Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '09

 
Kategori
Tarih
 

Köpek Fritz ile maymun Moritz tarihin akışını nasıl değiştirdi? Kurtuluş Savaşı’ndan bir perde

Köpek Fritz ile maymun Moritz tarihin akışını nasıl değiştirdi? Kurtuluş Savaşı’ndan bir perde
 

Uzun süren iktidar mücadelesi sonrası Yunan Başbakanı Elefterios Venizelos, Kral Konstantin’in, oğlu Aleksander lehine tahttan feragat etmesini nihayet sağlayabilmiş, Konstantin ve karısı Sofiya ülke dışına sürgüne gönderilirken 1917 yılında Aleksander yeni Yunan Kralı olmuştu.

Alman Kayzeri Wilhelm’in kayınbiraderi olan Konstantin Almanlara yakındı. Venizelos ise, Batı Anadolu ve İstanbul’u içerecek şekilde Büyük Yunanistan’ın kurulması olarak özetlenebilecek “Megali Idea”nın gerçekleştirilebilmesinin, İngiliz ve Fransızlar yanında I. Dünya Savaşı’na girilmesiyle mümkün olacağını savunuyordu. Konstantin iktidardayken bu amacını gerçekleştiremeyen Venizelos, Aleksander’ın tahta çıkmasıyla, başta İngiliz Başbakanı David Lloyd George’un kuvvetli desteği olmak üzere, itilaf devletlerinin yardımıyla, ittifak devletlerine karşı savaş ilan etmişti.

Kısa süre sonra sona eren I. Dünya Savaşı’nın ardından ise Yunan Krallığı, İngiliz Başbakanı Llyod George tarafından İzmir ve Doğu Trakya’nın işgaliyle ödüllendirilmişti. Venizelos İzmir’in işgalinden bir süre sonra, ısrarla bağlı olduğu Lloyd George’un öngörüsüz yönlendirmeleri ışığında Yunan ordularına İzmir’deki kışlalarını terkederek Batı Anadolu içlerine doğru hareket etmeleri emrini vermiş, felaketle sonuçlanacak Yunan yürüyüşü başlamıştı. İngilizler, Anadolu’da Mustafa Kemal liderliğinde örgütlenen ve giderek güç kazanan milli mücadele hareketinin, ancak Türklerle kendi vatanlarında şiddetle çarpışmayı göze alabilecek kadar ihtiraslı ve iştahlı bir düzenli orduyla mümkün olabileceği düşüncesindeydiler. Venizelos, “Megali İdea”ya İngilizlerin gerçek niyetini göremeyecek denli romantik bir inanışla sarılmıştı.

Sonbaharın iyiden iyiye kendisini hissettirmeye başladığı 1920 yılı Eylülünde Kral Aleksander rutin bir güne başlıyordu. Kral, yirmi yedi yaşındaydı, karizmatik bir kişiydi. O sıralarda Türkiye ile yürütülen savaş da iyi gitmekte, Yunan ordularının Batı Anadolu’yu işgali sürmekteydi. O gün öğlene kadar bütün vakti boştu. Öğlen ise üst sınıftan bir Yunanlı olan güzel karısı Aspasia ve arkadaşı Zalokostas ile yemekte buluşacaktı.

Kral, o günlerde yeni yeni yayılan ve adına motosiklet denen makineye çok meraklıydı. O gün bütün sabah motosikletine binebileceğini düşündü. Sarayın bahçesine çıktı, aydınlık ve berrak havayı içine çekti. Motosikletine bindi ve ilerlemeye başladı. Bu arada çok sevdiği köpeği Fritz de havlayarak onu takip ediyordu. Alman çoban köpeği olan Fritz gösterişli ve sadık bir hayvandı.

