Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '07

 
Kategori
Felsefe
 

İnsanın iyi yaşamı üzerine - IV

İnsanın iyi yaşamı üzerine - IV
 

Aristoteles’de iyinin anlamı : İyinin Nesnel ve Öznel Unsurları

Aristoteles iyinin ne olduğunu tartışırken öncelikle onun ne olmadığından yola çıkar. Ona göre “iyi her şeyden önce tek bir şey” değildir. Çünkü iyi, ‘var olanla’ eşit biçimde çok anlamda kullanılır; şu durumda varolan kaç şekilde dile getiriliyorsa, iyi de o kadar şekilde dile getirildiği için; iyinin, ‘ortak olan’ bir geneli bulunmayacağı gibi ‘bir tek’ olmayacağı da açıktır. Aksi hâlde iyinin tek bir kategori için dile getirilmesi gerekirdi.[1] Bu yüzden “bütün varolanların ‘bir’ iyiye doğru çaba gösterdikleri yanlıştır, çünkü her bir var olan kendine özgü iyiye doğru çaba gösterir ve onu arar.”[2] Bunun tabiî sonucu iyinin varolanın “öznel değişkenliğine” göre çok çeşitli olduğu şeklinde bir yorumdur.

Aristoteles’de iyi, ne Platon’un idealar dünyasındaki tek ve ‘bir’ olan iyisidir; ne de ortak iyidir.[3] Ona göre iyi her şeyin arzuladığı bir şeydir; bunun anlamı aslında her şeyin kendi amacı olan bir iyinin olduğudur. Meselâ tıpta sağlık, askerlikte utku, mimarlıkta ev.. şu hâlde “bütün yapılanların bir amacı varsa, bu yapılan iyi olur; amaçları daha çoksa, iyi bunlar olur;”[4] eğer her şeyin iyisi kendine özgü olan ise onun işlevliliği onun iyisi olacaktır. Söz gelişi bir mantonun işi ve işlevi (meselâ soğuktan koruması) onun iyisidir. Mantonun bir işlevi varsa, bu aynı zamanda onun erdemidir ve erdem o şeyin en iyi hâlidir.[5] Çünkü Aristoteles doğanın bir amacı olduğu gibi, her nesnenin de kendi iyisini ortaya koyan bir işleve sahip olduğuna inanıyordu.

Örneğin bir saat için, bu saat iyidir demek, bu saat, zamanı doğru gösteren bir saat isteyenin seçebileceği türden bir saattir, demektir. Çünkü saatten karakteristik olarak istenen amaç, zamanı doğru göstermesidir. Eğer biri, doğru çalışmayan fakat kıymetli mücevherler ile süslenmiş bir saati kullanmayı tercih diyorsa, bu durum, o kişinin saati, saat olarak değil fakat şıklık için istediği anlamına gelir ki, bu da o saatin saat olma işlevliğine sahip olmadığının bir delilidir. Şu durumda o saat iyi bir saat değildir, ama iyi bir aksesuardır. Bir şeyin iyiliği, o şeyi, o şey yapan öze uygun etkinlikte bulunmasıyla tanımlıdır. Saati saat yapan: saatin tözü, yani zamanı doğru göstermesidir. Şimdi şunu söylemek mümkün: Mademki her bir varolanın kendine göre iyisi var, insan ve şemsiye biri birinden farklı şeyler olduğu için, iyileri de biri birinden farklı olacaktır. Her biri kendine özgü iyiye doğru çaba gösterir. Şemsiyenin iyi hâli yağmurdan/ güneşten korumasıdır. Yani işlevi budur. Demek ki şemsiyenin iyisi onun işlevini yerine getirip getirmemesi ile alâkalıdır. “İşlevliliğini” yerine getirebiliyorsa, şemsiye için iyi olan gerçekleşmiş demektir. Bu, aynı zamanda şemsiyenin erdemini, yani o işlevliliği gerçekleştirme “yeteneğini” de gösterir. Söz konusu işlevlilik bir diğer anlamıyla o şemsiyenin tözü de olmak durumundadır.

Şimdi insan için ne söylenebilir? Aristoteles insanın işinin ve işlevinin de onun iyisi olduğunu söyler ve insanın işinin ne olduğunu sorgular. İnsanî iyi, yani insanın iyi hâli, bireyin, işlevliliğini yerine getirme yeteneğine bağlı olmak durumundadır. Ama bu iyi, öyle bir iyi olmalıdır ki, sadece insana mahsus olan; diğer bir deyişle, sadece insanda olan ve bir başka varolanda bulunmayan bir işlevlilik olmalıdır. Ona göre “yaşamak insanın işi değildir çünkü onu bitkiler de yapıyor; demek ki, beslenme ve büyümeyle ilgili bir yaşam insanın işini/ işlevini (ergonunu) açıklamaya yetmez; duyulara sahip bir yaşam da olamaz, çünkü o hayvanlarda da var.”[6] “Şu durumda geriye akıl sahibi olanın bir tür eylem yaşamı kalıyor.”[7] Aristoteles’e göre akıl insana mahsus bir iyidir ve aynı zamanda insanda tözdür.

