Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '09

 
Kategori
Tarih
 

İmanlı bir Yahudi "Simon Nayman"

İmanlı bir Yahudi "Simon Nayman"
 

''Üç Dinin Simgesi''


1979 yılı yaz tatilinde mahallemizde hazır giyim terzisi olan bir abimizin oğlunun eskiden çalıştığı bir yahudinin yanında işe başlamıştım. Simon Nayman denilen bu yahudi hazır giyim işi yapıyor ve toptan kumaş satıyordu. Kumaşı ve malzemelerini verir, takım elbise diktirirdi. Kamyonlan ayrı ayrı pantolon ve ceket gelirdi. Biz bunları bedenine göre düzenler, müşterilere satardık. Simon Nayman iyi bir insandı. Kendisi 1917 Rus İhtilali sırasında Rusya’dan gelmiş, Adana Osmaniye’ye yerleşmişti. Burada ticaret yapmış, daha sonra İstanbul’a gelmiş ve Sultan hamam yokuşu başındaki handa tekstil işi yapmaya başlamıştı. İşinde çok eskiydi.

   93 yaşındaydı. Yaşına rağmen koca koca kumaş toplarını alır, yukarı tezgahlara top gibi fırlatırdı. Bana zaman zaman ticaretin önemini anlatırdı. Beni de çok severdi. İlk zamanları sık sık kumaş toplarının yerini bana değiştittirirdi. Önceden ufak kağıt paraları kumaş topu aralarına koyardı. Bende parayı bulunca hemen kendisine verirdim. Beni böylece denerdi. Güvenini kazanmıştım. Ayak işlerinden beni bir ay gibi kısa sürede satış bölümüne almıştı. Satış sorumlusunun yanına yardımcı olarak vermişti. Bazen dışarıdaki müşterilere para tahsilatına beni göndermeye başlamıştı. Çok rahattım. Üstümde yeni bir pantolon ve montlan işyerlerini dolaşıyor senetleri çekleri elden tahsil edip bankaya yatırıyordum. Paraları hep Akbank’a yatırıyordum.

  Ben onunla konuşmayı çok severdim. Hep sorular sorardım. Bazen yaşadıklarını anlatırdı. Aç kaldıkları günlerden bahsederdi. Sadece yeşil biber yedikleri bir günü anlatırken ağladığını gördüm. Her seferinde sofrasında çarliston yeşil biberi olurdu muhakkak. O günler unutmamak için. Biberin çekirdeklerinin olduğu beyaz etli yeri sapına kadar yerdi. Bizde onun gibi biber yemeye başlamıştık. Ne zaman çarşıda, pazarda çarliston bıber görsem gülümserim kendi kendime. Simon Nayman’ı hatırlarım. Sakıp Sabancı’nın babasının yanında hamallık yaptığından bahsetmişti. İnsanın nereden nereye gelebileceğinin en iyi örneğidir derdi. Onun için para konusunda Akbank’la çalıştığını söylerdi.

   Cuma günleri ezan okunmadan önce içeride ne kadar müşteri olursa olsun; Namaz kılanlara işini bıraktırırdı. Nedense bizim çoğunluğu Müslüman ve Türk olan müşterilerimiz en çok Cuma namazı vaktinde dükkâna doluşurlardı. Namaz kılıncaya kadar satış tezgahlarını kapattırırdı. Namazdan sonra yemek yenir ve satışa öyle başlanırdı. Cumartesi günleri kendi dinlerinin gereği dükkân açmazdı. Haftada iki gün izinliydik.

    Beş yüz lira haftalık alıyordum. Aylığım iki bin liraya geliyordu.1979 yılı için iyi para idi. Nerdeyse babam kadar maaş alıyordum. Bizim iki dini bayramımızda ve kendi dini bayramlarında o yaz tatil yapmış ve dört haftalık ikramiye ve hediye olarak biri takım, iki kere elbise almıştık. İki oğlu vardı. İbrahim ve Süleyman. İbrahim çok ciddi ve akıllıydı. Yurtdışına gider sürekli moda ile ilgili çizimler getirirdi. Süleyman ise dükkana bakardı. Su gibi viski içerdi. Babaları onların başında durur. Ona karşı her hangi bir olumsuzluk göstermezlerdi.

   Simon oruç tutardı. Dükkânına gelen dilenciyi boş göndermezdi. Bizim oruç tuttuğu muz o yaz günlerinde de bir defa yanımızda su içmemiştir. Bizim yorulduğumuzu görünce işi bıraktırırdı. Torunlarının sünnetine bizi de davet etmişti. Yanında uzun süredir çalışan her çalışanına evini almış ve verdiği maaşından azar azar keserek onları kiradan kurtarmıştı.

