Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '11

 
Kategori
İnançlar
 

İmamı Azam Ebu Hanife Kimdir? Hanefilik nedir? (2)

İmamı Azam Ebu Hanife Kimdir? Hanefilik nedir? (2)
 

Ebu Hanife hakkında güvenilir bilgi arayanlar için, detaylı bir kaynak


Ebu Hanife'nin yaşadığı dönem: 

Muaviye’nin babası, Ebu Süfyan’ın, Osman bin Affan halife olunca, hilafetin Emevilerin eline geçmesiyle sevinçten deliye döndüğü, Peygamber’in amcası şehit Hamza’nın mezarının üstünde zıplayarak,  

“Dinle Hamza! Dün tepemize vura vura kılıçla aldığınız şey bugün bizim çocuklarımızın eline geçti. Artık o mevkide onlar keyif yapmaktalar” dediği anlatılır. 

Halife Osman da gerçekten liyakatsiz akrabalarını da önemli mevkilere getirerek yönetimin Emevileşmesine katkıda bulunmuştur. Halife Osman, akrabalarından Velid’i Kufe valisi yapmıştı. Sarhoş olarak namaza gelen Velid, “Size biraz daha namaz kıldırayım mı?” demiş, şarap ve eğlence ile ilgili şiir okumuş, secdeye vardığında: 

“Şarap sun bize ve sen de iç” diye başka bir şiir okumuştu. 

Kur’an’ı parçalatmış, sonra: 

“Ey Kur’an! Mahşer günü Rabbinin huzuruna çıktığında, ‘Velid beni parça parça etmişti’ dersin, olur mu?” diye Kur’an’la alay etmişti. 

Şikâyet için Halife Osman’a gidenleri ise Osman kırbaçlatarak kovmuştu. 

Osman öldüğünde ahali Osman’ın defnine izin vermemiş taşlamak istemiş, Hz.Ali defnedilmesini ve taşlanmamasını sağlamıştı. 

Yine de Müslüman mezarlığına defnedilmesini kabul ettirememiş, Yahudi mezarlığına defnedilmişti. Ancak daha sonra Müslüman mezarlığına bitişik duvar Muaviye tarafından kaldırılarak mezarlıklar birleştirilmiştir. 

Halife Osman’dan kalan şahsi servetin 30.650.000 dirhem (birkaç ton) altın, bin deve ve bin köle olduğu kaydedilmiştir. 

Mevaliden oyuna gelmeyen ve olan bitenin farkında olanlar bütün bunlara tepki göstererek camiden uzaklaşmışlardır. 

Mevalinin uğradığı haksızlık ve çaresizlik, yaşadığı yoksulluk, din dışı uygulamaları İslam gibi göstermeye duyulan tepki sonunda bir kısım insanlarda dünya malından vazgeçme, mutluluğu sadece öbür dünyada arama anlayışı zühd (tasavvuf) ortaya çıkmış, insanlar kendilerince ayrı bir yol, riyasız ibadet için yöntem bulmaya çalışmışlardır. 

Abbasiler, Hz.Ali taraftarlarının desteği ile Emevilerin yerini almışlardır. Ehlibeyt’in velileri ve hamileri olduklarını söyledikleri, Mevalinin hakkını koruyacaklarını söyledikleri için önce sevinçle karşılanmışlar, ancak kısa sürede onların da farkı olmadığı anlaşılmıştır. 

Arapçılık o kadar etkili olmuştur ki, Arap olmayan din adamları bile bu aşağılık duygusunun esiri olmuşlardır. Bu aşağılık duygusu içinde, Muaviye’nin babası Ebu Süfyan, Uhud şehidi Hz. Hamza’nın ciğerlerini söktürüp çiğneten, “ciğer yiyen kadın” olarak tarihe geçen annesi Hind ve Hz.Ali ve evlatlarının katili Muaviye ve oğlu için övgüler düzebilmiş, onların faziletlerini bile anlatabilmişlerdir. 

Emevi katliamlarından en büyüklerinden biri Harre olayıdır: 

Medine halkı zulüm ve ahlaksızlığından bıktığı Yezit’in halifelik makamından inmesini ister. 

Bunun üzerine Yezit’in ordusu 683 yılında Medine’de 10 bin kişiyi katleder. 

Medine bu katliamcılarca üç gün boyunca talan edilip, 900 kadının ırzına geçilir. Bu tecavüzlerden doğan çocuklar tarihe “Harre evlatları” olarak geçer. 

Savaşın sonunda Yezit’in komutanı, Yezit’e biat etmenin,  

”Yezit’in kulu ve kölesi olarak biat ettim” sözleriyle yapılmasını emreder. Ama pek çok kişi bunu kabul etmeyip, ”Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünneti üzere biat ederim” demekte ısrar ettikleri için öldürülürler. 

Kendisi de Arap olmasına karşın Arapçılığa ve ayrımcılığa karşı çıkan Hz.Ali şöyle diyor: 

“Ey Mevali zümresi! Bu Araplar sizi Yahudi ve Hıristiyanlar menzilesinde görüyor. Kızlarınızla evleniyorlar ama sizin onların kızlarıyla evlenmenize müsaade etmiyorlar. Sizden aldıklarının karşılıklarını size vermiyorlar. O halde ticaret yapın, Allah sizin için bereketi oradan göndersin. Ben, Hz.Peygamber’in şöyle buyurduğuna tanık oldum:’Rızk on bölümdür. Bunun dokuzu ticarettedir.”  

Tartışma dışı olması için, Kur’an’da ayet olarak geçen Ehlibeyt’in sevilmesi ve korunması yerine, onları katledenlerin hazret mi, lanetlenecek şeytanlar mı olduğu konusunda her Müslümanın kendi aklı ve vicdanı ile karar vermesi gerekir. Çünkü Kur’an çoğunluğa takılıp gitmeyi, yani sürüye uyup davarlaşmayı yasaklar. Peygamber dışında, her dediğine uyulacak veya yanılmaz kul veya din adamı kabul etmez. Aldatan şeytan da olsa, şeytana uymuş olmayı mazeret olarak kabul etmez. Her akıl verilen kul, kendi aklından ve vicdanından, kendi inancından ve yaptıklarından sorumludur. 

Kur’an atalar dinine değil, aklın yoluna önem verir. 

Bugün hala Emevilerin koydukları kuralları İslam diye öğretme ve uygulama, Emevilerin kendi dilinde ibadete koyduğu yasak büyük ölçüde devam etmekte, hatta Arapçılık dindarlık, Arap gelenekleri ve uygulamaları daha iyi Müslümanlık zannedilmektedir. 

Kur’an’a göre de, bildiğimiz örneklere göre de, her ulus ve hatta her aile içinde iyi ve kötüler, aptal ve akıllılar çıkabilir. Allah katında şu veya bu milliyetten olmakla değil, kendi özgür irademizle yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan sorumluyuz. 

“Çöl Arapları; küfür, parçalanma/ikiyüzlülük yönünden daha şiddetli; Allah’ın resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Çöl Araplarından öylesi vardır ki, infak ettiğini bir angarya /bir ceza ödeme sayar ve sizin başınıza belaların gelmesini bekler durur. En kötü bela onların başına olsun! Allah, çok iyi işitir, çok iyi bilir. Çöl Araplarından bazıları da Allah’a ve ahiret gününe inanır, harcadığını Allah yanında yakınlıklara ve resulün dualarına vesile edinir.”(Tevbe, 97-99) 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..