Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '12

 
Kategori
Psikoloji
 

İnsan ve davranışlarının analizi

İnsan ve davranışlarının analizi
 

Davranışlarımızın temelinde bulunan unsurlar nelerdir? Davranışlarımızın temelinde biz mi varız yoksa çevreden edindiklerimiz mi?
 
Davranışı ve temellerini incelerken elbette bunun merkezinde bulunan insan ve insanı oluşturan etmenleri incelemeden edemeyiz. Bununla beraber insan dediğimiz olgu çeşitli ideolojilerde farklı bir açılım ve tanımla izah edilmeye çalışılmıştır. Özellikle insanın tarihsel süreçte geçirdiği aşamalar ideolojilerin kendi görmek istediği pencereden bakıp gördüklerini not ettikleriyle kalmıştır. 
 
Decarte insanı düşünen bir hayvan olarak görüp insanın aklına ve beynine bakmıştır. Decarte insanın kafasını tutmuştur.
 
Max Weber insanı Sosyal bir hayvan olarak görüp insanın toplum içinde bulunan ve toplumdan bağımsız olamayan ve topluma göre hareket edebilen yanına yani insandan ziyade bir çok insan gruplarının ortak davranışlarının etkisi üzerinde durmuştur. Weber insanı topluluk içinde ele almıştır.
 
Ünlü düşünür Marks insanı üreten, emekçi yanını görmüştür, üretim yanını gördüğü insanın adalet, ahlak, merhamet, samimiyet yönlerini izah edememiş buna gerek duymamıştır, bir anlamda insanın sosyal yanını görmede ve birey olmasından ziyade toplum için var olan bir nesne olarak görmesi ise yine başka bir parçacı yaklaşımdır. 
 
İnsan olgusuna dünyamızı etkileyen ekonomik ve felsefi yönü en etkili olan Kapitalizm ve Adam Smith’de insanı tüketen etmen görüp, insanın üretim ve tüketim şemasında değeri, faiz kullanan, çalışan ve tüketen unsurlardan başkası olamamıştır. Bu son görüş insanı makineleştiren ve onu birbirine yabancılaştıran ve insan kıyımı gerçekleştiren en acımasız felsefeyi oluşturmaktadır. Kapitalizm insanı insana düşman ederken insanı yalnızlaştırmıştır ve bugünkü intiharların en gelişmiş toplumlarda yüksek oranda olmasının altında yatan sebepte bu olmuştur.
 
İnsan davranışlarının temelinde insanın kendisinin ve çevrenin her ikisinin birden etkisi vardır. Bununla beraber insanın kendi doğuştan gelen kişiliğin herkeste çok farklı olmasının yanında elbette kültürel ve inançsal farklılarında çeşitli olması insan davranışlarının farklı farklı olmasına neden olmaktadır.
 
İnsan’ı açıklayan en önemli görüşlerden biride dindir. Din, insan kadar eski bir olgudur ve dünya üzerinde bir çok din insanı kendi bakış açısıyla tıpkı felsefe gibi açıklamaktadır. 
 
Gerçekten en son din olan İslam, Kuran’da insanı açıklamıştır. Kuran’ın insanı açıklama biçimi bilim olarak bile kabul edilmeyen ama ilgi gören Astroloji ile zaman zaman paralellik arz etse de içinde astrolojinin yetişemediği unsurları da görebilmekteyiz. Astroloji ve doğum haritaları analizlerinden insanın nasıl bir doğumla gelen mizaca sahip olduğunu şaşırtıcı bir şekilde izah edebilmektedir. 
 
Kuran, ayrıca modern bilimin, psikoloji ve sosyolojinin menşeini ve kaynağını açıklayamadığı merhamet, adalet, ahlak, samimiyet, vicdan gibi daha bir çok konuya el atarak insanın ruhsal yönüne vurguda bulunması çok önemlidir. Din bireysel bir olgu gibi modern laik sistemde lanse edilse de Kuran kendi içinde bireyden sosyal yaşam alanına müdahale eden bir çok ayeti barındırır. 
 
Bu kısa girişten sonra insan davranışlarını etkileyen insanın kendi iç dünyasından kaynaklanan etmenleri şöyle sıralayabiliriz
 
Vicdan: Modern bilimin gözle görülür, elle tutulur ve ölçülebilir nesneler üzerinden yaptığı araştırmalarda vicdan gibi metafiziksel yani ruhani bir olgu olan bu kavram aslında insan davranışlarının temelini teşkil eden en önemli etmendir. Vicdan içinde Merhamet, Ahlak ve Adaleti bulunduran ve saflaştıkça doğruluğu artan bir olgudur. Herkesin bir vicdanı vardır ve hangi kültür ve toplumdan gelirse gelsin insanın içindeki evrensel değerdir vicdan. İnsan aldığı kararlarda, davranışlarıyla temelde topluma ters düşebiliyorsa bu onun vicdanıyla alakalıdır.
 
