Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '12

 
Kategori
Hukuk
 

İleri Demokrasi 900 yıl sonra Ömer Hayyam'ı yargılıyor !

İleri Demokrasi 900 yıl sonra Ömer Hayyam'ı yargılıyor !
 

Cennet cennet dedikleri...


XI.ci yüzyılda yaşamış şair, filozof, matematikçi ve gökbilimci Ömer Hayyam’ın (1048 - 1131) bir dörtlüğünü “Twitter” de yayımladığı için Fazıl Say mahkemeye verildi. İlk duruşması 19 Ekim 2012 de yapıldı, ikinci duruşma Şubat ayına ertelendi.   Besteci ve piyanist Fazıl Say’ın Hayyam’dan paylaştığı dörtlük şöyle:

Irmaklarından şaraplar akacak  diyorsun

Cenneti alâ meyhane midir?

Her mümine iki huri diyorsun

Cenneti alâ kerhane midir?

İmdi, şairliğinin yanı sıra çok iyi bir matematikçi olan Ömer Hayyam yapıtlarında İslam dinini sorgulamış, Kuran’daki şeriat emirlerini, cennet, cehennem ve Allah kavramının tutarsızlıklarını ve çelişkilerini eleştirmiştir. Bunu kimi zaman hiciv, kimi zamanda mantıksal akıl yürütmelerle yapmıştır. Hayyam, rubailerinde, evren, dünya, varlık,  Tanrı, insanın durumu, yaşam, ölüm gibi konuları özgürce ele almış keyifle ve filozofça  yorumlarda bulunmuştur. Mutezile okuluna çok yakın da olsa Hayyam ateist değildi, Yunus Emre ve Mevlana gibi Varlık Birliği (Vahdeti Vücut) felsefesini benimsemiş bir bilge, Sufi, mutasavvıf  idi ve evrensel bir Tanrıya inanıyordu. Gerçek Tanrı’nın mitoloji, hurafe ve arabesk öte dünya hezeyanlarıyla bir ilgisi olmadığını biliyor, bir anlamda gericiliğe ve bağnazlığa karşı Tanrıyı savunuyordu. Bunu bir rubaisinde çok güzel dile getirir:

İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel,
Ama Tanrı kanar mı bunlara?

İmdi, Fazıl Say’ın yargılandığı   5237 sayılı Türk Ceza Kanununun  ilgili 216 ve 218ci  maddeleri  şu şekildedir:

Madde 216- (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır

Madde 218- (1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/25 Md.) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

Açıkça görüldüğü  gibi suç isnadı TCK 216/1 ve 216/2 kapsamında olamaz. Çünkü  söz konusu şiirde “halkın aşağılanması” söz konusu değildir. Şiirde muhatap alınan halk değildir.  Ve bu bir aşağılama değil sorgulamadır.  Hayyam’ın, hurilerle dolu  ve içinde şarap ırmakları akan  bir cennetin meyhane, ya da, genelev  olup olmadığını sorgulaması  mantıksal ve akılcı bir yaklaşımdır. Ne Yahudi ne de Hristiyan cennet inancında böyle mekanlar ve huriler yoktur. Bu cennet algısı sadece İslam’a özgü bir anlayıştır. Fakat yine de burada bir “aşağılama” yoktur.

Aşağılama veya aşağılanma eylemi sadece Kanunun 216/3 maddesine göre   “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlerin alenen aşağılanması”  şeklinde mümkün olabilir . Ancak, bu durumda cennette şarap ırmaklarının olmasına ve her mümine iki adet huri verileceğine dair olan inancın halkın benimsediği bir “dini değer” olup olmadığının  saptanması gerekir.  Yani  “şarap ırmakları ve huriler” dinsel bir değer midir, yoksa değil midir?  Müslümanlığın şartları arasında şarap ırmaklarına ve hurilere inanmak var mıdır, yok mudur?  Halkın hangi kesimi başta Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes gibi cennete gittiğine inanılan devlet büyüklerimizin cennette şarap ırmakları kenarında hurilerle seviştiğine gerçekten inanıyor?

