F.Bahçe Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım elbette kendi kulübünün başarısı için çalışmalarını yapacak bir başkandır. Ancak Atatürk'ün ifadesiyle "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" mantığına çok ters şekilde hareket ediyor. Bunu da kendi ifadelerinden anlıyorsunuz. "Ben şampiyonlukların saha içinde kazanıldığını sanırdım. Yanılmışım. Meğer saha dışında kazanılıyormuş, bunu öğrendim. Ben de bundan sonra ona göre hareket edeceğim." Aziz Yıldırım'ın bu söyleminin ardından geçen seneki olaylı F.Bahçe-G.Saray derbisi sonrası F.Bahçe'ye verilen ceza ile yine olaylı G.Saray-F.Bahçe maçı sonrası G.Saray'a verilen cezalar arasında büyük uçurum meydana geldi. Bu durum ister istemez Federasyon Aziz Yıldırım'ın gölgesinde hareket ediyor. Aziz Yıldırım korkusuyla F.Bahçe'ye ceza verilemiyor şeklinde oluşan bir düşünceye neden oluyor.

4- Aziz Yıldırım gerçekten özünde beyefendi bir insan. Ancak Kulüp Başkanı sıfatıyla hareket ettiğinde agresif, sinirini kontrol edemeyen, basının eleştirilerini kabullenemeyen, bu yüzden de onlara karşı tavır alan bir yapıya sahip bürünüyor. Hem maddi hem de manevi yönden geniş çevreye sahip olması, yaptırım gücünün fazla olacak şekilde bir çevreye sahip olması nedeniyle ister istemez tarafsız bir yönetici grubu tarafından yönetilmesi gereken Türk futbolu üzerinde adeta bir kabus gibi dolaşıyor. Aziz Yıldırım korkusu Federasyonu, Merkez Hakem Komitesini ve Hukuk Kurulu'nu büyük baskı altında tutuyor. Hatta öyle ki spor medyasının önemli gazetelerinin başına F.Bahçeliliği ile bilinen insanları getirme gücüne bile sahip. Hal böyle olunca "Türk futbolunu bağımsız mı?" sorusu ve şüphesi ister istemez gündeme geliyor. Öyle ki Başbakanımızın bile F.Bahçeli olması sadece G.Saraylılar arasında değil birçok takım taraftarı arasında rahatsızlık yaratıyor. Zaten bu yüzden de Türkiye'de en sevilmeyen takımı F.Bahçe olarak göze batıyor. F.Bahçeli taraftarlar bu çekememezliği yakaladıkları başarının fazlalığına bağlasalar da görünen durumun hiç de öyle olmadığı yönünde...

5- F.Bahçe'nin içeride veya deplasmanda oynadığı maçlarda rakip kim olursa olsun hakemler dengeli bir yönetim gösteremiyorlar. Saha içinde yapılan hareketlere hakemlerin ceza yaklaşımı bir hayli farklı. G.Saray, Beşiktaş ya da Trabzonspor gibi diğer büyük takımların oyuncularına yaptıkları kural dışı hareketler nedeniyle çok doğru bir şekilde sarı ya da kırmızı kartlar çıkartılabiliyorken, aynı durum F.Bahçe'nin oyuncularına uygulanamıyor. Bu durum diğer büyükler olduğu gibi tüm Anadolu takımlarını da rahatsız ediyor.

6- Rekabet olmadan futbolun tadı olmuyor. Ancak rekabet fanatizmi yanında getirmemeli. Bu çok tehlikeli bir durum. En fanatik taraftar grubu olarak bilinen Beşiktaş'ın Çarşı grubu bile Türkiye'nin en sempati duyulan grubu halinde. Zira kendi takımları lehinde bile bir yanlış karar verildiğinde buna tepki verebiliyorlar. Oysa F.Bahçe taraftarları özellikle G.Saray maçlarında stadlarına organize bir şekilde aleyhte ne yapabiliriz düşüncesine fiiliyata geçirebilecek şekilde geliyorlar. Üstelik bu durum F.Bahçe yönetimince de destekleniyor. Aynı durum deplasmana gidildiğinde F.Bahçe takımı oyuncuları veya taraftarlarına yapıldığında Aziz Yıldırım o stadı terk ediyor. Kendine yapılmasını istemediğin birşeyi başkasına yapmayacaksın...

7- Spor medyasının büyük çoğunluğu F.Bahçeli idareciler tarafından yönetiliyor. Bu da bağımsız olması gereken spor basınını yanlı bir duruma sokuyor. Öyle ki F.Bahçe'nin maçlarında yaşanan birçok olumsuz durum basında sadece birkaç satırla geçiştirilirken diğer takımların ceza alması için aynı medya organları adeta felaket tellallığı yapıyor. Bu durum F.Bahçe hariç tüm takım taraftarları ve yönetimlerinde rahatsızlık verecek seviyeye ulaştı. Basının yönlendirmesi sonucu cezalar artıyor veya eksiliyor. Hukuk böyle işlememeli... Üstelik bu durum F.Bahçe'ye gönül verenler dışındaki diğer taraftarları spor basınına karşı tavır almaya zorluyor. Hem bu hem de yalan haberler nedeniyle birçok spor gazetesi tirajyarının çok çok altına düştü. Hürriyet gazetesi de F.Bahçeliliği ile bilinen Ercan Saatçi'nin Spor Müdürü olması sonrası aynı yolda yürümeye başladı.