Aleksander batıl inançları olan biriydi. Birkaç gün önce Fritz’in kazayla kırdığı aynanın uğursuzluk getireceğinden korkuyordu. Motosikleti üzerinde ilerlerken aklına takılan bir başka konu ise geçen gece karısı Aspasia ile ziyaret ettikleri İngiliz savaş gemisinde, kaptanın her üçünün de sigarasını aynı kibrit çöpüyle yakmasıydı. Üçümüzden birisi ölecek, tek bir kibrit çöpüyle sigaralarımızın yakılmasındansa gemi batsaydı daha iyiydi, demişti daha sonra Aspasia’ya.

Kral, bir süre sonra motosikletini durdurdu. İçini bunaltan bu ruh halinden sıyrılmak için köpeği Fritz ile biraz oyun oynamayı planlamıştı. Ancak Fritz ortalarda yoktu. Etrafına bakındı. Köpek sanki birden kaybolmuştu. Aniden Fritz’in hırçın havlamaları ortalığı kapladı. Kral, sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Fritz’i az önce farkında olmadan yanından geçtiği üzüm bağının önünde zincirle bağlı olan bir maymuna sataşırken buldu. Maymunların bağ sahibine ait olduğu anlaşılıyordu. Aleksander iki hayvanı ayırmak üzere hamle yaptı, ancak maymun ne yazık ki dişiydi ve eşi, Moritz, hemen yanında duruyordu. Eşine zarar verildiği düşüncesiyle hızlı bir şekilde harekete geçen Moritz, önce Kral’ın sağ baldırına dişlerini geçirdi. Aleksander’ın can havliyle maymunu kendisinden uzaklaştırmaya çalışan sağ eli de ısırıklardan payını aldı. Kral’ın adamlarının yetişerek birbirine girmiş bu dörtlüyü ayırması çok uzun sürmedi.

Hemen saraya geri götürülen Aleksander, karısının yanına çağrılmasını, bir de çok önemli olmamakla birlikte, bacağındaki ısırıkları pansuman etmesi için bir doktor getirilmesini emretti. Gelen doktor, ısırıkları inceledi, o da çok önemli olmadıkları kanaatine vardı ve yaraları temizleyip pansuman yaparak saraydan ayrıldı.

Ancak bazı şeyler ters gidiyordu, Kral’ın yaralanmasının üzerinden üç gün geçmişti ve yaralar iyileşeceğine kötüye gidiyordu. Beşinci gün Aleksander’ın ateşi kırk dereceye ulaşmış, bacağındaki yara iltihaplanarak büyümüştü. Bu durum Venizelos’u da endişeye sevketti ve sekiz kişilik bir doktorlar heyeti kurulması talimatını verdi. Heyet, Kral’ın durumunu yakından inceleyecekti. Aralarında özellikle savaş yaralanmaları üzerinde iyice tecrübe kazanmış Yerasimos Fokas da bulunuyordu. Fokas, durumun vehametini anlamış ve Kral’ı kurtarmanın tek yolunun bacağını kesmek olduğunu belirtmişti. Kral’ın bacağını kesme önerisi diğer heyet üyelerini dehşete düşürdü ve hemen veto edildi.

Durum giderek kötüleşiyordu. Venizelos ilk defa olayın ciddiyetini kavramış görünüyordu. Bu tür yaralanmalarda uzman olan George Ferdinand Widal, bir Yunan savaş gemisiyle Paris’ten getirildi. Widal geldiğinde on üçüncü gün dolmuştu ve iltihabın Aleksander’ın midesine sıçramasının üstünden üç gün geçmişti. Kral’ın durumu artık kamuoyundan da saklanamaz hale gelmişti. Aleksander ölüyordu. Doktorların kendi siyasi görüşlerine göre Kral’ı tedavi ettikleri, monarşistlerin Kral’ı kurtarmaya çabalarken, cumhuriyetçilerin öldürmeye çalıştığı kulaktan kulağa yayılıyordu. Maymun Moritz’e Başbakan Venizelos’un gizlice kuvvetli bir zehir enjekte ettirdiği ve Kral’ı ıssırmasını sağladığı dahi söyleniyordu.