Madem vicdan bu kadar temelde bulunan unsur madem ki evrensel vicdanı oluşturan insani değerler olan merhamet, ahlak ve adalet önemli öyleyse biz bu üç unsuru da irdelemeliyiz.
 
Merhamet; İnsanda acıma duygusu doğuştan vardır, insan içinde taşıdığı acıma ve yardımcı olma, empati kurma ve toplumsal değerlere bile karşı gelerek hareket etmesini bu temel değer etkili kılar. Örnek verecek olursak mesela Yahudi geleneksel inançlarında zina eden kadına taş atılarak öldürülme vardır ve Hz. İsa ise insanın vicdanına seslenen ve insanın o taşı atmasına engel olan şu ünlü sözü söylemiştir “İlk taşı günahsız olan biri atsın”. İşte bu cümle içinde merhameti, ahlakı ve adaleti barındıran muhteşem bir anlayışı barındırır.
      
Ahlak; Elbette her toplumda ahlakın farklı tanımları vardır, ahlak ve adaletin tanımı her toplumda farklılıklar içere bilir fakat AHLAKLI ADALET tektir. Gerçekten bir bireyin ya da toplumun sağlam bir duruşa sahip olması ahlakla mümkündür ve davranışımızın temel direklerinden en önemlilerinden biridir ahlak. Çünkü bir birey, içinde bulunduğu toplumun çarpık ahlaki normlarına yukarda anlattığım Hz. İsa örneğinde olduğu gibi içinde bulunan doğru ahlak merhamet ve adalet anlayışıyla düşünsel devrim yapabilir. Hz. İsa bu devrimi söylemleriyle gerçekleştirmiş bir insandır. Her ne kadar Allah’ın oğlu yapılarak prototip insan olma örneklikten çıkartılsa da Hz. İsa Hristiyan dünyasında merhameti, hoşgörüyü başkalarını düşünmeyi sosyal ve bireysel tutumun zeminine koymuştur. Elbette zamanla çarpık şefaat anlayışı kolaycılığı insanları ilahi sorumluluktan sıyırmış ve İsa’nın çarmıhtaki şefaatçi kanının kurtaracağına inanan kitleler etik davranma sorumluluğu bilinç ve şuurunuda zamanla azaltmaya başlamıştır. Kuran ise sağlam bir inanç için ahlakı bir şart olarak görmektedir. Bunu ilk Sure Fatih’anın başında bulunan “Recm edilmiş Şeytandan Allaha Sığınırım” denilirken aslında Şeytan’ın taşlanmasına sebep Ahlaksızlığının vurgusu vardır, burada Allaha sığınılan şey AHLAKSIZLIKTIR. Bu yüzden gerek bireysel olsun gerekse dinsel Ahlak insanın davranışının temelinde bulunan üç önemli direkten biridir. Sanki bu gerçeğe işaret eder gibi Kabe’nin içinde tavanı tutan 3 direk vardır.
 
Adalet; Bu olgu asla merhamet ve ahlaktan sıyrılamaz, bölünemez ve ayrıca alınamaz. Zira aksi takdirde insan çarpık bir adalet anlayışına yönelebilir. Gerçekten merhametli ve ahlaklı bir adalete sahip olmak doğru bir davranış için şarttır ve insanın temel davranışlarının altında dayandırdığı bir adalet zihniyeti vardır. Cinayet işlerken, hırsızlık yaparken, aldatırken yaptığı her eylemde mutlaka adalet anlayışı vardır. Burada onun doğru bir davranışta bulunmasını sağlayan ahlaklı ve merhametli bir adalet anlayışının olmasıdır. Beklide bu yüzden üç çocuğu olmayana Osmanlı Tarihinde bazı dönemlerde yargıçlık görevi verilmemiştir. Adalet, bir insanın bir insana davranışında en etkili nedensellerden biridir. 
 
