Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '07

 
Kategori
Kitap
 

İlber Ortaylı ve eski dünya seyahatnamesi

İlber Ortaylı ve eski dünya seyahatnamesi
 

Aynı dönemde yaşamaktan onur duyduğum değerli tarihçimiz İlber Ortaylı’nın geçtiğimiz ay yayınlanan ‘’Eski Dünya Seyahatnamesi ‘’ adlı eserini, tarihi çok sevdiğimden hemen edinip okumaya başladım. Kitabın önsözünde yer alan şu satırlar ilgimi çekti önce: ‘’ 42 yıl evvelin imkanlarıyla Suriye’yi tanıdım, Venedik’i tanıdım. Soğuk harp sırasında Viyana’da bulunmanın imtiyazından yararlandım.Yunanistan rahattı. Balkanlar sıcakkanlıydı, 1972’de gördüğüm Saraybosna, Bursa’nın kopyası idi. Ama asıl el değmemiş ve güzel olan bizim ülkemizdi.’’

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki kitabı okumak zaman tünelinde yolculuk yapmak gibi. Çünkü değerli tarihçimizin seyahatleri, Balkan Yarım Adası’nda 1990’ların başında yaşanan o acımasız savaşın başlamadığı, Ortadoğu’nun – her ne kadar o dönemlerde sinyallerini verse – de kan gölüne dönüşmediği ve Amerika’nın Irak’ı işgal edip henüz komşumuz olmadığı dönemlere rastlıyor .

Kitap yazara göre ‘’ Ecdad Toprağı’’ Kırım ile başlıyor. Kırk yıl önceki Ortadoğu, Suriye, Halep, Irak, Lübnan ve Kudüs ile devam ediyor. Tarihçinin gözüyle yapılan seyahatlerin doğal sonucu olarak buralarda Osmanlı’nın izlerini ve tarihi bilgileri de öğrenme şansımız oluyor. Mısır’daki İskenderiye Kütüphanesi ile ilgili çok değerli bilgiler var kitapta. Ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu, ilk önemli darbeyi ne zaman aldığı ve yeniden kuruluşu ile ilgili bilgi edinmek mümkün.
Bahreyn ve Yemen’den sonra ise yüzümüzü batıya dönüp Girit, Atina ve Selanik’i inceleyerek Yunanistan hakkında bilgi ediniyoruz. Balkan Yarım Adası’ndaki gezimiz bu kadarla bitmiyor. Saraybosna, Makedonya ve Arnavutluk’u da bu geziye ekliyoruz.

İspanya Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Prag’dan söz ederken Prag’ın efsanevi güzelliğini ve bu güzelliğin nereden geldiğini okurlarıyla paylaşıyor. Okurken ilgimi çeken bir başka konu şehirlerle ilgili tanımlar oldu.Aklımda kalanlardan bazıları: - İsfahan’a ‘’Isfahan nısfh-ı cihan ‘’ yani dünyanın yarısı denirmiş. - Venedik için ise tarihçimiz kendisi güzel bir tanımlama getiriyor : ‘’ Adriyatik’in kraliçesi ve şehirden çok cumhuriyet; cumhuriyetten çok diktatör bir Akdeniz İmparatorluğudur.’’

Hindistan’ın ise, okumakla, resimle veya izlemekle anlaşılamayacağını hatta gidildiğinde bile anlaşılamayacağını, sadece hissedilebileceğini söylüyor. Bunun en başta gelen nedeni olarak Hindistan’ın eski eserleriyle değil; sıcak ve bağıran doğası ve kalabalık nüfusunu ve bu kalabalık nüfusun küçümsenmeyecek kadar büyük bir kısmının fakir halktan oluşmasını gösteriyor. Halkın su bulamadığı için yıkanamadığını ve bunu yaşam biçimi haline getirmiş olduklarını ifade ediyor.
Batı uygarlığının dışında kalan Çin’in kendine özel bir kültür ve uygarlık seviyesine sahip olduğundan, Japonya’nın tezatlar içinde gelişen bir tarihe sahip oluşunu ve nedenlerin okuru sıkmadan anlatıyor.

Kitabı okuyup bitirince neden hala yerimde oturduğumu sordum kendime. İşi, gücü, günlük yaşamı her şeyi bir süreliğine bir kenara bırakarak, hemen bir plan yapmalıydım. Dünyayı dolaşmak için. Hiçbir şeyi ertelemeden, fazla zaman kaybetmeden.
Özlem

 
Toplam blog
: 157
: 1671
Kayıt tarihi
: 12.10.06
 
 

İstanbul doğumluyum ama 20 yıldır Antalya'da yaşıyorum. 3 yaşında bir oğlum var ve eğitimciyim. Kend..