Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Hüzünde eskiyen gece aşkımız kaç karat

Hüzünde eskiyen  gece aşkımız kaç karat
 

Elmas Kara Kıtanın Kara yazgısının sembolü olmuş halde.


Devrimlerim büyüdü

Evrim’leştim belki de.

Kelepçeler raflara kaldırıldı

Sehpalarımızdaki kalın urganlar yerine

Kırmızı güller bırakıldı.

Tanrı konuştu, aldıktan sonra

son canını

’susmayın’ dedi

‘vakit aşk vaktidir! ‘

Gördüm bu dem

Tanrı’dan kaçan vakitsizliğini

ağlamadım,

Sevdim bir meleğe

benzeyen düşlerini.

susamadım,

Konuştum Tanrı’yla eş

o kelam dedi

ben şiir…

Dünya döndüğünden beri ben vardım, yaşamın, gezegenlerin varoluşun özüne yayılmış bir öz su gibi varlığın damarlarında dolaştım durdum. Ay güneşe boyun eğdiyse benim içindi, dünya yakalandığında güneşe orada ben vardım. Bir bahar mevsimi kızgın kokularını saçtığında çiçekler, tokuşan boynuzlar benden dolayı çarpışıyordu. Ben Aşkım, evrenin, varoluşun özü, varlığın tutkusu, ölüm karşısında yaşamın umuduyum.

Ama bana bile boyun eğdirdiler geçmişte karşılık beklemeksizin verdiğim armağanlarımı şimdilerde sizlere satıyorlar.

Uygarlık başladığında ben vardım, insanlık kadar eski, onun kadar kıyıcı, onun kadar zalim ve onun kadar kurnazım. Satılacak ne varsa ben satarım nerede bir kazanç, bir çıkar varsa ben oradayım. Piyasalar kurdum paralar değiş tokuş ettim ve sonunda ruhunuzu ele geçirdim. Sizler ey insanoğlu bu kadar doyumsuz, bu kadar sersem olmasaydınız ben sizi asla kurnaz tuzaklarıma düşüremezdim. Ben kapitalizm dediğiniz para ve çıkar tutkusu, doymak bilmez hırsınızım.

Sevgililer gününüz kutlu, piyasanın kazancı bol olsun.

Aşk bu başka bir şeye benzemez, insanoğlunun varolduğu belki henüz Adem toprakla çamur arasındayken, bir suyun içinde ilkel bir tek hücreyken bile o vardı. Benim için aşk dendi mi akan sular durur hemen selama dururum, saygıyla önümü iliklerim. Ama bugünlerde aşk pazarında aşk alınıp aşk satılıyor. Sevgiliniz size sevginizin ölçüsü ne diye soruyor beni kaç karatlık seviyorsun, benim için kaç gülün narin boynunu vurdun, bir kısa an için bir hayatı soldurdun diye soruyor.

Televizyonlarda bir reklam dönüyor bugünlerde. Sevimli güzel kadınlar eşlerinin, sevgililerinin ardından onunla ilgili güzel şeyler söyledikten sonra “nasıl olur da şu kadarcık bir şeyi unutursun” diyerek serzenişte bulunuyor. Pırlanta reklâmı aşkın ölçülebilir bir değer oluşunun, sevginizin ölçüsünün sevgilinize aldığınız pırlanta olduğunu söyleyerek sizi buna yöneltiyor.

Aslında iktisadi bir kural olduğu gibi tüketim sosyolojisinde de çokça yazılmış bir olgudur bu. Kıt ve ender olan şeyler değerlidir, tüketim açısından aşağı sınıflar yüksek sınıflara erişmeye, onların sahip olduklarına sahip olmaya çabalarlar.

Pırlanta da hem kıttır daha doğrusu kıtlaştırılmıştır, hem de zenginliğin, ihtişamın sembolüdür ve bu yüzden de elmasa sahip olmak, o ince ve zarif parmakları süslediğinde onu takan parmağa değer kazandıran bir üründür. Sevgilinize pırlanta vermek, mücevher almak ona çok değer verdiğiniz anlamına gelir.

