Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '17

 
Kategori
Psikoloji
 

İnsanı olduğu gibi kabul etmeli miyiz?

İnsanı olduğu gibi kabul etmeli miyiz?
 

Toplum yaşamı bir huzur ve paylaşım ortamı olması gerekirken maalesef bir savaş ortamı haline dönüşüyor. İşin en komik yanı da bu konuda hep başkaları suçlu oluyor. Ben daima en haklıyım.

Başkalarında kusur diye büyüttüğüm şeyler, iş kendime gelince cüceleşiverir. Eloğlu yalancı adamın tekidir, ben mecbur kaldığım için yalan söylerim. O, başkalarının arkasından konuşur, ben gerçekleri söylerim. İşimi en iyi ben yaparım, en iyi anne baba benim, en iyi evlat benim, kimse benim gibi arkadaş bulamaz, kimse benim kadar iyi düşünemez, kimse benim kadar idareli olamaz. Ben her şeyin en iyisini bilirim. O yüzden herkesi kendime benzetmeliyim. Sahiden böyle mi düşünüyorsunuz?

Yaratıcı bütün insanları tek olarak yaratmış. Hiçbir insanın birbirine benzemesi söz konusu değil. Bu benzemezlik, parmak izi gibi fiziksel özelliklerden başlayıp, düşünce ve karakter dediğimiz özelliklere kadar devam ediyor.

İlk insanlar yalnız yaşıyorlardı. İlk olarak üreme dürtüleri onları bir araya getirdi. Daha sonra üreme için kullandıkları mekânı daha kaliteli olarak kullanabilmek adına paylaşıp bölüşmeye başladılar. İşte bir insanın diğer insanı kendine benzetebilme çabaları da o zaman başladı. Aradan milyon yıllar geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamamış olması da bu çabaların baştan yenilgiye mahkûm olduğunu gösteriyor. Yine de çabamızı üzerine giydirdiğimiz çeşitli kıyafetlerle sürdürmeye devam ediyoruz.

Her çocuğun dünyaya kendine özgü bir teklik içinde geldiğini yukarıda söyledik. Oysa çocuğumuz dünyaya geldiği andan itibaren bize benzemesi için elimizden geleni yaparız. Her ne kadar egomuzu parlatmak adına ona kendi sahip olduğumuz fiziksel olanakların daha fazlasını temine çalışsak da, düşünce ve karakter olarak aynen bize benzemesini ister ve bu uğurda inanılmaz uğraş veririz. Mesela doğum ile çıkan nüfus kâğıdına kendi inandığımız dini yazdırırız. Çocuğumuz otomatik olarak bizim dinimizden olur. Tabii biz öyle sanırız. Daha sonraki yıllarda da kendi dinimizi içsel olarak da kabul etmesi için elimizden geleni yaparız. Nedeni baş paragrafta yazdım. En iyi ben bilirim. Eh, kendi yaptığım çocuğun dinini de ben belirleme hakkına sahibim.

Bu örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Daha doğuştan her konuda baskı altında yetişen birey, büyüyüp düşüncelerini analiz etmeye başladığında her konuda diğer insanların dayatması altında olduğunu görecek, kolaya kaçıp ne olursa olsun başkasının fikirlerine karşı çıkacak, onları beğenmeyecektir. Yani baştaki paragrafta tarif edilen “ben” olacaktır.

Toplum bu şekilde insanlardan oluştuğuna göre aklımızı başımıza toplayıp “ben” den “biz” e geçmemiz gerekiyor. Bu yüzden de bin düşünüp bir uygulamak zorundayız.

İnsanların varoluşlarından bu yana en güçlü dürtüleri üreme dürtüsüdür. Modern dünyada bunu genelde evlilikler yolu ile gerçekleştiriyoruz. Başımızı döndüren duygulara kapılıp, o kişi ile kalan ömrü paylaşacağımızı, en azından ömrümüzün bir kısmını beraber geçireceğimizi unutmayıp kararı ona göre vermeliyiz. Mesela, başınızı döndüren kişi sigara tiryakisi olabilir. Sizde sigaradan rahatsız olabilirsiniz. Bu durumda en kötü düşünce, “evlenelim ben onu vazgeçtiririm” düşüncesidir. İleriki dönemde o belki size olan saygısından, belki başka bir nedenden vazgeçebilir. Ancak siz onu öyle tanıdığınız için öyle kabul etmek zorundasınız.

İnsanları, hele belirli bir yaşa gelmiş olan insanları değiştirmek imkânsız gibidir. O an için size evet diyebilirler ama içsel olarak aynıdırlar. Bu bakımdan onları değiştirmeye çalışmak hem sizi hem de onları mutsuz etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Biz de herkes gibi kusurları olan bir insanlarız. O zaman önce kendimizi kusurlarımızla sevmeyi öğrenelim ki başkalarındakini kabul etmek daha kolay olsun. Hayat bir kez görülen bir rüyaysa kendimiz için de karşımızdaki insanlar için de bu rüyayı kâbusa çevirmenin anlamı yok. Hayat ve insanlara iyimser bir gözle bakmamız gerekiyor At gözlüklerimizi çıkarırsak, kendi gözlerimizle bakmayı öğrenirsek insanları olduğu gibi kabul etmenin ve kusurlarıyla sevmenin hiç de zor olmadığını göreceğiz. Af etmek Allah'a mahsustur. İnsana ise hoş görmek düşer diye düşünüyorum.

İzmir 08.02.2017

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..