İlerleyen günlerde Aleksander’ın durumu daha da kötüleşti, bacağın kesilmesi tekrar gündeme geldi, ancak artık çok geçti. İltihap yayılmıştı. Ertesi gün Kral komaya girdi ve son bir kez savaşın gidişatı hakkında bilgi almak için bir şeyler mırıldandı, ardından Aleksander öldü.

Böylece Alman çoban köpeği Fritz ile maymun Moritz farkında olmadan Yunanistan’ı politik bir çıkmazın içine sürüklemişlerdi. Ülke savaştaydı, Kral ölmüştü ve genel seçimler yaklaşmaktaydı. Herkes, keskin bir cumhuriyetçi olan Venizelos’un cumhuriyet ilan edip etmeyeceğini merak ediyordu. Ancak Venizelos bu yola girmedi ve 1920 Kasım ayında seçimler yapıldı. Sonuçlar Venizelos için hüsran oldu. Yeni Başbakan, tahttan indirilip sürgüne gönderilmiş eski Kral Konstantin’i tekrar tahta çıkması için Yunanistan’a davet etti. Bu arada Venizelos ülke dışına kaçtı.

Kral Konstantin coşkulu kalabalığın çığlıkları arasında tekrar Yunan Kralı ilan edildi. Ancak Alman yanlısı olarak bilinen Konstantin’in yeniden kral oluşu, Yunanistan’ı Türkiye ile olan savaşında destekleyen müttefiklerin pek hoşuna gitmeyecekti. Fransa ve İtalya, Yunanistan’a olan desteklerini çektiler, hatta milli mücadele hareketine silah satmaya dahi başladılar. Lloyd George’un yönetimindeki İngiltere bile, Yunanistan’a, artık mali destekte bulunamayacağını bildirdi.

Batı Anadolu’daki Yunan işgali projesinin esas sorumlusu Venizelos artık sürgündeydi ve Yunanistan için savaştan çekilmek için uygun bir andı. Ancak Kral Konstantin, Venizelos’un başlattığı maceraya tutkuyla sarıldı. En nihayetinde İstanbul’u da alarak, son Bizans İmparatoru XI. Konstantin’den sonra, XII. Konstantin olarak taç giymek hayallerini süslüyordu. Son Bizans imparatorunun adının da Konstantin olmasında bir işaret görüyordu. Kral Konstantin, bu hezeyanlar içinde İzmir’e çıktı. Normal kullanılan liman yerine, neredeyse bin yıl önce haçlıların kullandığı noktadan karaya ayak basması yerel Müslüman halkın gözünden kaçmamıştı. Müttefikler ise Yunanistan ile Türkiye arasındaki savaşta tarafsız kalacaklarını çoktan ilan etmişlerdi. Böylece sonu felaketle bitecek Anadolu’daki Yunan macerası devam etti.

Fritz, Moritz’i, Moritz Kral Aleksander’ı ısırdı. Kral öldü, yerine eski kral Konstantin tahta geçti. Bu durumda Yunanistan’a müttefik desteği kesildi. Yunanistan için desteğin kesilmesi demek savaşı kaybetmek demekti. Elbette, savaşın sonucunu belirleyen tek veya en büyük neden bu değildi, ancak işlerin Yunanistan tarafındaki gidişatı bakımından çok önemli bir etkendi. Böylece köpek Fritz ve maymun Moritz, Yunan ve Türk tarihlerini ilelebet değiştirecek rollerini başarıyla yerine getirmiş oldular.

Her ikisinin de akibeti meçhuldür. Her ikisine de sonradan ne olduğu bilinmemektedir.

* Kaynak: “Birds Without Wings”, Louis de Bernieres, Vintage Yay., 2005, Londra.

 
Toplam blog
: 24
: 8110
Kayıt tarihi
: 27.07.08
 
 

Yazının icadından bu yana her insanın içinde bir parça da olsa var olduğuna inandığım yazma isteğimi..