Toplumsal Değerler
a) Din; İnsan bir inanç sistemine inanıyorsa gerçekten o inandığı dinin prensiplerine uygun davranma çabası içine girer. Din, insan davranışlarını en çok etkileyen unsurdur. Mesela bir Müslüman inançlı ise kesinlikle domuz eti yemez. Çocuğunu sünnet ettirir. Bir Hristiyan katolikse ve inançlıysa asla eşinden boşanmaz. Bir Katolik rahip asla evlenmez. Din içinde mezhepsel ve meşrepsel ayrışma ve hatta cemaatsel farklılıklar bile davranışların ve yaklaşımların farklı olmasına yol açmaktadır. 
 
b) Dil ve Kültür; Dinden sonra insan davranışları en etkili şekilde belirleyen unsursa dil ve kültürdür. Zira insan bulunduğu toplumun dil özellikleri, atasözleri, deyişleri, şarkıları, türküleri, danslarında bile inandıkları kültürel değerlerin izlerini görürüz ve insan bu etkiyi kolayca değiştirmez. “Gemisini kurtaran kaptandır”, “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de” sözüne inanan bir toplumda toplumculuktan ziyade bireysellik ve bencillik hakim olabilir. Ayrıca o toplumda üretilen o dilin ve kültürel dokunun özellikleriyle örgülenen şarkı, şiir ve edebi ürünler insan davranışlarını etkilemektedir, çoğunlukla insanlar okudukları en son kitabın etkisini üzerlerinden atamazlar. Kitaptaki bir çok söz, cümle, deyiş okurun kafasına kazınır.
 
c) Gelenekler; Din ve Kültürden hiçte aşağıda sayılmaması gereken bir konudur gelenekler, adetler, töreler. Zira insan bazen din ilkelerini de töreye kurban etmektedir. Özellikle bunun örneklerini töre cinayetleri, kan davaları, berdellerde görebilmekteyiz. Başlık parası ve evde ataerkil yapı içinde babanın adaletsiz kararlarına uymak zorunda kalan çocuklar. 
 
Kişi bireysel olarak kendi içinde taşıdığı ahlak, merhamet ve adalet’i ne oranda öne çıkartırsa o oranda dış etkenlerin yanlışlıklarıyla çatışabilmektedir. Ya da doğru ve düzgün olan toplumsal değerlerse, ahlakı adaleti ve merhameti bozulan insan toplumun değerlerini hiçe sayarak damacanalara, ördeklere veya tavuklara tecavüz edebilmekte, hırsızlıklar yapmakta, komşusunun karısına ve kızına göz dikebilmektedir. 
 
Genel olarak davranışı nasıl açıklarız?
Normal ve Anormal davranışı bir hikaye içinde açıklayalım.
 
Davranış, bireyin kendisine ve etrafına karşı olan tavır ve tutumlarıdır. Davranış, davran kökünden gelmekte ve aktif bir eylemi ifade eder. Bu eylemi gerçekleştirmek için o eylemi yapan bir davranan ve bu eylemden etkilenen davranılan nesne olmak zorundadır. Bu durumda davranan ve davranılan arasında bir ilişkidir davranış. Davranışın iyi ya da kötü olması tamamen kişi ve toplumun değerleriyle alakalıdır.
 
İyi ve kötü davranış nedir?
 
Birey yönüyle; Genelde iyi olan davranış bireyin kendi içinde vicdan dediğimiz yukarda açıkladığım temelinde üç direk bulunan merhamet, ahlak ve adalet süzgecinden geçirilmiş davranılan insana faydası olan bir hareket biçimidir. Bu davranış sencil dediğimiz diğergam davranışıdır. İyi olan insan işte kendi içinde bu sesleri iç sesi dinler bu sesin süzgecinden geçen tavırları takınır. Kötü davranış, bireyin kendi iç sesleri olan vicdan dediğimiz olgunun süzgecinden geçirmeden yüzeysel yargıyla takındığı tutum ve yaptığı eylemden dolayı davranılan kişinin maddi ve manevi zarara uğraması durumudur. 
 
Toplum Değerleri Yönüyle; Din, Kültür ve Geleneklerin belirlediği normların toplumun normallerini belirlemesiyle bireyin kendi iç sesinin kıstırılarak daha çok bu normların gözetilerek yapılan davranıştır. Belki bu davranış toplum tarafından iyi bir davranış olabilir ama kişi bu davranışı vicdanen onaylamadan yapmışsa o zaman bu davranış toplumsal yönüyle iyi olsa da vicdani yönden SAMİMİ değildir. 
 
Aşağıda bu durumu açıklayan beş davranış şeklini irdelediğimizde bunu açıkça görebiliriz.
 
Kendisi ihtiyaç içindeyken başkasına yardım eden Selime Hanım ve yaşadıklarının analizi;
 
Selime hanım, kendisi, eşi ve çocukları ( Mehmet üç yaşında, Zekiye dört yaşındadır) fakir bir hayat sürmektedir. Komşusu Hatice hanım ve kocası Ahmet bey trafik kazasında ölürler, 16 yaşlarında Ayşe ve 14 yaşında Nuran kimsesiz ve yetimdir artık. Kendilerine sahip çıkanda yoktur. Selime hanım kocasının asgari ücret kazanmasına rağmen bu yetim kızlara vicdanen kendini sorumlu hissederek merhameti, ahlakı ve adaleti ona şöyle seslenmiştir “ Senin de ihtiyacın var ama onlar senden daha beter durumda, sen bir annesin, insanlığın vicdanı sensin bu olay senin ve kocanın başınada gelebilirdi, hadi Selime yardım et bu yetimlere” dediğinde yardım eder ve ellerindeki o haftanın iaşesini o yetim kızlara verir.
 