8- F.Bahçe Cumhuriyeti denilen bir kavram var. Bu kavram F.Bahçeliler tarafından sıkça kullanılıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde ya da üzerinde bir Cumhuriyet kavramının gündeme getirilmesi ve bundan gurur duyulacak şekilde söz edilmesi F.Bahçe taraftarları hariç tüm sporseverleri rahatsızlığa itiyor. F.Bahçeli taraftarlar birinci sınıf, diğerleri ikinci sınıf yurttaşmış gibi bir hava oluşturuluyor.

9- Türk futbolunun diğer büyük takımları olan Beşiktaş ve G.Saray'ın arasında oynanan maçlarda olayların yok denecek kadar az yaşanması, maç içinde hakemlerin daha dengeli kararlar vererek maçları yönetmesi yukarıda yazmış olduğum düşünceleri adeta doğrular gibi görünüyor.

10- Türk futbolunda özellikle de milli takımlar seviyesinde son dönemlerde yaşanan büyük düşüşe futbolumuzun içinde bulunduğu bu kaotik durum neden oluyor bence. Türk futbolunun üzerinde dokunulmaz bir takım ve o takımın dokunulmaz özelliklerde bulunan başkanı ile medyasının ortaya çıkardığı bir hükümdarlık durumu diğer takımların durumunu ve ligdeki güç dengesini olumsuz yönde etkiliyor.

11- Bir takımın başkanı düşünün ki çok istediği bir futbolcu "Ben F.Bahçe'ye ne kadar para verirlerse versinler gitmem" derken, bu durumu onur meselesi yapıyor ve hak ettiği paradan çok daha fazlasını hem kulübüne hem de oyuncuya vererek ve üstelik de kendi arabasıyla giderek o oyuncuyu alıp F.Bahçe'ye getiriyor. Basın ise bu konuya farklı bir yaklaşım sergileyerek "Vay beee. Başkan dediğin böyle olur. Nasıl aldı getirdi ama o oyuncuyu?" diyebiliyor. Oysa F.Bahçe gibi çok büyük bir kulübün Başkanı, ülkenin üçüncü adamı durumundayken böyle bir uygulama ile aslında hem kendisinin hem de kulübünün kalitesini yerlerde süründürdüğünün farkında bile değil. Bu uygulama medyada ise yine F.Bahçelilikten kaynaklanan nedenlerle görülmezden geliniyor.

12- En kötüsü ise daha 2 yıl önce yaşanan bir olay. Geçmiş dönemlerde bir lig maçı öncesi F.Bahçe Kulübü Başkanı ile görüştüğünü ve onun belirlediği bir kişiden aldığı parayı bir başka takımın futbolcularına dağıtmak üzere otele götürdüğünü açıkça söyleyen bir aracı gündemden bir anda yok oluyor. Oysa bu durum İtalya gibi bir ülkede Juventus gibi bir takımın bile küme düşürülmesi için yeterli bir neden oluyor. G.Saray ve Beşiktaş gibi takımların da bu söylemlerden paylarını aldığını hepimiz biliyoruz ancak en azından bu resmi olarak kanıtlanamamış bir durum. 2 yıl önce yaşanan ise bizzat kendisi tarafından yapıldığını söyleyen bir kişinin "deli" muamelesi görmesi sonucu gündemden düşürülmesi olayı... Olay alenen bir şike olayı ve hem Futbol Federasyonu hem de devletin hukuk organları bu olayı araştırma yoluna bile gitmedi. Olay apar topar kapatıldı. Bu durum Aziz Yıldırım'ın söylemlerini doğruluyor.

13- Netice olarak Türk futbolu üzerinde büyük bir oyun oynanıyor. Bu oyunun adı Aziz Yıldırım başkanlığında bir F.Bahçe olayı... Kabul etseniz de etmeseniz de bu yaşananlar Türk futbolunu içinden çıkılmaz bir noktaya ve başarısızlığa götürüyor. Ligde güç dengesi düştüğü andan itibaren Avrupa'da başarı hem milli takımlar hem de kulüpler seviyesinde başarısız oluruz. Zaten F.Bahçe'nin Avrupa'daki başarı grafiğinin üst noktalara ulaşamaması da bu nedenle oluyor.

Peki bu kaotik durum nasıl çözülecek?

Bunun tek bir yolu var. Öncelikle F.Bahçe'nin mutlaka bir Avrupa Kupası kaldırması gerekiyor. Ve bu başarı sonrası da Aziz Yıldırım'ın taraftarın kendisinden en büyük beklentisini karşıladığı düşüncesiyle Türk futbolundan elini eteğini çekmesi... Yoksa bu düşmanlık daha çok ama çok büyüyecek ve nice canlara yol açacak gibi bir hava esiyor ortalıklarda...

 
Toplam blog
: 74
: 2756
Kayıt tarihi
: 09.04.07
 
 

On yıldan fazla süredir reklam ve halkla ilişkiler sektörü ile internet ortamında medya sektöründe h..