    O yıl yaz tatili sonunda işten ayrılacağımı ve okuluma gideceğimi söyleyince Simon Nayman bana oğlum seni ben çok sevdim. Dürüst bir çocuksun. Bu işe devam et. Ben seni adam ederim demişti. Babama söylediğimde ise, babam oğlum onlar gavur. Yarın çeker giderler işsiz kalırsın. Git okuluna demişti. Hiç unutmuyorum. Günlerden Salı idi. İş yerindeki herkes ile helalleşmiştim. İbrahim ve Süleyman abinin ellerini öpmüştüm. İş yerindeki her kes beni seviyordu. Simon Nayman bana yeni bir pantolon ve ceket seçmiş, paketlettirmişti, beş yüz lira haftalığımı da zarfa koyup bana vermişti. Ellerini öptüm. Oradan gözlerim yaşlı olarak ayrıldım. Tatillerde onu hep ziyaret ettim.

  O, imanlı bir Yahudi idi. Allah rahmet eylesin. İnşallah! Hz. İbrahim’in oğlu İki kardeşten İshak’ın torunları olan yahudiler ve İsmail’in torunları olan müslümanlar ezeli kardeşliklerini hatırlarlar, bir arada mutlu ve barış içinde yaşarlar. Bugün Müslümanlara en büyük kıyımı yapan yahudilere, tarihin hiç bir evresinde Türkler ve Müslümanlar hiçbir eza ve cefa etmemişlerdir.

Türk Yahudiler bu ülkenin çocuklarıdır. Üzeyir Garih öldürüldüğünde hangimizin içi yanmadı? Bir düşünün! Bizim içimizde olanları farklılıkları ile değil, insanlıkları ile, hizmetleri ile değerlendirelim.

Netice:

Babam Muharrem Yıldız'ın eline yüreğine sağlık diyorum. ''SİZ ve ben'' olarak.! Bende bir şeyler eklemek istiyorum.

Semavi dinlerdeki Hz. Adem odaklı kardeşlik tezleri hafızlarımızda hep canlı bir örnek olarak duruyor. Bu arada yitirilen kardeşlik duygularını yeniden tesis etmek için. Semavi dinler insanlığın ortak mirasına hararetle sahip çıktılar. Müslümanlığın ilk başlangıç dönemlerinde kardeşlik temasına zaten hep vurgu yapılıyor. Hepimiz aynı soydan geliyoruz! Ne mutlu bizlere! Kardeşiz ve o nedenle de beraberiz bu koca dünyada. Arap olanın Arap olmayandan bir üstünlüğü yoktur! Kardeşlik teması bu bağlamda hep güncel tutuldu. Zaten İslam’ın kitleler gözündeki çekiciliği de bundan kaynaklanıyor. İnsanlıktan, dayanışma ve sevgiden yana tavır alanlar, bu kardeşlik ve eşitlik duygularını inkar edebilirler mi? Hayır! Aynen, ''Simon Nayman ve Muharrem Yıldız'' arasında geçen hoşgörü ve sevgi. Biri Yahudi, diğeri Müslüman. Ama; İnsanlıktan, dayanışmadan ve sevgiden yana tavır aldılar. Tarih, yıllar sonra bunu itiraf edebilicek gücünü! Halen, devam eden hoşgörümüzden alıyor.

Yunus yaşadı bizden önce Mevlana vardı bu topraklarda.

Blog resimi ile anlatmak istediğim de şunlardı. Hz . İsa (a.s) Kuytu köşelerde havarileri ile Allah'a sığınırken bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığını söyleyip. İnsanlığa gelişini müjdelediği Ahmet'in. Hz. Musa a.s'ın ''Vasıflarına hayran olupta ümmetinden olmak istediği salih kardeşi'' Hz. Muhammed'in (S.A.V) Ümmeti olarak.diyoruz ki! '' Yaratılanı Severiz Yaratandan Ötürü'..

  ' Şairlerimiz ve şiirleri” programı ile her hafta Cumartesi 14.00 ve tekrarı ile Çarşamba 19.00’da ben ve öğrencim Sümeyye AKSOY ’la Osmancık fm ’deyim. İnternet Adresi: (www.osmancikfm.com.tr) MUHARREM YILDIZ ...  Radyo yayın uzantısı..

http://www.youtube.com/watch?v=eZlWZbQe7Y4

2020'ye doğru

 

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..