Sonuç olarak, akla uygun yaşam iyi bir yaşam ise ve akla uygun olmak aynı zamanda bireyin bu aklı kullanmasıyla ilişkili ise, bu, işlevsellik kazanmış bir yaşam şekli olacaktır. Aklın işlevsel kılınmış hâli bireyin kendi yeteneklerini kullanması ve kendini gerçekleştirmesi anlamına gelir. Saat örneğini hatırlayacak olursak, saatin iyisi zamanı doğru göstermesi idi. Eğer saat zamanı doğru göstermiyorsa, özünü harekete geçirecek bir noksanlığı bulunduğunu söyleriz. Zembereği kırılmış ya da bir parçası bozulmuştur. Saatin özüne uygun işlevde bulunması için ihtiyaç duyduğu bu eksikliğin giderilmesi gerekir. Meselâ, kurmalı bir saat zembereksiz çalışmaz, bu onun için nesnel bir gerçekliktir. Şimdi insan için konuşacak olursak, bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için ihtiyaç duyduğu bir takım şeyler olacaktır. Eğer bunları temel ihtiyaçlar olarak tanımlarsak, iyi yaşama ya da insanî iyiye ilişkin nesnel unsurları belirlemek; ya da daha açık bir ifade ile insanı iyi yaşama ulaştıracak amaç araç ilişkisini kurmak yani, temel ihtiyaçlara ilişkin evrensel bir çerçeve çizmek mümkün olacaktır.

Ancak, bu söylenenler, her bir insan için iyi yaşamın türdeş olduğu anlamına gelmez. Çünkü “her bir var olanın kendine özgü iyiye doğru çaba gösterdiğini” söylemiştik. Bu düşünce plânı içinde, kategorize edilen her bir varoluşun kendine göre bir iyisi vardı; ama –Platon’un aksine– bütün varolanlar için tek ve ortak bir iyi yoktu. Yine bu kategorik ayrımdan yola çıkarak insanî iyinin kişiden kişiye değişiklik göstereceğini ifade edebiliriz. Bunun anlamı iyi yaşamın kişiden kişiye farklılık göstereceğidir. Yani bir insanı mutlu kılacak iyi yaşam, bir başkası için mutlu bir yaşam olmayabilecektir.

Çünkü herkes kendi kapasitesi, kendi yetenekleri ve işlevlilikleri ölçüsünde kendi iyisini belirleyecektir.

Bu özellik Aristoteles’in iyinin belirlenmesinde değişkenliğe izin veren açıklamasında kendini gösterir. Nasıl ki şemsiye ile insanın, yani farklı kategorilerin iyileri biri birinden farklıysa; her bir insana ilişkin iyinin de bir diğerine göre farklılık göstermesi gerekecektir. Aristoteles’de iyi anlayışının tamamlayıcı özelliği budur. İnsan için iyi olduğu ve gerekli olduğu bilinen, yani nesnellik özelliği taşıyan tanımlanmış şeyler içinden, her bir insanın kendisine uygun olanı seçmesi gerektiği, burada Aristoteles’e dayanarak vardığımız sonuçtur. İyi yaşam bu anlamıyla öznel olmak durumundadır.

Şu durumda, iyi yaşamın öznel olarak belirlenmediği, fakat öznel bir değişkenlik arz ettiği Aristotelesçi geleneğin temel yargısıdır. Böylece Aristoteles’de iyi yaşam içerik anlamıyla nesnel, ama kişiden kişiye farklılık arz ettiği için de öznel bir değişkenlik arz eder.

_________________________________
[1] Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, 1096a 23-30; "varlık, töz kategorisinde us, tanrı; nasıllık kategorisinde adil, nicelik kategorisinde doğru ölçü, zaman kategorisinde uygun an; devinimle ilgili olarak da öğreten ile öğrenen. Nasıl söylenen durularda var olan tek bir şey değilse, iyi de tek bir şey değil" Aristoteles, Eudemos’a Etik, 1217b 30-4
[2] Aristoteles, Eudemos’a Etik, 1218a 30-3; "iyi bir tek ideaya göre olan ortak bir şey değildir." Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, 1096b 25.
[3] İlki Platon’un basitçe dünyayı gerçek dışı olarak nitelendirmesi ve algılar dünyasına yerleştirmesinin neticesi olarak iyiyi idealar dünyasına bağlamasının bir tezahürü idi. Halbuki Aristoteles –Platon’un aksine– algıladığımız dünyanın görüntülerden oluştuğunu değil gerçek olduğunu düşünüyordu. Bkz. Paul Strathern, Aristoteles, çev.: M. Uşkul, Gendaş Yayınları, İstanbul: 1999, s.13-5.
[4] Aristoteles, Nikomakhos’a Etik, 1097a 22.
[5] Bkz. Aristoteles, Eudemos’a Etik, 1219a 2-4.

 
Toplam blog
: 21
: 2056
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

İzmir doğumluyum, yaşadığım yer İstanbul olsa da... Burnumda tüter, hasretini çekerim; gidenlerle se..