Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '09

 
Kategori
Futbol
 

İkisinden de bir cacık olmaz…

İkisinden de bir cacık olmaz…
 

Galatasaray - Fenerbahçe karşılaşmasının başlamasına saatlere kala...


Başlığa bakarak başka bir takım taraftarı olduğum zannına kapılanlar olabilir diye en başından belirtmeliyim ki Galatasaraylıyım.

***

Neden böyle bir başlığa gereksinim duyduğumu yazının kimi yerlerinde zaten ifade edeceğim, ondan önce bu tür maçlar evvelinden yapılan bazı tür konuşmalardan hazzetmediğimi de bilhassa zabıtlara geçirmek lüzumu duyuyorum.

Maçtan evvel konuşmak” kısmını da biraz açmam gerekecek. Elbette ki futbol otoritelerinin ve ilgili/bilgili taraftarların konuşmalarını kastetmiyorum. Teknik bilgiye dayanan, analitik bakışlar eşliğinde tertip edilen ve yapıcı mahiyette olmasına bilhassa dikkat edilen yorumları elbette her futbolsever gibi ben de dinliyorum, değerlendiriyorum.

Zira bu tip bilgi ve yorumlar maça değin kafanızda bir şablon ya da görüş yerleşmesine müsaade edecek, bu sayede bilmedikleriniz yahut duymadıklarınız hakkında mufassal malumata muttali olarak maçı seyir edeceksiniz.

Benim sevmediğim, hazzetmediğim, çok zaman futbol dışı bulduğum kimi yorumlar farklı. Onlardan da kısacık örnekler vereyim de daha iyi yerleşsin.

Spor gazetesi adı altında satılan; günlük gazetelerin fiyatıyla mukayese edildiğinde hayli pahalı olan malum gazetelerde, spor yorumcusu/spor yazarı kimliğinden ziyade “taraftar” gömlekli zat-ı muhteremlerin çoğunlukta olduğu bir yazar topluluğu mevcut. Her ne hikmetse her derbi öncesinde bu tip spor adamlarının(!) skor tahminleri, maç evveli yorumları çarşaf çarşaf yayınlanır. Koskocaman resimler eşliğinde elbette.

Adı üstünde derbi, onu da geçtim bir futbol karşılaşması. İddaa yorumcularının işi skor tahmininde bulunmak olabilir de bunu artık papazın yediği pilava çevirmek de abes oluyor artık. O skor tahminlerini zaten hepimiz yapabiliyoruz, siz bize analizler yapın, istatistiklerden derlemeler verin, mantıksal açılımlar yapın.

Kaldı ki bir maçtan evvel "sonuca dair tahminde" bulunmak ile "gönülden geçen skor" ayrı şeylerdir. Bu insanların çoğu gönüllerinden geçenleri söylüyorlar elbet. Birkaç istisna yazar var elbet, zaten herkes o kişileri iyi biliyor.

Zaten bu tip maçlar yıllardır oynanır. Her maçtan önce bu tip iddialar, karşılıklı atışmalar, restleşmeler, falanlar filanlar olur. Maçtan sonra da bir kısmı yine konuşulur. Tahminlerden bir kısmı tutar ki bundan doğalı olamaz. Meramım o değil.

Bunları söylerken maçtan önce hiçbir şey konuşmayalım, tefekküre dalıp sessiz sedasız maçı bekleyelim gibi bir garabet fikri barındırıyor da değilim tabi. Elbette maçı konuşacağız ve konuşuyoruz da. Az öncede dediğim gibi futbol adamlarının ve yorumcuların skor ve futbolcu tahminlerinden ziyade maçın felsefesini, taktiğini, stratejini konuşması bizlere daha çok fayda sağlayacaktır.

***

Maç stratejilerin ve dayanışmanın maçı olacak bence.

Evet, stratejisini doğru ayarlayan, dayanışmayı üst düzeyde tutan takım kazanmaya yakındır. Stratejiden de kastım maç içerisinde karşı takımın taktik anlayışına ve oyun stiline binaen anında karşı taktiği ve dizilişi gerçekleştirebilmek. Bu maç evvelinde tamamlanmış karşılaşmaların da neticesinde oluşan lig tablosunu da göz önünde tutarak uzun vadeli düşünerek, aceleci müdahalelerde ve girişimlerde bulunmamak.