GÜÇ, GÖRKEM VE EVRİM

Gerçi günümüzün tüketim demokrasisi gereği pırlanta artık öyle ulaşılması zor bir meta olmaktan çıkıp, kolay ulaşılabilir bir meta oldu ama yine de zenginlik, görkem ve değerin ölçüsü olmaya devam ediyor.

Bu nedenle mücevher tutkusu aşkın tunç yasası ile birleşir.

Kimi sosyo biyologlara göre evrim aşk tercihlerimizin de nedeni. Erkekler, genellikle yönelecekleri kadında daha çok sağlık ve gençlik ararlar. Kadınlar da daha çok maddi güce sahip ve iddiacı, kendine güvenen erkekleri yeğlerler. Buna göre erkekler tarih boyunca hep güzel kadın peşinde koşmuşlardır. Çünkü güzellik sağlığın ve sağlıklı bir çocuğun güvencesidir adeta ve güzel bir kadından güzel de bir ürün çıkacaktır. Kadın içinse güçlü olan erkek tercih nedenidir. Güçlü bir erkek güçlü de bir döl verecek, böylece evrimsel açıdan adaptasyon şansı, hayatta kalabilmek için uyarlanabilme kapasitesi yüksek bireyler ile neslin devamı mümkün olacaktır. Richard Dawkins bencil gen teorisinde aşkı genler ekseninde açıklıyor.

“Cinsel dürtülerimiz, genlerimizi, karşı cinsten birinde varolduğu düşünülen iyi genlerle karıştırıp bir sonraki kuşağa yansıtmağa sevkeder bizi: Karşı cinsten yöneldiğimiz kimseler tarafında seçilmemize yardım eden nitelikleri bizlere kazandıran ( yakışıklılığa ve zeki olmamıza vb yolaçan ) genler bu açıdan faydalıdırlar. Öyleyse genlerin, çocuklarımızda bu niteliklerin kazanılmasına yolaçacak mutasyonlar (değişmeler ) de yararlı değişmelerdir.

Karşı cinse yöneldiğimizde, aynı amacı güden hemcinslerimizle bir yarışa girmiş oluruz. Burada, kendini, beğendiği dişiye beğendirmeye çabalayan erkek ile beğenilmeyi beceren ve beğenilmekten sonra da erkeğin açılımlarına olumlu ya da olumsuz tepki gösteren dişinin davranışları doğal olarak farklıdır.

Teorik olarak, erkekler konusunda, genlerini elden geldiğince fazla kadın aracılığıyla bir sonraki kuşağa aktarmağa çalışmaya yol açacak dürtülerin yararlı olacağı düşünülebilir. Buna karşılık, kadın açısından da gebelik ve doğum daha uzun süreli yüklenmelere yol açtığından en iyi genli erkekten çocuk edinmek dürtüsünün yararlı olacağı varsayılabilir.”

Evrimcilerin bazıları teoride oluşacak kimi çatlakları gidermek için günümüzde gücün değişiklik geçirerek, ekonomik güç anlamına geldiğini, maddi güce sahip olanların en güzel kadınlara sahip olduğunu söylüyorlar.

Aşkın temelinde insan yavrusunun uzun bakımı olduğu düşüncesinden yola çıkılarak, kadınların maddi anlamda güçlü erkekle uzun bakım süresince kendine ve çocuğuna rahat bir yaşam sağlayacak bir erkeği seçtiği, iddianın temel dayanağı.

İşte Mücevher tutkusunu bu eksende de okumak mümkün. Kısacası neresinden bakarsak bakalım günümüzün maddeci toplumu da, geçmişin geleneksel toplumu da erkeği kadını elde etmek için bir takım rüşvetler vermekle yükümlü kılmış, bu sevginin bir ölçütü sayılmış.