Burada Selime hanım’ın ahlaki merhametli ve daletli davrandığını görürüz, bu çok asil bir davranış ve çok yerinde bir vizyondur, Hem selime hanımın vicdanı rahattır, hem de toplum bu davranışı alkışlar. Bu normal bir davranıştır.
 
Evde bir haftalık iaşenin aç yetim kızlara harcandığını gören baba Mervan bey, akşam küplere biner. Evde yiyecek sadece kuru soğan ve iki somun ekmek vardır ve bir hafta boyunca bununla idare edileceği fikri onu deliye çevirir. Sonunda karısına çok kızar ve onu feci şekilde döver. Mervan Bey’in içindeki ses şöyle demiştir “Sen ve çocukların açken başkasının çocukalrını düşünmek sanamı kaldı, akşama kadar azıcık paraya köpek gibi çalış sonrada evde yemek olmasın, bize mi kaldı elalemin çocuğunu düşünmek, bizim çocuklarımızın boğazını doyurmak bize yeter, döv şu kadınıda aklı başına gelsin”. İşte burada Mervan Bey, yüzeysel düşünmüş, bencil yaklaşımı onun merhametli ahlaki ve adaletli davranmasına engel olmuştur. Mervan Bey karısını feci şekilde dövdüğü için toplum tarafından kınanmış ayıplanmıştır. Bu anormal ve çirkin bir davranıştır.
 
 
Selime hanım hastanede polis ifadesini alacaktır, polis memuru Ferit Bey kadının dövüldüğünü anlar ve kocasından şikayetçi olması gerektiğini yoksa bunu yine yapabileceğini söyler. Bu polis için normal bir davranıştır fakat o aile çok az bir parayla yaşamaktadır ve koca hapse düşerse kadına ve çocuklara bakacak kimsede kalmayacağını polis düşünemez çünkü bekar, genç ve tecrübesiz bir memurdur. Burada Polis memurunun vicdani yaklaşımı merhametli, adaletli ve ahlakidir. Memurun bu yaklaşımı samimi ve doğrudur. 
 
Selime hanım, kocasını, çocuklarını ve ailesini çok sevmektedir. Kocasının hapse düşerek ailenin daha zor durumda kalmasını istemez. Çünkü çocuklarını ve ailesini canından çok sevmektedir. İçindeki annelik duygusu sadece kendi yuvasına değil tüm ailelere ve çocuklara yansımıştır içinde bulunduğu durumda bu samimiyeti onaylamaktadır. Kocası  Ferit pişmandır, öfkesi geçince yaptığının ne büyük hata olduğunu anlar, karısından özür diler, affetmesi için yalvarır. Vicdanı onu çok rahatsız eder. Selime hanım kocasının son halini görür ve acır. Kocasından şikayetçi olmayınca Polis Mervan Bey’i serbest bırakmıştır. Selime hanımın davranışı merhamet, adalet ve ahlaki yönden yine asildir ve yücedir. Çünkü pişman olmuş ve özür dileyen kocasını affetmiştir.
 
Selime hanım hastaneden dönünce onun bu halde olduğunu gören öfkeli bir mizaca sahip abisi Bedri iş çıkışında eniştesi Ferit’i öfkeyle döver ve hızını alamayıp onu bıçakla öldürür. Zira öfke gözü kör etmiştir ve Bedri eniştesinin ne denli pişman olduğunu sonradan öğrenmiş ama aşırı tepkisinin yüzünden öz yeğenlerini babasız bırakmıştır. Komşular Bedri’yi kınamış, ayıplamış, devlet Bedri’yi hapse atmıştır. Bedri’nin bu davranış kesinlikle yanlıştır asla vicdana uymamaktadır. Zaten Bedri’de tıpkı eniştesi gibi vicdan azabı çekmektedir hem de daha beter bir şekilde.
 
İşte yukarda örneklerle açıklamaya çalıştığım bir birine bağlı olan beş davranış şeklinde bireysel ve toplumsal yaklaşımları nedensellikleriyle beraber açıkladım. Bu ve buna benzer olaylar her gün toplumumuzda devam etmektedir. Davranışlarımızın evrensel boyutta olması, vicdan süzgecinden geçmesi için toplumun ezberci değil düşünsel eğitime geçmesi kesinlikle şarttır.
 
Yasal Uyarı: Yazı kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

 

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..