Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İlk aşk

İlk aşk
 

Küçük bir kızın ilk aşkı


Eminönü-Kadıköy vapurunda güneş adeta yüzünü saklayarak, bulutların arkasından bizleri gizli gizli takip ediyordu. Her ay tekrarladığımız pazar gezmelerinden birini daha yapmaya başlamıştık ama bu gün biraz farklı bir gezi olacaktı. Kızım Asya’ya bir muhabbet kuşu alacaktık, Kadıköy’deki Pet Shop’lardan; eski adıyla kuşçulardan. Hem böylece neredeyse iki yıldır ayağımızı basmadığımız Kadıköy’ü bu bahaneyle gezecektik.

Asya’nın bana tatlı tatlı gülüşünü izlerken birden boğazın tam ortasında bir platform fark ettim. Biraz düşününce, tabii ki televizyondan öğrendiğim kadarıyla, Marmaray projesi için boğazın tam ortasına konulduğunu hemen hatırladım. Altı yaşına bile girmemiş cin kızım platformu görünce, bitmek tükenmek bilmeyen sorularıyla beni cevap veremez hale getiriyordu; dikkatini başka bir şey çekinceye kadar…“Baba o ne? Suyun üstünde nasıl duruyor? Tuvalet var mı orada? Suyun içine nasıl delik açarlar, açılan yere su nasıl dolmaz…”

Kadıköy iskelesinden çıkıp, kuşçulara doğru yavaş yavaş yürürken, hemen ilerde boş bir alan ve ağaçların olduğunu fark ettik. Etrafta ne kuşçular, ne çay evleri ne de çiçekçilerden eser yoktu. Her zaman bir insan yığınının bulunduğu yerde sadece birkaç bankın üzerinde oturan, boğaz manzarası izleyen ve bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar vardı. Şaşırmış bir halde hanıma bakarken, yanımdan geçen bir kişiyi durdurarak, “Burada kuşçular yok muydu?” dedim. Adam, bu sorum üzerine bana şaşırarak bakarak, “İki yıl oldu buradaki dükkânların yıkılalı” dedi.

Kulaklarıma inanamamıştım, iki yıl önce yıkılmıştı ve ben buranın yıkıldığından bile habersizdim. Bu sırada yanımıza hanım ve kızım geldi. Küçük kızıma baktığımda içimin acıdığını hissettim çünkü ona bir haftadan beri, “Seni kediler, köpekler ve kuşlarla dolu bir yere götüreceğim. Onları orada sevebileceksin” diyerek ümit vermiştim. Ne yapacağımı düşünürken hanım kulağıma fısıldayarak, “Çarşıda bir tane pet shopçu buluruz belki, hiç olmadı balık alırız kızımıza” dedi.

Kızımı kucağıma alarak daldık çarşı kalabalığın içine. Bir, iki dükkân sahibine sorunca balıkçıların bulunduğu yerin hemen iki sokak arkasında bir kuşçu dükkânı bulduk. Bizim kızın gözlerinin içi gülmeye başlamıştı. Derin bir “Oh” çektim ve başladım hanımla kafesleri ve kuşları incelemeye. İşyeri sahibi iyi birisine benziyordu çünkü çocukların hayvanlara dokunmasına izin veriyordu. Bir ara ayaküstü konuşmaya başladık. İşlerinin burada çok iyi olmadığını, iskelede yaptığı haftalık kârı burada neredeyse bir ayda yaptığından bahsetti.

Renk renk kuşlara bakarken gözüm, televizyonda oynayan “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmine takıldı. Filmden çok etkilendiğim için kızımın ismini Asya, filmdeki kadın oyuncunun ismi, koymuştum. O da aldığımız erkek kuşa İlyas, filmdeki erkek oyuncunun ismi, demeye başlamaz mı? Nereden bu ismi bulduğunu sorduğumda, beni hiç duymadığını sadece İlyas’ıyla ilgilendiğini fark ettim. Yolda annesi anlattı İlyas’ı, bizim yuvadan bir çocukmuş ve kızım ona âşıkmış. Bu yaşta ilk âşık mı olurmuş diye düşünürken, artık bulutların arkasına saklanmayı bırakan güneşin; yüzümüzü tatlı tatlı ısıtmasına izin verdik.

 
Toplam blog
: 27
: 890
Kayıt tarihi
: 27.12.07
 
 

İletişim fakültesi mezunuyum. Medya sektöründe çalışmaktayım. Yazı yazmayı seviyorum ..