Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

İnsana, her ölüm erken ölüm gibi geliyor.

İnsana, her ölüm erken ölüm gibi geliyor.
 

Hayat, bakış açısından ibarettir. Üzüntümüz de, sevincimiz de hayata baktığımız pencereye göre değişir.

Hayatı tam yaşamıyoruz.

Bir yerler yarım kalıyor.

Neden acıdır hayat?

Neden bir şeylere başlıyoruz ama bitiremiyoruz. Kitap alıyoruz, okuyamıyoruz. DVD’ler alıyoruz, her bir filmi izleyemiyoruz. Sonra bir bakıyorsun aniden ölüm geliyor. Her şey yine yarıda kalıyor. Ölüm, hayatın en büyük gerçeklerinden birisidir. İstesek de istemesek de bir gün gelip bizi buluyor ya da bir yakınımızı alıp gidiyor. En bloğumu Salı akşam yazmıştım. Onu yazdıktan birkaç saat sonra babam öldü. Tıpta sık kullandığımız cümledir “Kalp ve solunum seslerinin alınamıyor, pupiller fiks dilate ve ekg'nin düz hat çiziyor. Bu durum da hastanın exitus olduğuna karar verilmiştir.” Diye, ama bu bir yakının olununca, bu sözler daha farklı oluyor sanki. Babamın ileri yaşı vardı ama, belirgin bir hastalığı yoktu. Bir gece vakti ansızın aldı götürdü onu, bu dünyamızdan. İşte böyle ölüm, ansızın gelir ve keskin bir bıçak gibi ayırıverir dünyalarımızı. Hiç ölmeyecek gibi yaşayan bizler ölüm gereği ile karşı karşıya kalırız.

İnsana, her ölüm erken ölüm gibi geliyor.

Aklıma geldi romanlarında en fazla ölümü Tolstoy işlemiş. İvan İlyiç'in Ölümü, Hayat Üzerinde Düşünceler, İnsan Ne İle Yaşar, Üç Ölüm, Polikuşka, İtiraflarım kitaplarında, okuyucusunu ölüm gerçeği ve hayatın anlamıyla yüzleştirmeye çalışmıştır. Tolstoy Paris'te bulunduğu sırada, Giyotinle idam edilen bir mahkuma tanık olmuş, o zaman her şeyin boş bir çırpınış olduğunu anlamıştır. Bundan sonra da, ölümün, en sevdiği insanlardan birisi olan kardeşini alıp götürmesi, ölüm hakkındaki düşüncelerini perçinleyen ikinci olay olmuştur. Bundan sonra eski Tolstoy gitmiş, yeni bir Tolstoy gelmiştir.

İtiraflarım adlı kitabında, “Hayat bir anlamsızlıktır. Böylece yaşayıp gidiyordum. Ve yoluma devam ediyordum, bir uçurumun başına gelmiştim ve önümde mahvolmaktan başka bir şey olmadığını iyice görüyordum. Hareketsiz durmak imkansızdı. Önümde yalnız ıstırap ve gerçek ölümün durduğunu görmemek için gözlerimi kapamak da imkansızdı. Tam bir perişanlıktı, bu" demektedir.

Tolstoy'un ölümü birebir işlediği romanı, “İvan İlyiç'in Ölümü” adlı eseridir. Burada kendi iç çalkantılarını ve sonradan ulaştığı berraklığı anlatmaya çalışmıştır. Kitabın daha ilk bölümünde okuyucu ölümle yüz yüze gelmektedir. Ve romanın sonuna kadar bu devam eder gider.

Kabül edilen bir şey vardır, o da ölüm bir gerçektir: Ölüm yaşamın sona ermesidir. Doğumla başlayan yaşam süreci çocukluk, erişkinlik ve yaşlılık dönemlerinin ardından ya doğal sebeplere bağlı olarak sona ermesidir.

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..