Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '08

 
Kategori
Deneme
 

İçimizdeki terör

İçimizdeki terör
 

Yaz gecelerinde seyrettiğimiz havai fişikler, bu kez gökyüzüne kan saçtı...


Yaz gecelerinde seyrettiğimiz havai fişekler, bu kez gökyüzüne kan saçtı. Umutlar dağılıp, rengârenk yıldız olup kaydı ruhlar âlemine. Beş liranın cepte kalması uğruna, soğuk ve ayakkabıların delikliğinde yürünen yollarda, asgari ücretlilerin umutları tükendi.

İçimizde yetiştiriyoruz terörü. Nerede o belediyenin, caddeleri lale bahçesine çeviren yetkilileri? Şimdi, ortada bir suç topu, dolanıp duracak kurumdan kuruma. Ve yine unutturulacak kim bilir daha nice ölümlerin beklentisinde.

Ne de çabucak unutuveriyoruz felaketleri. Unutmadık mı, depremleri, yangınları, çukurlara düşen minicik bedenleri, alt yapımızın bozukluğundan uykusunda sele yakalanarak ölen vatandaşlarımızı. Ve unutmadık mı, hazineyi soyup soğana çeviren düzenbazları. Faali cinayete kurban giden ve günümüz medyasında eşine pek rastlamadığımız yürekli kalemlerin parçalanışlarını, unutmadık mı? Yok, mu zannediyorsunuz Türkiye’nin iş hanlarında tehlike saçan ve ölüme davetiye çıkartan, binlerce kaçak işletmeleri? Bitti mi sanıyorsunuz, sigortasız çalıştırılan ve asgari ücretten de aşağıya ücreti kabul etmekten başka çaresi kalmayan kaderine terk edilmiş, sağlıksız yaşayan milyonlarca insanı.

Ve biz hala neleri tartışıyoruz?

Yok, türban, çene altı mı, yok çene üstümü bağlanacak.

Taş taş üstüne kalmadı iş hanının. Ne altı kaldı ne üstü. Türbansa, Anayasa Komisyonu’nda hararetli tartışmaların ardından, altıda, üstüde iyice bağlandı.

Ordu’dan kısa ve öz açıklama ile “ Türk toplumunun bütün katmanlarında, bu konuda askerin düşüncesini bilmeyen yok” sözcüğünden bir katman bireyi olarak ben; “ Atatürk İlke ve İnkılâplarından kimseye taviz vermeyiz” anlamını çıkarttım. Neden mi? Zira Silahlı Kuvvetlerin İç Hizmetleri Tüzüğü’nün 35. maddesinde; “ Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumaktır “ ayrıca, 39. maddesinde ise, “ Cumhuriyete sadakati, vatanını sevmek, iyi ahlaklı olmak ve sonunda sır saklamak her askerin esas vazifesidir.” Diyor da ondan.

Peki ya korunması gereken Cumhuriyetçilik, neymiş?

Cumhuriyet adlı yönetim biçiminin, yönetime egemen kullanılması, devlet iktidarının ve yönetiminin, kişilerin, ailelerin, grupların tekeline bırakılmaması, vatandaşların yönetime etkin bir biçimde katılmasının sağlanmasını amaçlayan anlayışa, Cumhuriyetçilik denilmektedir.

Atatürk Cumhuriyeti nasıl görüyordu?

Atamız, Cumhuriyeti yalnızca hükümdarlık ve veraset yönetim reddi olarak anlamamış, aynı zamanda, demokrasi kavramı ile birlikte düşünmüştür. Yani, demokratik bir Cumhuriyet anlayışını benimsemiştir.

Laf lafı açıyor, Ya Demokrasi nedir?

Halkın iktidarı, yani demokrasinin olması için kanunların herkes için eşit olması, siyasal erke eşitlik içinde dâhil olunması. Demokrasi ile yönetilen rejimlerde “Güven” hâkim olmalı ve insanlar kendilerini huzur ve güven içinde emin hissetmelidirler.

Gelelim demokrasinin Anayasa’daki o değişmez 2. maddesine;

“ Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”

Cumhuriyetçilik ve demokrasiyi kısaca kavradık. Peki, laiklik?

“ Devlet ve Din İşleri’nin birbirinden ayrılması”

Bu konuda bakın Atatürk’ün Dine bakış açısı;

“ Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi, fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmiştir. Aksine olarak, birçok yabancı unsur ( tasvirler ve hurafeler) binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunmaz, tamirde edilmezse, çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hâsıl olacak. Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz sadece. Din işlerini, millet ve devlet işleriyle karşılaştırmamaya çalışıyoruz.”

Demokrasilerde ve Cumhuriyette “ Güven” hâkim olmalı demiştik.

ORDU ; “Askerin düşüncesini bilmeyen yok.”

TÜSİAD; “ Amaç, Türkiye’yi geri götürmek.”

REKTÖRLER; “ Ayrımcılık başlar. Laiklik ilkesini ortadan kaldırma çabasıdır”

Sivil Toplum Örgütleri ve binlerce halk Atasına “ Kurduğun Cumhuriyetin Bekçileriyiz, Laik Cumhuriyeti İlelebet yaşatacağız” diye haykırıyorsa,

Yoksa toplumda “ GÜVEN” duygusunu mu, zedeledik. Seneler önce bu tür olmayan haykırışların bugünkü sebebi sizce nedir?

Güveni tazelemek, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün görev yaptığı makamda oturan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den tutunda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve Cumhuriyet ile demokrasiye sıkı sıkıya bağlı olan herkesin görevi olsa gerek.

Bu toplumun buna şu günlerde çok ihtiyacı var.

Siz ne dersiniz?

Birlik ve beraberlik içinde Sevgiyle kalın.

erterd@msn.com

Şubat/2008/Bursa

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..