Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '07

 
Kategori
Tarih
 

I.Dünya savaşından bir hikaye

I.Dünya savaşından bir hikaye
 

1. Dünya savaşında, kafkas cephesinde Sarıkamış'da tek kurşun atamadan donarak ölen 90 bin Mehmetçik hikayesini biliyorsunuz. Hatta bununla ilgili belgesel dahi yapılmıştı. Peki, 150 bin Mehmetçiğin, Mısır'daki hikayesinden haberiniz var mı?

Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi. Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanlı Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12 Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar. Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi. Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizler'in işine gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine
işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı. Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez İngilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık
göremiyordu. Çünkü gözler yanmıştı...

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan Ingiliz tabip,
garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Tabii ki, yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işi de unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması.

Ermeniler soykırım yapıldı diye dünyayı ayağa kaldırırken, bizlerin kendi tarihinden haberi yok. Bu olayı değil dünyaya yansıtmak, bende birçokları gibi yeni öğreniyorum. İnsanlık nutukları atanların, soykırım mağdurlarının bir yandan başı öne eğik mazlum tavırları, diğer yönden altan kuyu kazmaları, biliyorum ki ben gibi birçok ülke insanını da derinden yaralıyor.

Eğer adalet, insanlık için bir değerse; iki millet için de objektif değerlendirilmesi gerekmez mi? Eğer birinin sesi kısık çıkıyor, nedeni ne olursa olsun, kendi acı gerçeğine projektör tutamıyor, insanlığı aydınlatamıyorsa, bu onu haksız mı yapar?

Kaynak : Google'den "Mısır da esir Osmanlı askerleri" yazıp tıklayın, göreceksiniz.

 
Toplam blog
: 23
: 2153
Kayıt tarihi
: 12.02.07
 
 

Hayatla doğrudan ilgiliyim, hemen hemen her konu ilgimi çeker, ancak mistik, metafizik, tarih ve ..