Öyle çünkü, sinirleri sağlam olan ve takım içi dayanışmayı daha üst seviyede tutabilen avantajlı olacaktır. Hali hazırda her iki takımda da değerli ve iyi oyuncular vardır. Arda, Kewell, Lincoln(oynarsa), Ayhan, Baroş bir yanda; R.Carlos, Lugano, Alex, Semih, Deivid diğer yanda birbirinden aşağı kalır oyuncular değiller.

***

Maçtan evvel Beşiktaş, Sivas, Trabzon takımları puan kaybetmişse Fenerbahçe’nin daha temkinli oynayarak sağlam işe bakacağını kestirebiliriz belki. Yahut evinde oynamanın dezavantajından(!) kurtulmak isteyen Galatasaray bunu bir Avrupa maçıymışçasına tahayyül ederek sahaya çıkacak olursa belki kör talihin gözünü bir nebze olsun açabilecektir.

Nitekim Ali Sami Yen isimli mabedi kendisi için cehenneme çevirmekteki ustalığından kimsenin şüphe dahi duymayacağı bir Galatasaray izledik bu yıl. Evinde oynadığı bir çok maçı zar-zor bitirdi, kolay denilen bir çoğunda da sahadan Küçük Emrah’ınboynu bükükler” şarkısı eşliğinde ayrıldı.

Avrupa maçlarından evinde oynadıklarında daha çok zorlandı. Deplasman fobisini ise yine yenemedi. Her ne hikmetse hala şampiyonluk şansını devam ettiriyor işte.

Diğer cenahtaki Fenerbahçe takımı ise deplasman olsun, kendi sahası olsun fark etmiyor, büyük-küçük takım ayırımı yapıyor. Büyük addedilenlere karşı aslanlar pardon kaplanlar gibi mücadele ederken, küçük kategorisine sepetlenenlerde eli ayağına dolanıyor.

Lig başından bu yana baktığımızda ne yazık ki her iki güzide kulübümüzün de istikrarlı bir çizgi seyrettiğini söyleyebilmemiz neredeyse imkansız ötesi bir şey olacaktır.

Gerek kadro yapısı itibarı ile gerekse finansman itibarı ile birçok futbol takımından daha iyi olmaları ne yazık ki beraberinde onlardan daha iyi oynamaları neticesini getirmiyor.

Haydi Galatasaray’da biraz takım ruhu ön planda diyelim, şu Lincoln olayı patlak vermeseydi ve Lincoln ile ilgili sezon başından beri yapıla gelen spekülasyonlar yapılmamış olsaydı belki daha iyi bir sırada ve puanda bulunabilecekti.

Yine Fenerbahçe de Aragones’in kimi oyuncu-taktik seçimlerindeki mantıksız ısrarı olmasaydı belki de bu maça “kaybetsek bile önemli değil” havasında çıkabilecekti.

Hasılı her iki güzide takımımız bu sene taraftarlarını ziyadesiyle üzmüş, kahretmiş, hayal kırıklığına uğratmış ve hatta kimi zamanlarda derbeder etmiştir.

Şimdi o kırılan gönüllerin onarılacağı, hayallerin yeniden pembeleşeceği, derbederliğin bertaraf edilerek şen-şakrak halet-i ruhiye içerisinde baharın karşılanacağı bir fırsat önlerinde duruyor.

Elbette iyi olan kazansın, futbol kardeşliktir düsturu bozulmasın amma ve lakin benim pek fazla umudum yok artık.

Bu kafada gittikleri müddetçe ikisinden de bir cacık olmayacak gibi görünüyor…

***
Şimdi taraftar gözümle maç hakkında atıp tutayım müsaade ederseniz :)

Maçın muhtemel kilit adamları:
GS: Arda, Kewell, Baros, De Sanctis
FB: Semih, Deivid, R.Carlos, Volkan

Muhtemel GS 11’i:
De Sanctis
Emre – H.Balta – Sabri – Volkan
Arda – Kewell – Ayhan – Barış
Baros – Ümit

(Kısmet olursa Pazar sabahı İstanbul’a gidiyorum, maçı da VIP tribünden izleyeceğim. Maçtan sonra yazımı yazacak bir yer bulabilirsem izlenimlerimi aktaracağım. Saygılar efendim…)

Murat HACIOĞLU / 10 Nisan 2009

http://www.murathacioglu.com/
http://www.siirlerinefendisi.com/

Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..