TUTKUNUN TİCARETİ

Aşk Sosyologu Feyza Akyol, “Aşk kendi varoluşun da zahmete değecek bir şeyler bulmak imkânsızlaştığında duyulan depresif bir yükten doğar. Aşka yatkın olmak bilinçli bir âşık olma arzusu değildir, tam olarak varoluşunu zenginleştirme arzusu da değildir. Ama varolamama, önemli bir değere sahip olamama ve bundan dolayı duyulan utancın ardından gelen bir durumdur. Âşık olduğumuz kişi sayesinde gündelik hayatımızı kökünden değiştirebiliriz" Diyor ve ekliyor “Daha çok Eros'a gönderme yapan tutkulu aşk kişinin bir başkası için tüm varlığını ortaya koymasıdır. Ona karşı duyduğu sınırsız arzu ve isteğin bütünüdür. Âşık olan kişi keşfettiği sevgiliyi etrafındaki her şeyden ayrıcalıklı tutar ve onu tüm değerlerine tercih eder. Bu tercih onunla bir birlik oluşturma, kalbini, ruhunu, bedenini ona verme düşüncesine kadar gider. Evlilikle sonuçlanması da gerekmez. Bazen engel olamayacağınız bir duygudur. Sizin önünüze geçer. Tutkulu bir aşkın temel özellikleri sonsuza dek birleşme arzusu, gündelik alışkanlıkların sıradan olayların ötesinde ortak bir yaşam isteği sürekli fiziksel ve düşünsel yakınlık isteği olarak sayılabilir. Bu duygu aynı zamanda eşsizliğin keşfi ve sürekli arzulanmasıdır."

İşte erkeklerin sevgili için her şeyi yapma, onu elde tutmak için ya da elde edebilmek için ona tabi olma çabası günümüzün aşk piyasasının da temelini oluşturuyor. Zavallı Aziz Valentine atfedilen Sevgililer Günü boyunca bir koşturmadır sürüyor, sevgilinin en çok hoşuna gidecek, onu en memnun edecek bir hediye için kredi kartlarıyla borçlanılıyor, ya da nice fedakârlıklara gidiliyor. Hediyeler de çeşitli çeşitli elbette. Mücevher ya da çiçekten tutun parfüme, en seksi, en iç gıcıklayıcı iç çamaşırına (belki de değerli bir hediyenin ödülü olarak sevgili ile yaşanacak en mutlu sevişme dakikaları için baştan çıkarıcı kokular, baştan çıkarıcı giyisiler tercih ediliyor kadınlarca) varana kadar hatta kondoma kadar her şey hediye sınıfı içinde, bu güne/geceye özel.

Sevgilinizin size olan tutkulu bağlığı yeterli değil artık, aşkın kendisi tek başına bir ödül, bir armağan olmaktan çıkmış durumda. Artık aşkın da fiyatı ya da karat cinsinden bir bedeli var. Ödersiniz bedeli aşka sahip olursunuz.

Lakin hiçbir şey masum değildir. Mücevher tutkusu Kara Kıtanın kara çocuklarının kanı bahasına o parmaklara ulaşıyor. Sierra Leone Afrika kıtasının batı kıyısında yer alıyor. Kişi Başı Geliri 568 $. Dünya sıralamasında 219 ülke içinde 215. sırada yer alıyor. Yoksul bir ülke, öyle ki Sierra Leone takımı katıldığı uluslararası müsbakadan dönüş paraları olmadığından dönememişler.Bunca yoksul insanların yaşadığı Sierra Leone'de elmas çıkıyor. Elmas Tekelleri bu elması satın alıyor ve dünyaya pazarlıyor. Ancak bu elması devletten değil elmas madenlerini işleten RUF (Revolutionary United Front/Birleşik Devrimci Cephe) militanlarından alıyor. Sierra Leone’de 7 yıldır süren iç savaşın nedeni bir elmas şirketine bağlanıyor. Uluslararası insan hakları örgütü söz konusu iç savaşın “elmas elde etmek için her şeyi yapmaya hazır olan savaş ağaları, gangsterler, devlet yetkilileri ve uluslararası madencilik şirketleri” tarafından başlatıldığını vurguluyorlar.

Kısacası o “küçük şey” uğruna bir sürü insan madenlerde boğaz tokluğuna ömür tüketiyor ve yüzlerce insan silah tüccarları ve elmas tekellerinden oluşan kanlı tacirler, savaş ağaları uğruna ölüyor.

Şimdi söyleyin bakalım aşkınızın kaç karat olmasını istiyorsunuz?

 
Toplam blog
: 44
: 809
Kayıt tarihi
: 06.06.07
 
 

Sosyoloji ile ilgili olarak Birikim, Üç Ekoloji, Birgün Gazatesinde çeşitli yazılarım çıktı. Ayrı..