Çünkü bu durumda “Cennet  cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri,  isteyene ver  sen onu, bana seni gerek seni” söylemiyle ünlenen Yunus Emre de okkanın altına gidebilir. Çünkü, Yunus Emre de köşkler ve hurilerle dolu bir cennet anlayışını asla kabul etmez.

İşin aslına bakarsak içkili yerler (meyhaneler)  ve genelevler (kerhaneler) devletin kanunlarına göre açılmış yasal kuruluşlardır. Genelevlerin işletilmesi ve burada çalışan hayat kadınlarının uyması gereken Yönetmelik 30/03/1961 - 5/984  ta.no.lu Bakanlar Kurulu Kararına göre yürütülmekte olup İçişleri Bakanlığının 30.5.2012 tarihli Genelgesiyle de  AB’ye uyum kapsamında gerekli şekilde düzenlenmiştir. İçkili yerlerle iligili de    Bakanlar Kurulu’nun 19/10/1999 - 99/13681 ta.no.lu kararı yürürlüktedir.

O halde, hukuk açısından meyhaneler ile genelevler “aşağılık yerler” olmayıp her ikisi de yasal düzenlemeler ve Bakanlar Kurulu kararlarıyla ihdas edilmiş, toplumun gereksinimi olan kuruluşlardır. Bu nedenle,  cennetin meyhane veya geneleve benzetilmesinde bir  “aşağılanma” söz konusu olamaz ve dolayısıyla suç kapsamında sayılamaz.

Öte yandan, TCK’nın 218.ci maddesine  29.6.2005 de yapılan bir eklemeyle  “haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz ” hükmü getirilmiştir. Bu demektir ki, eğer söz konusu eylem ve söylem,  bir düşünce açıklamasıysa, haber verme sınırlarını aşmıyorsa ve eleştiri amacıyla yapılıyorsa o zaman keyfiyetin 218.ci madde kapsamında bir suç oluşturması mümkün değildir.

Gerçi “haber verme sınırlarını aşmayan” terimi çok muğlak bir söylemdir. Haber vermenin sınırları nedir? Bunlar hangi ölçütlere göre belirlenecektir? Yani burada halkın haberi olmadan yapılan düşünce açıklamaları mı kastediliyor ?

Velhasıl, Hayyam’ın bu dörtlüğü suç bile olsa bu basın ve yayın yoluyla işlenmemiştir. Fazıl Say’ın  Twitter da yaptığı eylem Hayyam’ın bir şirinden faydalanarak “eleştiri amacıyla düşüncesini açıklamak” tır ki bu da zaten 218ci maddeye göre suç oluşturamaz.

Ne Fazıl Say ne de Ömer Hayyam’ın  halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak ve böylece  kamu barışını bozmaya elverişli bir ortam yaratmak gibi bir amaçları yoktur, olmamış ve olamaz da. Eğer illa birilerini yargılamak ve kınamak gerekiyorsa Muazzez İlmiye Çığ veya Fazıl Say gibi aydın fikirli insanları mahkemeye çıkartan karanlık  zihniyeti yargılamak ve kınamak gerekir. Çünkü asıl kamu barışını bozanların kimler olduğu apaçık ortadadır.

PS: Söz konusu şiirin Ömer Hayyam’a ait olmadığına dair çok bilmiş medyatik kişilerce yapılan iddia ve yorumlar ne  Hayyam’ın, ne de o şiirin değerini azaltmaz.  Aynı iddialar Mevlana için de yapılmaktadır. Oysa, tam tersi, bu şiir Hayyam ait değilse bile , tamamen “Hayyamist” bir yaklaşımla yazılmıştır. Ayrıca, bu, Hayyam gibi pozitif düşünen kişilerin toplumda çoğaldığının somut bir göstergesi olarak da görülebilir!

 
Toplam blog
: 129
: 1871
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1968 yılından bu yana dinler tarihi, mitoloji, sosyoloji, antropoloji, dinbilim, teozofi, metafiz..