Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '18

 
Kategori
Dünya
 

İdlib'deki Gelişmeler, Türkiye, Rusya ve İran Arasındaki "Stratejik Ortaklığı" Test mi Ediyor?

İdlib'deki Gelişmeler, Türkiye, Rusya ve İran Arasındaki  "Stratejik Ortaklığı"  Test mi Ediyor?
 

İdlib'in de, TSK'nın kontrolünde olması, Suriye ve Rusya'nın faydasınadır...


ASLINDA, SURİYE'DE VE İDLİP'TE BULUNANLARIN                                   ( Türkiye, Rusya, İran, ABD GENELDE NE İSTDEDİKLERİ BELLİ AMA , SABAHTAN AKŞAMA TARAF DEĞİŞTİRİRKEN, (zaman , mekan ve  değişen şartlara göre,) BİRLİKTE HAREKET ETMEK İÇİN YAPTIKLARI ANLAŞMALARI DA İHLAL EDİYOR GİBİ GÖRÜNMEKTEDİRLER...  

Bölgedeki aktörlerin birbirlerine karşı olan bu ikircikli tavırları yeni değil ki; daha önce zamanlarda da vardı... 17 Ocak 2016'da, ABD, Cerabjus ve DEAŞ ile ilgili yazdığım bir blogda, "güvenlikli bölge" konusuna değinirken bölgedeki aktörleri kastederek, "kimin eli kimin cebinde belli değil; eller ve cepler birbirine karışmış durumda" diye bir ifade kullanmıştım.

Bana göre, bu durum hala devam ediyor... Üstelik bu eller bir cepten çıkıyor başka bir cebe giriyor... Hangi durumda, cepten cebe dolaşan eller, kendi ceplerine girecek belli değil...

Türkiye, Rusya ve İran, Astana'da şekillendirdikleri "stratejik ortaklık"  ile, ABD'yi dışladılar ve Suriye'deki "askeri ve siyasi" gelişmelerini kontrolünü ele geçirmek istediler...Üst üste "zirveler" yaparak çözüm için çareler bulmaya çalıştılar... Güzel kararlar aldılar ama, iş uygulamaya gelince pek başarılı olamadılar. Suriye'deki askeri ve siyasi hareketlilik azalmadığı gibi giderek de arttı.

Son olarak, Tahran'da toplanan bu "iyi niyetli üçlü", ellerini birbirlerine dolayarak verdikleri fotoğraf, "biz ellerimizi ancak birbirimizin cebine sokarız" demek istediler... Tahran zirvesinden sonra 12 maddelik bir bildiri yayınlandı... Bu maddelerin en önemlisi, bölgedeki "terör örgütleri ile sonuna kadar mücadele edilecek" vurgusunun yapılmış olmasıydı... Aynen, bizim Milli Güvenlik Kurulu Toplantıları sonunda yapılan açıklamalarda "terör örgütleri ile sonuna kadar mücadele vurgusu" yapıldığı gibi...Yani, Suriye'deki bu durum, daha uzun süre devam edecektir; Türkiye'deki PKK'nın bitmediği gibi... 

Son olarak, Rusya'nın, Tahran Zirvesi'nden önce başlattığı -belki zirve sırasında- ve sonrasında da devam ettirdiği İdlib'e yaptığı hava harekatı ve Suriye'nin topçu desteğinden, Türkiye ve İran'ın haberi var mıydı, acaba?...Yani Rusya, Erdoğan ve Ruhani ile birleştirdiği elini çekip Esad'ın cebine onlardan habersiz mi soktu?

*

İDLİB'in TÜRKİYE VE RUSYA İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR?

İdlib, aynen Cerablus, Azez ve Afrin gibi sınırlarımıza bitişik ve öncelikle "sınır güvenliğimiz" için önemli bir bölgedir...Fırat Kalkanı Operasyonu'un yapılması tek nedeni de buydu...TSK ve Özgür Sürüye Ordusu birlikteliği ile gerçekleşen harekat ile, bu üç bölge terörden arındırılmış ve kontrol altına alınmıştır...

Hatay sınırına bitişik İdlip ise, yalnızca, TSK ve ÖSO'nun kontrolünde olmayıp, Astana kararlarına göre, Türkiye, Rusya ve İran'ın; daha doğrusu, bu üçlünün "stratejik ortaklığının" kontrolündedir. Şu anda İdlip'de, Astana Zirvesi kararlarına göre oluşturulmuş Türkiye'nin "12, Rusya'nın 10 ve İran'ın da 7 Gözleme ya da Gözlem Noktası bulunmaktadır(1).

Rusya'nın, Suriye rejiminin topçu desteği ile bölgedeki amaç ve adları farklı terör gruplarına karşı, başlattığı hava harekatı, ilk anda Rusya'nın, Astana Zirvesi kararlarını ihlal ediyor gibi algılanmış olsa da, bu harekat, 12 maddelik "Tahran Bildirisi"nin, yukarıda da belirttiğim, "terör örgütleri ile sonuna mücadele edileceği" yönündeki kararına uygundur...

Rusya'nın bu harekatı, eğer titiz bir şekilde icra edilir ve terör örgütleri haricindeki insanalara zarar vermezse, bu hem Türkiye'nin hem de Rusya'nın işine gelir.. Bu durum, hem Türkiye'nin "sınır güvenliği" hassasiyetini korur hem de 3.5 milyon kişilik bir "göç dalgasını" önler...

Rusya, Türkiye'nin,  muhalifleri  silahlarından arındırarak normale dönmelerini sağlamaya yönelik uğraşısını bildiği için yapılan hava harekatının onlara zarar vermeyeceği söylemiştir.

Rusya'nın  terör örgütlerine yönelik bu harekatı ile, Lazkiye'deki Tartus Deniz Üssü ile Hmeymim Hava Üssü'nün güvenliğini sağlamayı amaçlamıştır.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Almanya mevkidaşı Heike Maas ile yaptıkları ortak açıklamada, "Rusya'nın İdlib'e yaptığı saldırının hedefinin İdlib'i ele geçirmek olmadığını" söylediler...Sanırım bu ortak açıklama da, Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemeyen Suriye'yi de memnun etmiştir...

Ayrıca, yine sanırım ki, Türkiye, Rusya'ya sipariş edilen ve teslim zamanı yaklaşan S-400 füzelerinin hatırına, Rusya ile arasında -Suriye ve İdlib üzerinden- istenmeyen bir krize neden olmak istememektedir.

*

S O N U Ç...

TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN BİRLİKTELİĞİ İLE OLUŞAN "STRATEJİK ORTAKLIK" TEMİZE ÇIKMIŞTIR...

Yani, Rusya'nın, İdlib'de terör guruplarına yönelik hava harekatı, Türkiye, Rusya ve İran birlikteliği ile oluşan "stratejik ortaklık" zedelenmemiştir.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ateşkes" teklifi üzerine(İdlib'de) bütün taraflara "silahları bırakma" çağrısında bulunduklarını söyledi... Putin, "bizim önceliğimiz, Suriye'yi teröristlerden temizlemektir. Sivilleri korumak bahanesiyle teröristleri korumak ve Suriye Hükümeti'ne zarar vermek kabul edilemez" dedi. Putin, ayrıca, Suriye'de "kimyasal silah" saldırısı provokasyonu yapılması hususunda ellerinde net ve açık kayıtlar bulunduğunu iddia etti(2).

İdlib, sadece Suriye'nin siyasi geleceği için değil; Türkiye'nin de "sınır güvenliği" için hayati önemdedir..."Sadece İdlib krizi değil; tüm Suriye'nin güvenliği ve bütünlüğü de Türkiye'yi  doğrudan ilgilendirmektedir..."Bu noktada artık bizler, Arap Baharı'nın CIA tarafından körüklenmiş rüzgarı Suriye'yi vurmadan önce yaptığımız gibi, Esad rejiminin Suriye'de anayasa reformunu ve seçimleri yapmasını amaçlayan çalışmalarına katkıda bulunmalıyız"(3).

Bölgede, "askeri çözümün" sonuç vermediği, denemelerle görüldü. Bu nedenle bundan böyle "siyasi çözüm" ağırlık verilmelidir...  Suriye'nin "toprak bütünlüğünün korunması, bölgedeki terör unsurlarının etkisiz hale getirilmesi ve oldubittilere izin verilmemesi gerekiyor. Bunların gerçekleşmesi, Suriye'nin "toprak bütünlüğünü" sağladığı gibi, Türkiye'nin de "sınır güvenliğinin" garantisi olur...

ABD'den hiç söz etmedim... Yalnızca, Türkiye, Rusya ve İran arasında oluşan birlikteliğinin, Astana Zirvesi'den bu yana ABD'yi dışladığından söz ettim...ABD, Suriye'de barışa yönelik hiçbir girişimde bulunmadı; tam aksine bölgedeki terör gruplarına sürekli olarak "harp, silah, araç ve gereç" yardımı yaparak onları kullandı...

Bana göre, ABD'nin bölgedeki etkinliği kalmadı...Bu nedenle, pılını pırtısını toplayarak bölgeyi terk edip ülkesine dönmeli, Fırat'n doğusu ve batısı ile uğraşacağına kendi ülkesinin sorunları ile ilgilenmelidir...

 

cdenizkent

  • --------------------- :
  • (1) BBC / NEWS / TÜRKÇE, 4 Eylül 2018
  • (2) Sabah Gazetesi, "Erdoğan'dan İdlib İçin Tarihi Çağrı", 8 Eylül 2018
  • (3) Mehmet Barlas, "Esad savaşı kazandı ama barışı kazanamadı", 4 Eylül 2018

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..